Jim Rohn; “İnsan, en çok vakit geçirdiği 5 kişinin ortalamasıdır.’ Der. Bu sebeple nasıl bir hayat istiyorsak, nasıl bir gelecek tasavvurumuz varsa, ne olmak istiyorsak ona göre bir sosyal çevre oluşturmak zorundayız. Nitekim Peygamber efendimiz (s.a.v); Kişi dostunun dini üzeredir. Bu yüzden her biriniz, kiminle dostluk ettiğine dikkat etsin.” (Tirmizî) diye buyurmuştur. Başka bir hadiste yine Peygamberimiz (s.a.v) sosyal çevremize, arkadaşlarımıza, yakınlık kurduklarımıza, sosyal ilişkide bulunduklarımıza dikkat etmemiz için bizi uyarmıştır: “İyi arkadaşla kötü arkadaş misk taşıyan kimse ile körük üfüren kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana onu ikram eder yahut sen ondan (miski) satın alırsın ya da ondan güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren kimse ise ya elbiseni yakar ya da ondan kötü bir koku duyarsın!” (Müslim) sosyal çevremizin hayatımız üzerinde ne kadar etkileyici bir role sahip olduğu bu hadislerden de anlaşılıyor. İnsan doğası gereği çevresinde olan bitenden etkilenir. Davranışları, tutumları yaşadıkları ona göre şekillenir. Bu sebeple çevresine dikkat etmeli, arkadaşlarını iyi seçmelidir. Zira iyi dost seni vezir, kötü dost seni rezil eder.
Tüm bunlarla birlikte insan kendi geleceğini inşa ederken, başarıya giderken önüne badireler çıkabiliyor. Bu engellerin büyük çoğunluğu ‘yengeç sepeti sendromundan’ kaynaklanıyor. Peki nedir bu yengeç sepeti sendromu:
Kumsalda yürüyen bir adam, avlanan balıkçıya yaklaştığında kova içerisindeki yakalanmış yengeçleri görür. Kovanın üstü açıktır, kapağı yoktur. Bu durum onu şaşırtır, çünkü yengeçlerin kaçabileceğini düşünür. Balıkçıya sorduğunda “Evet, tek bir yengeç olsaydı, kesinlikle kaçardı. Ancak, pek çok yengeç varsa, biri kaçmaya çalıştığında diğerleri onu yakalar, kaçamayacağından emin olur, geri kalanlar da aynı kaderi yaşarlar.” yanıtını alır. Tek yengeç kapaksız kovadan rahatlıkla çıkabilirken sayı arttıkça kaçış imkansızlaşır. Çünkü birbirlerini yukarı itmek yerine, aşağı çekerek engellerler. Sonunda kimse kazanamaz. Buna Yengeç Sepeti Sendromu denir.
Kısaca; ‘ben sahip değilsem sen de olamazsın, ben başaramıyorsam sen de başaramazsın’ anlayışını ifade eder.
Bazı insanlar haset güderler, bencil davranırlar ve kendi yapamadıklarını, başaramadıklarını başkalarının ulaşmasını istemezler. Kıskançlık ve rekabetçi duygularını başkalarının hedefine ulaşabilmesine set örerek engellemeye çalışırlar.
Yengeç sepeti sendromu hayatın her alanında rastlanabilir. Kurumlarda, okullarda, iş yerlerinde, evlerde bulmak mümkündür.
Ders çalışayım dediğinde, aman daha çok zamanımız var, gel biraz oturalım der. Yeni bir proje yapmaya çalıştığından, zaten kabul etmeyecekler, boşuna uğraşma der. Öğrenciler için, okul için gayret ettiğinde; ne yaparsan yap, bunlar çalışmaz, aileleri ilgilenmiyor bu kadar, dersini ver geç, dünyayı sen mi kurtaracaksın. Derler. Kilo vermek istediğinde; bırak canım sonuçta hepimiz ölmeyecek miyiz, hayatın, yemeğin tadını çıkart derler. Her alanda, her anlamda başarınızı, kararlarınızı, değişiminizin önüne set vurmaya, engellemeye, baltalamaya çalışırlar. Kendileri yapamadıkları için başkalarına mani olmaya çalışarak kendilerini tatmin ederler.
Yengeç düşüncesine sahip bireyler, gruplarında, kurumlarında, okullarında vicdanıyla, ruhuyla, kalbiyle bir şeyler yapmaya çalışan, üretken, çalışkan kişilerin başarılarını gölgelemeye, onları aşağıya çekmeye, sürekli dedikodularını yaparak, onlar hakkında olumsuz konuşarak değerlerini düşürmeye, başkalarının gözünden karalamaya çalışırlar.
Öğretmen arkadaşlarıma hep şunu derim: ‘Çalışan, mesleğin hakkını veren, kahraman bir öğretmen öğretmenler odasında hiç sevilmez çünkü onları çalışmaya davet eder.’ Ne yazık ki her kurumda olduğu gibi öğretmenler odasında da bu zihniyete sahip öğretmenler var ve işini layıkıyla yapan, öğrenciler için gayret eden, emek veren, çalışan öğretmenlerin performansını, motivasyonlarını, tutkularını, heyecanlarını düşürmek için öğretmenler odasına negatif bir enerji yüklerler. Öğrencileri daha iyi bir geleceğe hazırlayan, projeler üreten, okul kültürüne ve iklimine katkı sunan, eğitimi daha iyi yarınlara taşımak için dert edinen, emek veren öğretmenlerin sürekli dedikodularını yaparak, başarılarını gölgeleyerek onları kendi seviyeye, yengeç sepetine, konfor alanına çekmeye çalışırlar.
Hülasa hayatın her alanında yengeç sepeti sendromuna sahip kişiler olabilir. O yüzden kiminle vakit geçireceğinize dikkat edin. Sürekli eleştirilen, üretmeyen, potansiyeli olmayan, hep şikâyet eden, sizi aşağıya çeken, çalışmanızı engelleyen kişilerden uzak durun. Vaktinizi sizinle aynı değerlere sahip olan, birbirinize yardımcı olacağınız ilham vereceğiniz insanlara ayırın. Yengeçlerin hayatınızı etkilemeye izin vermeyin. Aynı kovada olsanız da…