Anahtar sözcükler: Gülme, Henri Bergson, parasız yatılı

Umberto Eco, Louisina Channel'a verdiği bir röportajda, ''her öykü bir imge ile başlar.'' der. Gündelik yaşamımla kurduğum gerçeklik ilişkisinin öyküsü, ''gülen ve koşan bir çocuk'' un görüntüsü ile başladı diyebilirim.

Anahtar sözcükler: Gülme, Henri Bergson, parasız yatılı

  Ekim 20, 2005. Batman. Bir Parasız Yatılı okuldayım. (o gün) beni sonbahar sadece bir mevsim olarak karşılamamış.  Parasız Yatılının arkası yemekhaneye dönük yatakhanenin kapısından çıkarken yüzüme çarpan rüzgâr da öyle...

            (bu rüzgâr) okulun müdüriyet odasından yönetilen megafondan bahçeye dağılan ''Annem! Annem! '' şarkısını kulağıma taşımış. Beni bedensel bir engelim varmış gibi gösteren baştan aşağıya en az iki beden büyük gelen elbiseler içinde bir yalnızlık basmış. Ağlamışım. Çekinmişim ulu orta surat asmaya. Sessiz bir köşe aramış gözlerim, nihayet kazan dairesini lojman yoluna bağlayan boşluğa bırakmışım kendimi. Müdüriyet odasından yönetilen megafondan gelen şarkı bitmiş. Yalnızlığım bitmemiş. Bir serçe büyüklüğündeki ellerimin arasından kafamı kaldırmışım. O vakte ve bir kaç gün sonrasına kadar kazan dairesi görevlisi olduğunu düşündüğüm bir öğretmen gelmiş, kocaman yeşil gözleriyle, bana, ''neden ağlıyorsun oğlum!?'' diye sormuş. Ben, '' öğretmenim... şarkı... annem...'' diyebilmişim sadece. Yüzüme öfkeyle inen bir avuç beş iri parmak hissetmişim. Koşmuşum (kaçmışım). Ama gülerek koşmuşum.

            Bir çay bahçesindeyim şimdi. Ağustos 23, 2024. Batman. Epeydir masanın ucunda duran fakat daha yeni fark ettiğim çay bardağına elimi uzatırken, mırıldanıyorum aynı zamanda: Hayatımda bir hikâye de böyle başlamalı, diyorum.

Dünyaya (artık) bu gerçeklik içinden bakarken; Dramatik. İçimde bir öfke birikiyor.

            Geçmiş kadar eski demişti biri, kimdi?

            Koşan bir çocuk ve onun sırtına saplanan kocaman bir çift yeşil gözden başka aklımda, o anın sonrasına dair, netleşen bir şey yok. Önümde ağız dolusu Henri Bergson, Gülme adlı eseriyle duruyor: Gülme toplumsal bir jesttir!

            Komik olan şey kusurların ahlaka aykırı oldukları için değil, topluma uyumsuz oldukları içindir, ona göre. Ardından, aynı sayfada Bergson’un gülme olgusuna ilişkin yaptığı ikinci yorum ise, gülmeye eşlik eden duygusuzluk durumudur. Onun için, aldırmazlık doğal ortamı, heyecan ise onun ezeli düşmanıdır. Dolayısıyla, heyecan/acıma duygusu ve gülme arasında bir zıtlık ilişkisi kuran Bergson'a göre, ''arı zekâlı insanlardan oluşacak bir toplumda ola ki artık ağlanmayacak, ama belki gene de gülünecektir.''

            Ancak bu yazının giriş kısmında, giriş bölümü anlatılan hikâyenin söz konusu eserle buluştuğu nokta, gülmenin toplumsal bir jest veya duygusuzluk durumu olduğu meselesi değil. Onun, hikâye karakterinin yalnızlıkla (belki acıyla) olan amcaoğlu ilişkisini yeniden şekillendiriyor olması.

            Bu noktada, Bergson'un özellikle incelemenin en önemli bölümü olduğunu düşündüğü ''karakter komiği'' alt başlığında vurgulanan, ''gülme kadar insanı yumuşatan bir şey yoktur.'' çıkarımı, bu yazının giriş kısmında, giriş bölümü anlatılan hikâyedeki gülen ve koşan çocuk imgesini doğru anlama noktasında çarpıcı bir iddia olabiliyor; ancak eğer yumuşatan sözcüğünü beklentiyi boşa çıkartma anlamıyla kullanabiliyorsak. En nihayetinde gülme de bir intikam biçimine dönüşebiliyor! Burada intikamı da beklentiyi boşa çıkartma anlamıyla kullanabiliyorsak.

            Yukarıda, yazının başında, ''gündelik yaşamımla kurduğum gerçeklik ilişkisi'' cümlesi var. Düzeltip sona alıyorum: Girişi yazılan hikâyenin gerçek zamanında gündelik yaşamımla kurduğum gerçeklik ilişkisi pekiştiğinde, anladım ki sadece ben değil gündelik yaşamıma dair keder ve ifşa dilim de olgunlaşıyordu.

Komik olana ilişkin alaycılığımı yitirmem ise ertesi günü buldu.

(yirmi yıl oldu) kitaplığımın parasız yatılı rafında duran keder ve ifşa dili üzerine notlar ise hala duruyor. Suda mürekkep eritmekten hayâ eden bir okuyucu kitlesine ulaşacağı güne kadar, duracaklar gibi.  

Abdulvahap Basmacı

basmacivahap@gmail.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...