Yılmaz Güney’in son filmi “DUVAR” 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra ülkemizin ve insanların maruz kaldığı baskıyı, sansürü, cezaevi ve işkenceleri anlatır.
Darbeyi gerçekleştiren Kenan Evren ve silah arkadaşları ise 35 yıl sora rütbeleri söküldü, yargılanıp, hüküm yediler.
Evren’in cenazesi ise belediye tarafından kimsesizler mezarlığına gömüldü.
O tarihten günümüze 44 yıl geçmesine rağmen ülkemizde ne değişti?
Hala darbe Anayasası ile yönetilmiyor muyuz?
82 Anayasasında 17 madde değişti değişmesine de hala sivil bir Anayasamız yok!
Olsa ne yazar?
Bu ülkede maalesef ‘Anayasayı tanıman’, ‘Anayasa Mahkemesini kapatın’ anlayışı hakim.
Anayasa değişse ne olur, değişmezse ne olur..?
Bu ülkenin sivil ve özgürlükçü bir Anayasaya ihtiyacı olduğu gibi uygulamalarda da eşitlik ve kararlılık olmalıdır.
Yasa var ama iş uygulamaya gelince çifte standartlar gündeme geliyor.
Milletvekili ve aktivist Barış Atay’a Anayasa Mahkemesi ‘hak ihlali’ kararı veriyor karar uygulanmıyor!
Yasalara uyulmuyorsa, büyük mahkeme kararları yerel mahkemelere takılıyorsa Anayasa sivilleşmiş veya sivilleşmemiş veya daha özgürlükçü bir Anayasa neyimize?
Hak ve özgürlükler konusu başta olmak üzere, diğer olumsuzlukları haykırdıkça sesimiz duvara çarpar gibi geri geliyor.
İstediğin kadar bağır-çağır dinleyen yok!
THY Başkanı, Başkan yardımcıları, yönetim kurulu üyeleri aylık 25 milyonun TL’nin üzerinde maaş alıyor.
On binlerce siyasetçi, bürokrat, bakan, bakan yardımcıları üçer-beşer maaş alıyor.
Vekiller yurt dışında ıstakoz yeme yarışında.
Diyanet habire lüks makam araçları, etli yemekler ile israfın dibine vuruyor.
Dinleyen yok!
Yılmaz Güney’in Duvar filmi gibi baştakiler sağırlaşmış ve hiç bir şey duymuyorlar!
Durum buysa biz derdimizi MARKO PAŞAYA mı anlatalım?