Tarih sayfaları 06 Şubat 2023’ü saatler 04.17.00’yi gösterirken asrın felaketi ile karşı karşıya kaldık.
Zaman durmuş, ölmüşüz ağlayanımız yoktu.
Merkez üssü Kahramanmaraş Pazarcık olan 7.7 ve sonrasında 7.6 büyüklüğünde iki ayrı deprem meydana geldi.
Bilanço gerçekten çok ama çok ağırdı.
55 binden fazla insanımız ölmüş, binlercesi kaybolmuş ve yine on binlerce bina yerle bir olmuştu.
Ülke olarak gerçekten şok olmuştuk, deprem 11 ili kapsadığı içim yardımlar aksadı, kurtarma çalışmaları yetersiz kaldı.
Büyük dramlar yaşandı ve hala yaşanıyor.
Bu travma daha uzun yıllar yaşanacak.
Depremin ardından bir yıl geçti.
Ülkemizi maddi manevi büyük ölçüde etkileyen depremin yaraları sarılmaya başlandı başlanmasına da bu yeteli mi?
Değil elbet.
Ama yine de beklenenin aksine toparlanma süreci çok daha hızlı oldu.
Enkaz kaldırma çalışmaları neredeyse bitmek üzere, afet evleri inşaatlarına da başlandı.
Başka bir ülke olsa belki de böylesi bir felaketin altından kalkılamazdı, ülkemizin ne kadar büyük bir ülke olduğunu deprem sonraki çalışmalarda gördük.
Kolay değil 11 il ve milyonlarca hektar kocaman bir alan.
Depremin izleri elbette ki hala belleklerimizde.
Kurtarma çalışmalarında ki basiretsizlik ve Kızılay’ın tarihi hataları acılarımızı kat be kat artırdı. Olmaması gereken gelişmelerdi ve kimse tasvip etmemişti.
Yine sineye çekip, tolere hakkımızı kullandık.
Depremin en çok konuşulanlarından bir de 14 Mayıs 2023 genel seçimleri idi. Ertelenecek, ertelenmeyecek tartışmaları günlerce sürdü. Sonrasında seçim zamanında yapıldı ve deprem bölgesi tercihini Ak Partiden yana kullandı.
Bunca sitem ve bunca gözyaşı meğer siyasi düşünceleri değiştirmemişti. Siyaset bilimcileri bile seçim sonucu ile ters köşe olmuşlardı.
Hatta bazı toplum bilimcileri ağır sitemlerin ayyuka çıktığı bölgede sorumluların yeniden benimsenme mantığını “akıl tutulması” teşhisi olarak güncellemişlerdi.
Yapılacak bir şey yoktu.
Bölge halkının demografik yapısı, gelecek kaygısı, alternatif endişesi, muhafazakar olgu başka da seçenek bırakmamıştı.
En ilginç olanı ise deprem sonrası “kader planı”, “ABD uçak gemisi”, “uzay üssünden ışın gönderilmesi” gibi uydurmalara insanların inanmasıydı. Belki bu hikayelere ki bilir hala inananlar bile var!
Açımız daha uzun yıllar sürecek, her an ve her saniye bu acı ile yaşayacağız.
Asrın felaketi olarak kabul edilen 6 Şubat depremi bizlere büyük bir ders ve tecrübe olmalıdır.
Bundan sonraki süreçte, fay hattına inşaat yapmamak, yüksek binalar inşa etmemek ve her şeyden önemlisi sağlam bina yapmak.
Bu konuda eğer samimi ve ciddi olabilirsek, dünya sıralamasında 9. Deprem ülkesi olan ülkemizde böylesi acılar bir daha yaşanmayacaktır.
Her şey elimizde “deprem öldürmez binalar öldürür” gerçeğini hiç bir zaman unutmamak gerekir. Bu konuda ciddi yasalar çıkarılmalıdır. Aksi halde değişen hiç bir şey olmayacaktır. Yine gözyaşı dökecek yine canlarımızı yitireceğiz.
Umarım akıllanmışızdır ve umarım bundan sonra böylesi korkunç acıları ülke olarak bir daha yaşamayız.
Bakın Daha bir kaç hafta önce yani 1 Ocak 2024 tarihinde Japonya’da aynı büyüklükte deprem oldu. Yıkım çok az oldu ve can kaybı sayısı sadece 128 ile sınırlı kaldı.
Depremin şiddeti aynı ama ülkemizde 55 bin kişi ölüyor Japonya’da ise 128 kişi!
Bu rakamlar bize her şeyi anlatıyor.
Demek ki depremde ölmek bir kader değil, ihmaldir.
Buradan bir kez daha depremde kaybettiğimiz kardeşlerimize Allah’tan rahmet kederli ailelerine Sabr-ı Cemil niyaz ederiz. Allah bizleri ve ülkemizi her türlü felaketlerden korusun… Amin.