Yağmurların bereketi ile baharda her taraf yemyeşildi.
Ağaçların yaprak ve çiçekleri daha canlıydı.
Çimler ve ekinler daha boy atmıştı.
Doğa yeşile bürünmüştü.
Küresel ısınma ve kuraklık korkusunu yaşayanlar biraz umutlanmıştı.
Bereketli bir yıldı.
Çiftçinin ve köylünün yüzü gülüyordu.
Ekinler biçilmeye başlar başlamaz her taraftan yangın haberleri gelmeye başladı.
Ekimi bekleyen birçok tarlada yangın çıktı.
Emekler küle döndü, yangının çıktığı alanda ne kadar ağaç ve dilsiz canlı varsa yandı.
Batman civarında 10’dan fazla yangın çıktı.
Ama asıl yüreğimizi yakan yangın felaketi ise Diyarbakır ve Mardin kırsalında çıkan yangın oldu.
Diyarbakır’ın Çınar ve Mardin’in Mazıdağı ilçelerindeki köyleri etkileyen büyük yangın felaketi nedeni ile 12 kişinin hayatını kaybetmesi, 78 kişinin yaralanması, binlerce hektar tarla ve ormanlık alanın ve o alandaki tüm canlıların yanması yürekleri yaktı.
Bölgede yıllardır yaz aylarında önlenemeyen anız yangınları bu sene erken başlamıştı.
Genelde son baharda çift sürmeye yakın başlayan anız yangınları bu sene Haziran ayının başından itibaren henüz biçilmemiş ekin tarlalarında görülmesine rağmen bölge genelinde yeteri önlemler alınmadı.
Büyük yangın felaketi adeta geliyorum dedi.
Yangının çıkış sebebi ile ilgili çeşitli iddialar var.
Yıllardır anız yangınları ile mücadele eden bir çevre aktivisti olarak yangınların zararını, çıkış sebeplerini, alınması gereken tedbirleri teker teker sıraladım durdum.
Yangınların doğa ve çevre üzerindeki tahribatını sokak sokak, köy köy gezerek anlatmaya çalıştık.
Bir bilinç oluşsun istedik, anız yangınlarında azalmalar olduysa da tümü ile yangınların önüne geçilemedi.
Diyarbakır’ın Çınar, Mardin’in Mazıdağı kırsalında çıkan büyük yangın felaketi de bunun bir örneğidir.
Yangının çıkış sebebi ikinci ürün elde etmek için biçilen tarlanın yakılarak temizlenmeye çalışılması mı yoksa iddia edildiği gibi enerji nakil hatlarındaki tellerin birbirine değmesi miydi, merak ediliyor.
Sosyal medyada yangın felaketine ve yitirilen canlara acımadan bayram eden zihniyetin sabotajı mıydı yoksa?Nedeni tam olarak bilinmezse de inkar edilemeyecek bir gerçek var, yangına müdahalede yetersiz kalınmıştır.
Çınar kırsalında başlayan, olabildiğince geniş bir alana yayılan ve saatlerce süren yangına müdahalede kurumların koordinasyonsuzluğu, imkânların yetersizliği, hava şartlarından dolayı yangının kontrol altına alınmasını zorlaştırdı.
Bu tür yangınlara kurumların güçlü işbirliği ve koordinasyonuyla, yangın söndürme araç ve makineleriyle, karadan ve havadan müdahale edilmesi gerekirdi.
Yanan doğamızdı, köylerdi, inanlardı, tarlalardaki milli servetti.
Yangına daha etkin müdahale edilebilinirdi.
Bu tür yangınlarda havadan müdahale şarttır.
Yangınlarla etkin mücadele edilememesi yüzünden yangının yarattığı tahribat daha da büyük olmuştur.
Bu büyük felaket karşısında malını ve canını koruyan 12 kişi yaşamından oldu, onlarcası hastanelerde yaşam mücadelesi veriyor.
Kayıplar ve acılar çok büyük.
Ama buna rağmen sosyal medyada ırkçı paylaşımlar yapanlar oluyor.
“Orası Diyarbakır bir şey olmaz” paylaşımları yapan ırkçılar var.
Bu, yüreğimizi yakan yangını daha da büyütüyor.
Yangın da deprem ve sel gibi bir doğal felaketidir.
Doğal felaketlerin en acımasızı olan yangına maruz kalmış masum insanlar, on binlerce canlının ve ağaçların yanmasına sevinenler var.
İşin acısı ve tuhafı ise insanlığını yitiren sosyal medyadaki ırkçı tayfaya karşı herhangi bir işlemin yapılmamasıdır.
Yangının boyutlarına yaygın basında yeteri kadar yer verilmemiş olması da dikkat edilmesi gereken ayrı bir konudur.
En ufak doğal felakette olay yerine gidip canlı yayın yapan medya starlarının hiç biri ortalıkta yoktu.
Bu durum, yangından etkilenenlerin yüreğini daha da yaktı.
İnsan olan herkesin bu büyük felaket karşısında yüreği yanmalı.
Ölümde ve yasta ayrıştırıcı olunması kabul edilemez.
Hem yangının çıkmasına ihmalleri ile sebep olanlar hem yangından sonra ırkçı söylemlerde bulunanlar hakkında etkin bir şekilde soruşturma başlatılıp, gerekli cezai işlemler yapılmalıdır.