0NBİR YAŞINDAN BERİ HAYATI FOTOĞRAFLIYOR...

İrfan Tapan 1959 yılında Batman'ın Beşiri ilçesinde dünyaya gözlerini açtı.

0NBİR YAŞINDAN BERİ HAYATI FOTOĞRAFLIYOR...

Babası Batman'ın ilk fotoğrafçısıydı. Kadri ve Adalet çiftinin 8 çocuğundan en küçüğü olan İrfan Tapan, bu nedenle küçük yaşta fotoğrafla tanışma fırsatı buldu. İlk makinesi üstten bakmalı (Lübitel) diye adlandırılan mekanik makineydi. Daha o yaşta şehir ve insanları fotoğrafladı, anı yakalamaya başladı.

BATMAN'DA FOTOĞRAFÇILIK

Babası Kadri Tapan Batman'ın ilk fotoğrafçısıdır. Fotoğraf makinesini ilk o getirmiştir Batman'a. O zamanlar henüz doğmamış olan İrfan Tapan fotoğraf makinesinin hikayesini büyüklerinden dinlemiş.

Batman o zaman Siirt'te bağlı küçük bir köymüş. Berberlik yapan babası 1933 yılında İstanbul Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde askerlik görevini yaparken bir dükkanda gördüğü fotoğraf makinesinden etkilenmiş. Terhis olduktan sonra omzunda fotoğraf makinesi ile memlekete gelmiş. O dönem fotoğrafı kimse tanımıyor. Daha çok nüfus cüzdanı için fotoğraf çekerlermiş. Tek tük te hatıra fotoğrafı çektirenler varmış. Elektrik olmadığı için gün ışığından faydalanarak çekim yapıyorlarmış. Bölgede il il gezip fotoğraf çeken Baba Kadir Tapan, Eruh'ta resmi işe girmiş. Bir süre Viranşehir'de görev yapan Baba 1940 yılında Beşiri'ye atanmış burada süvari posta dağıtıcı olarak çalışmış.

FOTOĞRAFÇILIK MESLEĞİ HIZLA GELİŞİYOR

Fotoğrafçılık mesleği hızla gelişince büyük oğlu Cihan Tapan'ı Adana'ya göndermiş. Foto Moda'da altı ay eğitim aldıktan sonra Şimdiki Japon ve Çankaya pasajının bulunduğu yerde bir kerpiç dükkanda Foto Moda adlı Batman'ın ilk fotoğraf stüdyosunu açmış. İrfan Tapan o zaman yeni doğmuş. Aile Beşiri'de kalıyor. Ağabeyi ise Batman'a gelip gidiyormuş. 1961 yılında Batman'a taşındıklarında İrfan henüz 3 yaşındaymış.

FOTOĞRAFLA TANIŞMA

Tapan, 4 yaşına bastığında dükkana gidip gelmeye başlar. Sık sık ağabeyleriyle karanlık odaya girer. Karanlıkta küçük yüreğindeki korkuyu alan kırmızı ışığa gözlerini dikerek film banyosunu izler. Aylar yıllar geçtikçe yeni görevler alır.  Rötuş masasına oturur. Kendisine sorumluluk verilmesinden hoşlanır. İlkokul dörtte ağabeyleri kendisine bir fotoğraf makinesi hediye eder. Okulda fotoğraf çekmeye başlar. Arkadaşların fotoğraflarını çeken Tapan, bunun karşılığında belli bir ücret alır. Bununla okul masrafları karşılar.

KOMPLE FOTOĞRAFÇI OLDUM

Ağabeyleri ile gece geç saatlere kadar çalıştığını belirten Tapan, "1976 da komple fotoğrafçı oldum. Fotoğraf çeken, rötuş yapan ve baskısını yapana komple fotoğrafçı deniyordu. Gündüz çektiğimiz fotoğrafların gece geç saatlere kadar rötuşunu yapıyordum. Sabah erken Kemal ağabeyim baskısını yapardı. Bu günün işini yarına bırakmazdık."

İLK SERGİSİNİLİSE'DE AÇTI

Tapan, 1977 yılında lise 3. sınıftayken okul müdürü Musa Yelken'in teşvikiyle ilk fotoğraf sergisini açar. 18-24 ebadında 20 adet fotoğrafın yer aldığı "Çocuklarımız" adlı sergi sokakta çalışan çocukları konu alır. Sergi, öğrencilerden büyük destek öğretmen ve idarecilerden büyük takdir görür.

DÜĞÜN FOTOĞRAFÇILIĞINA BAŞLAR

1975 yılında İstanbul'a giden Tapan, düğün salonunda fotoğrafçılık yapar. Acele servis fotoğrafçılık konusunda deneyim kazanan Tapan, bir ayağı İstanbul bir ayağı Batman'da olan o günleri şu sözlerle anlattı.  "Acele servis fotoğrafçılık. Bana biraz daha pratik ve hızlı olmayı kazandırdı. Mesleğin teknik altyapısını hepsini öğrenmiştim. Ben İstanbul'dayken Ağabeyim Adana'ya gitti. Dönüşte Foto Moda gitti yerine stüdyo Kemal geldi. Batman'a dönüşte ağabeyimin yanında tekrar devam ettim. 1995'e kadar stüdyoda çalıştım. Ara ara İstanbul'a gidip geldim." 

RENKLİ FOTOĞRAFA GEÇİŞ

Fotoğrafçılığın teknolojiyle pareler geliştiğini söyleyen Tapan o dönem yaşanan gelişmeleri anlattı. "Teknolojiyi yakından takip ediyorduk. 1978 de ilk renkli fotoğrafa geçtik.  Fotoğrafı çekip negatifleri İstanbul'a gönderiyorduk. Bir hafta on gün içinde geliyordu. Renkli fotoğraf insanların ilgisini çekiyordu. Hayatımız renklenmişti. Karanlık odaya renkli baskı makineleri girmişti.  1995'ten sonra teknolojiyi daha yakından takip etmeye başladık. 1996'da ağabeyim Ankara'ya yerleşti dükkanı kapatmakzorundakaldık."

BATMAN VALİLİĞİNDE GÖREVE BAŞLADI

1990 yılında Batman il oldu. 1992'de Batman valiliğinde basın danışmanlığı kuruldu. Burada görev alan Tapan 1997'de işten ayrıldı. Beş yıl ara veren Tapan, bu arada Ercan Atay ile birlikte Kanal 72'de spor programı yaptı. Ancak fotoğraf makinesini hiç elinden bırakmadı. Fırsat buldukça fotoğraf çekti. 2002 de tekrar Valilik basında işe başladı.

BATMAN'I TANITAN BİRÇOK FOTOĞRAFTA ONUN İMZASI VAR

Lewis Hine “Eğer hikayeyi sözcüklerle anlatabilseydim, yanımda sürekli bir fotoğraf makinesi taşımaya ihtiyaç duymazdım” diyor. Tapan'da Batman’ın hikayesini anlatmak için makineyi hiç elinden bırakmadı. Bölgenin her tarafında fotoğraf çekmeye başladı. Bir fotoğraf çekmek için aylarca dolaştığını belirten Tapan, Batman'ın tanıtım kitapları, dergi ve broşürlerinin birçoğunda yer alan, “Raman'da yaban atları”, “Batıraman'da gün batımı” , “Hasankeyf'te gün batımı”, “Hasankeyf'in karlı fotğrafları”, kentin tarihi eserleri ve doğal güzelliklerini, çekti.

HİÇ TELİF ALMADIM

Batman'ı tanıtan fotoğrafların büyük bir kısmının kendisine ait olduğunu ileri süren Tapan, fotoğrafların çoğunun kendisinden habersiz kullanıldığını belirterek, Buruk bir sevinç yaşadığını söylüyor. Hiç telif almadığını belirten Tapan "Her şey Batman için. Batman'ı çok seviyorum. Benim fotoğraflarım Batman'ı tanıtsın. Bunda katkım olsun istiyorum. Bu nedenle karşılık beklemeden her isteyene fotoğraf verdim. Yakın zamanda yurt dışında İtalya Larepuplika adlı bir dergi Hasankeyf ile ilgili makale yazacağını söyledi. İrfan.Tapan.com adlı sitemde gördükleri 2 fotoğrafı çözünürlüğü yüksek olanını istedi. Gönderdim." dedi.

BATMAN İLE İLGİLİ NEREDE ETKİNLİK VARSA BEN ORADAYIM

Kendini Batman’ın tanıtımına adayan Tapan, meslek hayatı boyunca birçok etkinliğe katıldı. Lise üçte açtığı ilk sergisinden sonra 3 sergi daha açtı, genç fotoğraf meraklılarına kurs verdi söyleşilere katıldı. 2010'da Batman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde "Hasankeyf 30" adlı sergisini açan Tapan, 2011 yılında yöremiz kadınlarının günlük yaşantılarını konu alan "Annelerimiz" adlı sergisini açtı. 2013 yılında Türk Telekom Anadolu Lisesinde fotoğrafçılık üzerine söyleşi yapan Tapan, 2014 yılında Gazeteciler Cemiyetinde fotoğraf kursu verdi. Son olarak 2015 yılında Batman Üniversitesi Batıraman Kampüsünde "edebiyat günleri" kapsamında Karma Sergi açtı.

“Her yerde bir fotoğraf vardır ve onu bulmak fotoğrafçının işidir” diyen Tapan, hala makinesi elinde hayatı fotoğraflamaya devam ediyor.

Fotoğraf altı : Batman'ı tanıtmak amacıyla katıldığı Doğa ve kültür gezilerinde doğal güzellikler ve tarihi mekanları çeken İrfan Tapan, fotoğraf makinesini elinden bir an bile bırakmıyor. Keyifli anlar yaşayan Tapan, her çektiği fotoğraf karesini özenle arşivliyor.

Fotoğraf altı : En iyi makineye sahip olmanın iyi bir fotoğrafçı olmaya yetmediğini söyleyen Tapan " Sanat yetenektir, torpil yok. Fotoğraf çekmek, insanın aklını, gözünü ve yüreğini aynı hizaya getirmesidir."

**************************************************

Fotoğraf makinesi’nin icadı ve tarihi

Aslında, fotoğraf makinesi büyük icatların çoğu gibi bir kişi tarafından icat edilmemiştir. Fikrin doğması, uygulanması, gelişimi, değişik kişilerin çalışmaları ve uzun aralıklı dönemlerin sonucudur. İnsanoğlu binlerce yıldan beri çevresinde gördüklerini bir biçimde çizmek, görüntülemek gereğini duydu. Çünki o zamanlar resim, insanların çevrelerinde gördüklerini, doğada var olanları kaydetme ve gelecek kuşaklara aktarmanın bir yoluydu.

FOTOĞRAF MAKİNESİ’NE GİDEN YOL

Fotoğraf makinesinin kökenleri icat edildiği 1839 yılından çok öncelere dayanmaktadır. Yaklaşık 30.000 yıl önce mağara duvarlarına çizilen ilk resimler, insanların yaşadıkları anı belgeleme duygusunu ortaya koyan ilk örneklerden sayılabilir. M.Ö. 4. yüzyılda Aristoteles, Problem adlı çalışmasında, iğne deliği de denilen, küçük bir delikten elde edilen görüntünün oluşumunu yorumlamaya çalışmasıyla fotoğraf makinesinin atası sayılan camera obscura’nın temellerini atmış oldu. Camera obscura’nın basit bir işleyişi vardır: Bir duvarında küçük bir deliği olan bir karanlık odada, küçük delikten giren ışık, tam karşısında bulunan duvarın yüzeyine dışarıdaki manzaranın ters görüntüsünü yansıtır.

10. yüzyılda yaşamış, Alhazen adıyla da bilinen Arap fizikçi ve matematikçi İbn Al-Haitam, mum ve üzerinde küçük bir delik bulunan bir perde kullanarak basit bir camera obscura yapmıştı. İbn Al-Haitam’ın bu çalışması Avrupa’da değer bulsa da camera obscura’nın pratik bir araç haline gelmesi için uzun bir zaman geçmesi gerekecekti.

Fizikçi Girolamo Cardano tarafından kullanılmaya başlanan çift taraflı dışbükey mercekler aracılığıyla camera obscura pratik anlamda kullanılmış oldu. Bu adımla birlikte eskisinden daha net bir görüntü elde etme imkânı doğdu. Camera obscura’nın isim babası olan gökbilimci Johannes Kepler (1571-1630), taşınabilir bir camera obscura yaparak önemli bir katkıda bulundu. 19. yüzyıla gelindiğinde, camera obscura’lar artık yerlerini içinde ayna, önünde objektif bulunan fotoğraf makinelerine bırakmaya hazırdır.

FOTOĞRAF MAKİNESİ’NİN İCADI

Yüzyıllar süren kimyasal ve teknik çabalar, 1826 yılında Fransa’nın Chalon-sur-Saone şehrindeki Joseph Nicéphore Niepce (1765-1833) tarafından evinin penceresinden yakalamayı başardığı görüntüyle sonuçlandı. Ve nihayet 1839’da Daguerre bu çalışmaları başarıyla sonuçlandırdı. 19 Ağustos 1839 tarihinde Fransız Bilimler Akademisi’nde fotoğraf makinesinin icadı tüm dünyaya şu sözlerle duyuruldu: “Sayın Baylar, doğa ışık aracılığıyla bir yüzeyin üzerine geçirildi.”

1852 yılında George Eastman, Kodak makinelerinde 10 poz çekebilen bromür kaplı Jelatin rulolar bulunan Kodak fotoğraf makinelerini piyasaya sürerek çok büyük aletler taşıması gereken fotoğrafçıya kolay hareket imkânı sağladı.

1870’de Hermann Vogel emülsiyonları muhtelif banyolara batırılarak duyarlılıklarını arttırma yolunu buldu. 1880 yılında kırmızıya karşı duyarlılığı çok sınırlı olan ortokomatik filmin yanında, pankromatik filmler de ortaya çıktı.

1888 yılında Kodak firması film, banyo ve baskı ücreti içinde olan, 100 adet filmi bulunan fotoğraf makinelerini piyasaya sürdü. Bu fotoğraf makinelerini, “düğmeye basın, gerisini bize bırakın” reklam sloganıyla satıyordu.

FOTOĞRAF OSMANLI COĞRAFYASI’NDA

Fotoğrafın icadı Osmanlı coğrafyasında ilk kez, İstanbul’da çıkan Takvim-i Vekayi gazetesinin 28 Ekim 1939 tarihli nüshasında şu cümlelerle duyuruldu: “… Daguerre adlı marifet sahibi öğrendiği değişik sanat fenninin usulleri ile güneş ışığını yankı yaptırıp, nesnenin hatlarını çıkarmış ve bu acayip sanatın oluşmasına gizli ve açık 20 senesini vermiştir. Nihayet sonuca gelmiş ve bu olay herkesin beğenisini kazanmıştır.”

FOTOĞRAFIN HAMİLERİ

İlerici devlet adamları aracılığıyla fotoğraf, Osmanlı coğrafyasında hızla yayıldı. Abdullah Frères ve Vassilaki Kargopoulo gibi resmi saray fotoğrafçıları, fotoğrafın iktidar ve ailesi tarafından nasıl itibar gördüğünü göstermektedir. Özellikle II. Abdülhamid, Osmanlı’da fotoğrafçılığın en büyük koruyucusu ve de destekleyicisiydi.

GÜNÜMÜZÜN FOTOĞRAF MAKİNELERİ

Günümüzde fotoğraf artık yaşamımızın ayrılmaz bir parçası, görüntü kaydında bir aygıtın kullanılmasından sonra görüntü kaydıyla ilgili birçok farklı gelişme ve buluş oldu, bu buluşlar giderek arttı ve günümüze dek geldi, çok farklı kayıt teknikleri geliştirildi. 1800’lü yılların ilk yarısının karanlık kutusunun yerini günümüzde elektronik ve mekanik anlamda çok gelişmiş fotoğraf makineleri, sayısal olarak kayıt yapabilen elektronik ve bilgisayar teknolojisini bir arada kullanan makineler aldı.

Kaynak ilgincbirbilgi.com.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...