Yılmaz Güney Sinema Salonu’nun bulunduğu alan, yeniden bir sinema salonuna mı yoksa yeşil alana mı dönüştürülsün diye kamuoyu yoklaması yapılıyor bir süredir.
Ortada hiç olmayan alternatifler, kamuoyuna aşina hale getirilmeye çalışılıyor.
Oysa o alanın, Yılmaz Güney Sinema Salonu için ne denli “simgesel” anlam taşıdığı, herkesçe biliniyor.
O halde derdimiz ne?
Kenti iyi tanıyıp, simgesel değerlere önem verenler için orası, yeniden sinema salonuna ev sahipliği yapmayı çoktaaan hak ediyor.
Tartışmalara katılmadan evvel,
Kısa bir yolculuk yapalım mı sinema salonunun tarihçesine;
2010 yılında, peltek diliyle “Merhaba Batman” derken ki sempatik görüntüsüyle,
Ya da
Kentin ismini kullandığı gerekçesiyle Batman Filminin yapımcısı hakkında açtığı dava ile kent farklı bir sinerji yaratan dönemin Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan tarafından açılışı yapıldı.
O, sadece sıradan bir sinema salonu değildi…
İçinde tiyatro ve gösterilerin yapıldığı,
Konferans ve seminerlerin düzenlendiği,
Bahçesinde gözleme-çay ikilisinin löpür löpür tüketildiği,
Etrafında bir tur atsan, kentin en tanıdık simalarıyla karşılaşıldığı bir tesis,
Kentin de simgelerinden biriydi…
Önce;
“Binası artık çok eskidi, yenileyelim” dendi.
Yeni 3 proje çizildi;
Vatandaşa;
“Bu projelerden hangisini uygulayalım” diye anket sorusu yöneltildi.
Proje seçildikten sonra iş geldi, ilk kazmayı vurmaya…
Derken;
Bir akşam alevler içinde, yandı, bitti kül oldu…
30 Ocak 2017’den beri, yerinde yeller esiyor.
Şimdi, ondan kalan boşluğa yeni bir sinema salonu mu yapalım yoksa yeşil alana mı dönüştürelim diye fikir jimnastiği yapılıyor.
Yapma…
Batman’a yıllardır yapılan en büyük yanlış bu oldu çünkü.
Kentin tarihine, geçmişine ne yazık ki hiç saygı duyulmadı.
Kentin dokusu, umarsızca bozuldukça bozuldu.
Herkes orayı Yılmaz Güney Sinema Salonu olarak biliyor, öyle tanıyor.
Bırakın yine Yılmaz Güney Sinema Salonu olarak kalsın…