Ülkemizde unutulmaya yüz tutmuş, önemini yitirmiş, devletin hatırına gelmeyen ve Ramazan ayında cılız biçimde hatırlanan ibadetlerin başında Zekât gelir.
Sosyal barışın oluşmasında etkili, toplumun huzuru için elzem, zengin ve fakir arasında sevgi köprüsü olan zekât Allah'ın emridir.
Bediüzzaman:
"Cenab-ı Hak tarafından verilen maldan hem bereket, hem fakirlerin hased ve beddualarından kurtulmak için, ya on'dan veya kırk'tan birisini kendi fakirlerine vermek ağır bir şey midir ki, emr-i zekatı ağır görüp İslâmiyetten çekiniyorlar? Bunların tekzibleri ehemmiyetsiz olmakla beraber, hakları tokattır. Cevab vermek değil... (Sözler)
Kuran'da namaz ile beraber 130’dan fazla ayette beraber emredilen, malı temizleyen, bereketlendiren ve karşılığı ahirette 700 kat daha fazla verilen maddi bir ibadettir.
Bakara Suresi, 277. ayet:
"İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve zekatı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin Katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır"
İslam'ın şartları (rüknü) sayıldığında bilinen, ilmihal kitaplarında detaylı biçimde yazılan Zekât, maalesef az yerine getirilen malı bir ibadettir.
Bediüzzaman;
"Hâlbuki zekat, her şahıs için sebeb-i bereket ve dâfi-i beliyyattır. Zekâtı vermeyenin herhalde elinden zekât kadar bir mal çıkacak; ya lüzumsuz yerlere verecektir, ya bir musibet gelip alacaktır" (Mektubat)
Zenginin fakire bir lütfu, minneti olmadığı gibi, fakirin de aldığında kimsenin minnetine girmediği Allah'ın bir lütfudur.
Mudessir süresi 42-44;
“Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?”
"Onlar şöyle derler: “Biz namaz kılanlardan değildik”
"Yoksula yedirmezdik.”
Toplayıp yemediğimiz, biriktirip zekâtını vermediğimiz mallarımız bizimle ahirete gelmeyecektir.
Varisler keyfini sürerken hesabını vermen de biz olacağız.
Tevbe 35 ayet:
"O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve “İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım, biriktirip sakladıklarınızı!” denilecek. (Diy. Meal)
Zekât vermekle kişi fakir olmadığı gibi zekâtın verilmesinden öncülük eden devlette de huzur ve güven artar.
Birinci Dünya savaşı ve yaşananları manevî bir bakış açısı ile izah eden Bediüzzaman:
"Zekâtı vermede cimrilik ettik; Allah, birikmiş zekâtı (savaş giderleri, fakirlik ve mahrumiyetle) elimizden aldı."
Zekat rıza-i ilahi için verilmeli. Asrımızın manevi hastalığına çare olan Risale-i Nur hizmetinde bulunan muhtaç kimseler görüp gözetilmelidir.
Bediüzzaman;
"İhsanlar zekât namına olmazsa, üç zararı var. Bazan da faidesiz gider. Çünkü Allah namına vermediğin için, manen minnet ediyorsun; biçare fakiri minnet esareti altında bırakıyorsun. Hem makbul olan duasından mahrum kalıyorsun. Hem hakikaten Cenab-ı Hakk'ın malını ibadına vermek için bir tevziat memuru olduğun halde, kendini sahib-i mal zannedip bir küfran-ı nimet ediyorsun. Eğer zekât namına versen; Cenab-ı Hak namına verdiğin için bir sevap kazanıyorsun, bir şükran-ı nimet gösteriyorsun. O muhtaç adam... duası senin hakkında makbul olur. Evet, zekat kadar, belki daha ziyade nafile ve ihsan yahut sair suretlerde verip riya ve şöhret gibi, minnet ve tezlil gibi zararları kazanmak nerede? Zekât namına o iyilikleri yapıp, hem farzı eda etmek, hem sevabı, hem ihlâsı, hem makbul bir duayı kazanmak nerede" (Mektubat)