Arkeolojiyi diğer bilim dallarından ayıran şey, vitrin olması…

Arkeolojiyi diğer bilim dallarından ayıran şey, vitrin olması…

Arkeolojiyi diğer bilim dallarından ayıran şey, vitrin olması…

 Selamlar…

Virginia Woolf (İngiliz feminist, yazar, romancı ve eleştirmen) demiş ya;

Bir kadın olarak benim bir ülkem yok. Kadın olarak benim ülkem tüm dünya…

Tüm dünyayı kendi ülkesi yapmayı başaran kadınlardan biri de Prof. Dr. Gülriz Kozbe

Uzun zamandır tanışıklığımız var kendisiyle.

Kahve eşliğinde sohbet ederken Batman gündemini konuştuğumuz da oldu, siyaseti tartıştığımız da.

O, kendini var etmeyi başaran kadınlardan biri.

Batman’ın Hasankeyf ilçesinde sert rüzgârların estiği bir günde gerçekleştirdik söyleşimizi.

Ilısu Baraj Suları altında kaldığı için yeri yerleşkeye taşınan 12 bin yıllık tarihi Hasankeyf’i gözleriyle derin derin süzerek konuştu çoğu zaman.

Anlattı da anlattı…

Çocukluğunu, Güneydoğu’daki 30 yılını, arkeolojik kazılarını, sitemlerini…

‘Anlattıklarımın tamamını yayınlayacaksın, değil mi?’ tembihlemeyi de ihmal etmedi sık sık.

Haydi, dünyayı kendi ülkesi yapmayı başaran Gülriz Kozbe’ye bırakalım sözü.

-Sevgili Gülriz Hocam, sizi uzun zamandır tanıyorum ancak okurlarımız için kendinizden kısaca bahseder misiniz?

Tabii. Batman Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyelerinden biriyim. 2014 yılından bu yana Batman Üniversitesinde çalışıyorum. Daha önce Ege Üniversitesinde 26 yıllık hizmetim oldu. Arkeoloji bölümünde hocaydım, yaş haddinden değil de emek yıllarıma göre ön emeklilik yaptım. Esas çalışma alanım Güneydoğu Anadolu Bölgesi olduğu için Batman Üniversitesine tekrar full profesör olarak geçiş yaptım. 2014 yılından bu yana Batman Üniversitesi bünyesinde bölgedeki arkeolojik çalışmalar, araştırmalar, müze çalışmaları ve yüzey araştırmalarına başkanlık yapıyorum. Dolayısıyla son 10 yıldır bu bölgedeyim. 40 yıla yakın arkeoloji geçmişim var. 1987 yılından bu yana alandayım. Öğrencilik yıllarımda ekip üyesi olduğum arkeolojik çalışmaların dışında 1987’de araştırma görevlisi olduktan sonra Malatya, Elazığ, Mardin ve Van’da uzun yıllar çalıştım. Çok uzun yıllar Diyarbakır’da çalıştım. Uzmanlık alanım Ön Asya Arkeolojisi olduğu için Batman, Şırnak, Silopi ve Cizre, uzun yıllar yüzey araştırmaları yaptığım bölge oldu. Bölgede yüzey araştırmaları yapmak ve öğrencilere ders vermek için Batman’dayım.

-Yaptığınız çalışmalara gelmeden önce, biraz geçmişe gitmek istiyorum. Nasıl bir ailede yetiştiniz, nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

İzmir doğumluyum. Bütün eğitim hayatımı İzmir’de geçirdim. Lise, üniversite ve profesörlük eğitimlerimi Ege Üniversitesinde tamamladım. Okuduğum üniversitede öğrencilere ders vermenin mutluluğunu da yaşadım. Orada 26 yıl çalıştım. İzmir’de güzel bir mahallede, güzel bir ailede çocukluk geçirdim. Kız kardeşim de benim gibi akademisyen. Mutluyduk tabi. Bugün 60 yaşında olan biri olarak geçmişe bakarak bir şeyler söylemem gerekirse, hakikaten her şey çok farklıydı. Yaşam tarzları farklıydı. Olanaklar çok farklıydı. Anne ve babamız, eğitimimizi çok önemserdi. Çok anlayışlı bir anne babaya sahiptim. İyi yetişelim, ülkemize, vatanımıza ve milletimize faydalı insanlar olalım diye çok çabaladılar, çok çalıştılar. Ben de herhalde bunun vermiş olduğu sorumlulukla, görevimi yerine getirme gayreti içinde oldum.

-Anladığım kadarıyla, 10 senedir Güneydoğu’da çalışmalarınıza devam ediyorsunuz. Batman ve Şanlıurfa’da yaptığınız arkeolojik çalışmaları biraz anlatır mısınız?

Batman'da uzun yıllar Ilısu Barajı Projesinde çalıştım. Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde Kavuşan Höyük’te 10 yıla yakın kazı yaptım. Ilısu Baraj Projesi, üç ile ayrılmıştı. Diyarbakır ilinin Ilısu Barajı koordinatörlüğünü yürüttüm. Batman Üniversitesine Rektör. Prof. Dr. Abdulselam Uluçam döneminde geldim. Batman ilinin bir kültür envanteri olmadığı için 2015 yılında onun da girişimiyle kültür envanterine başladık, iki yıl sürdü. 2017’de üç ciltlik bir kültür envanteri oluşturduk. Batman ve daha sonra Gaziantep ilinde kurtarma kazıları gerçekleştirdim. Ben Ön Asya Arkeoloğu olarak daha çok, baraj, köprü, karayolu gibi devlet projelerinde kurtarma kazıları gerçekleştiriyorum. Uzun yıllar birçok projede kurtarma kazısı yaptım. 2020 yılında cumhurbaşkanlığı kararlı bir kazıya kazı başkanlığım onaylandı. 2020 yılından bu yana Şanlıurfa kalesinin kazı başkanlığını yürütüyorum. Şanlıurfa kalesi, şehir merkezinde, Balıklı Göl’ün güneyinde yer alan önemli bir kale. 2018’den bu yana ziyarete kapalı olan bir kale. Burada arkeolojik çalışmalar yaptık.

-Şırnak’ta da arkeolojik çalışmalar yaptınız, sanırım?

Evet. Şırnak ilinde uzun yıllardır doktora konumda olan yüzey araştırmalarım var. Cizre, Silopi, İdil ve Mardin’in Nusaybin ilçesini kaplayan, yakın bir zamanda inşa edilecek olan Cizre Barajı’nın veri tabanının hazırlamak üzere yüzey araştırmaları yaptık. Gerçi bu çalışmalara, henüz Cizre Barajı programı duyurulmadan önce başlamıştım. 2004 yılından beri çalışıyorum. Cizre Barajının inşaatı gündeme gelince, yeniden çalışmalarımız başladı. Ilısu Barajında da aynı şey oldu. Baraj inşa edilmeden önce baraj alanının verisi tespit edilir. Tüm arkeolojik veriler tespit edilir. Biz son 23 yıldır Cizre, Silopi, İdil ve Nusaybin ilçelerinde bu çalışmayı yürütüyoruz. Mardin’in kültür envanterini yaptım. Ancak Batman Üniversitesinde görevli olduğum için bu çalışmalar, üniversitemizin projeleri olarak biliniyor. Kale kazısı, Şanlıurfa kale kazısı, Batman İli Kültür Envanteri, Mardin İli Kültür Envanteri, tüm bunlar Kültür ve Turizm Bakanlığı ile bağlı olduğumuz üniversitenin ortak bakanlık projeleridir. Dolayısıyla aynı zamanda sadece benim şahsi projelerim değil, üniversitemizin de bakanlıkla yaptığı arkeolojik projeler olarak belirtmemiz gerekir.

BATMAN, KÜLTÜR VARLIKLARI AÇISINDAN ZENGİN OLAN BU DERYANIN BİR PARÇASI

-Bölgemizin sahip olduğu tarihi zenginliği, hangi sözlerle anlatabilirsiniz?

Batman, Güneydoğu Anadolu’nun bir parçası. Güneydoğu Anadolu ise Mezopotamya dediğimiz o deryanın yani kültür varlıkları açısından zengin olan her şeyin başlangıç noktası olarak bilinen Mezopotamya coğrafyasının bir parçası. Kuzey Mezopotamya’nın kuzeyinde yer alan bir il. Dolayısıyla Diyarbakır, Mardin, Urfa gibi gene kültür varlıkları açısından zengin olan iller gibi Batman ilinin de bu açıdan zengin olduğunu biliyoruz.

-Batman Üniversitesinde öğrencilerinizle aranızdaki uyum nasıl, merak ettim doğrusu?

“Batman’da çok sayıda öğrencim var. Uzun yıllar idarecilik yaptım. Eğitimciliğin yanı sıra 7 yıl da dekanlık görevinde bulundum. Bölüm başkanlığı yaptım, rektör yardımcılığı yaptım. İdarecilik şu açıdan güzel, sadece yakın çevrenizdeki öğrencilerle değil, bağlı bulunduğunuz, çalıştığınız kurumun tüm öğrencileri kucaklama, onlara dokunma, onların dertlerini çözme fırsatı veriyor. Bunu karakterim gereği çok seviyorum. Öğrencinin derdi, bizim derdimiz oldu. Onları çözmeye çalıştık. Tabii güzel günlerinde de yanlarında olmak ayrı bir keyif. Batman’ı, ben üniversitemi çok sevdiğim için öğrencilerimi de çok seviyorum. Onlara sadece ders anlatan bir hoca değil, nasıl kabul ederlerse; belki bir anne, belki bir anneanne, belki bir teyze, abla gibi yaklaşmaya çalışıyorum. Onların da beni bu şekilde sevdiğini görebiliyorum. Çünkü önemli günlerde arıyorlar, yaş günümde arıyorlar. Kötü günümüzde, iyi günümüzde hep yanımızda oluyorlar, kendilerini hatırlatıyorlar.

Batman, Kuzey Mezopotamya’nın kuzeyinde yer alan bir il. Dolayısıyla Batman’ın da Diyarbakır, Mardin, Urfa gibi kültür varlıkları açısından zengin bir il olduğunu biliyoruz. Mezopotamya’nın bir parçası olduğu için kültür varlıkları açısından çok zengin. Biz üç bine yakın kültür varlığını belgeleyerek, bu belgelerin dokümantasyonunu da gerçekleştirmiş durumdayız. Çevremize baktığımızda yüzlerce hatta binlerce kaya konutun, kaya mezarlarının, cami ve kiliselerin, höyüklerin, kalelerin, il sınırları içinde olduğunu görebiliyoruz. Tabi geçmişte devlet sınırları olmadığı için bunlar aynı kültür bölgesinin parçaları. Belgelediğimiz bu varlıkları, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün web sayfasında, dijital ortamda takip etmek, görmek, izlemek, öğrenmek de mümkün. Batman ilinin üç cildi kapsayan yaklaşık Bin 700 sayfalık bir kültür envanteri var. Çıkarılan eserlerin tanınırlığı ve bilinirliğini arttırırsak turizme katkısı olacaktır.  Kentimizin içinde bulunduğu turizm destinasyonlarının oluşturursak çok büyük katkısı olacaktır. Ama yapılan tespitleri kapalı bir kutu şeklinde bırakırsak, bilgiyi altın durumda tutarsak bunun geri dönüşü olmaz. Gerçi bu benim uzmanlık alanım değil. Haddim olmayarak öneri sunmam gerekirse ve arkeolojinin turizmle iç içe olduğunu düşünerek, iyi bir reklâmla, turizmcilerle ortak çalışmalar yaparak, bu varlıkları turizmi kazandırmak mümkün. Batman'daki kültür varlıklarını da Diyarbakır’ı, Urfa'yı, Mardin'i dikkate alarak oluşturulmuş destinasyonların bir parçası haline getirmek gerekiyor.

Nitekim Şanlıurfa’daki Göbeklitepe, son 4 yıldır Necmi Karol hocamızın kazdığı bir alan. Bundan önceki dönemde Alman kazıcısı vefat edince, benim de içinde bulunduğum 3 kişilik bir bilim heyeti yönetiyordu. 25 sene önce ilk kazılmaya başlandığında kimsenin Göbeklitepe’den haberi yoktu. Kimsenin, Göbekleritepe’nin Türkiye arkeolojisi ve bölge arkeolojisine yapabileceği katkıdan haberi yoktu. İyi yönetimle, iyi planlayarak bu konuyu turizmin içine yedirerek, bugün Urfa'nın vazgeçilmez bir değeri oldu. Hatta Türkiye'nin ve dünyanın önemli bir arkeolojik değeri olarak gündemimize girdi. Bu tespitlerle Batman'da ziyaret edilecek yerlerin sayısını da fazlalaştırmak, Batman turizmine daha yeni kapılar açmak gerekiyor. Batman’ın, sadece bir Hasankeyf’le sınırlı olmadığını, belki çevresindeki kaya konutlarda bir düzenleme yaparak, kaya mezarlarda bir düzenleme yaparak, Hasankeyf Müzesini gündeme getirerek, bunu turların destinasyonlarına ve turlardaki gezi güzergahlarına sokarsak bu bölgenin bilinirliğini arttırmak gerekiyor. Ama bakıyoruz Hasankeyf Müzesinin ziyaretçi sayısı halen çok düşük. Gerçi küçük butik bir müze ama bölge kronolojisini, bölge zenginliklerini, tarihi zenginliklerini, arkeolojik zenginlikleri çok güzel yansıtan bir Batman Müzesi var. Bunu yerli halkımız bile az biliyor. Bunların bilinirliğini arttırarak, belki daha fazla turist çekmek gerekiyor.

24 Kasım Öğretmenler Günü’ndeyiz. Bu vesile ile iki öğrencimin gönderdiği mesajı sizlerle de paylaşmak isterim. Bu mesajlar, onlara duyduğum sevgiyi, onların da bana duyduğu sevgiyi göstermeye yeter.

‘Sayın hocam, birçok gencin geleceğinin inşa yolunda binlerce öğrenciye gelecek olup onların hayatına dokundunuz. Siz sadece bir öğretmen değil, bir abla, bir anne şefkatiyle yaklaştınız. Şüphesiz ki sizin öğrencilerinize kattıklarınız unutulmayacak ve dilden dile hep anlatılacak, iyi ki varsınız. Öğretmenler gününüzü en içten dileklerimle kutluyorum, iyi ki benim hocam olmuşsunuz.’

‘Bir film izlemiştim.

Muallim bir köye gelirse?

Elektrik de gelir, su da gelir, devlet de gelir. Siz Batman’a geldiniz, yolumuza hem ışık hem umut hem örnek oldunuz. Bin minnet, bin sevgiyle, en çiçek, en idol öğretmenim, öğretmenler gününüz kutlu olsun.’

-10 yıldır bu şehirdesiniz. Peki, bir akademisyen olarak Batman Üniversitesi, beklentilerinizi karşılamaya yetiyor mu?

Evet, uzun zamandır bu bölgedeyim ve bu bölgenin arkeolojisiyle ilgileniyorum. Batman Üniversitesine gelme sebebim de zaten çevrede bulunan ve uzmanlık alanıma giren çalışmaları daha rahat yönlendirmekti. Tabi ki gelişmekte olan bir üniversite. Bunu hepimiz biliyoruz ama yapılması gereken çok şey var. Ama bunu yapmak üzere çaba gösteriyorlar mı, bilmiyorum. Açıkçası beklentilerimin tamamını karşılıyor mu? Hayır, karşılamıyor. Bunda henüz yeni yeni gelişmeye başlayan bir üniversite olmasının büyük payı var. Mesela Kültür ve Turizm Bakanlığıyla yaptığım tüm projeler, aslında hocaların kendi projeleri değil, bağlı bulundukları üniversitelerin bakanlıkla olan ortak projelerdir. Yani bu bölgede arkeolojik bir yüzey araştırması yapılıyorsa, Batman Üniversitesinin projesi olarak görülüyor. Bundan Batman Üniversitesindeki idarecilerin ne kadar haberi var? Ben olduğunu zannetmiyorum. Kimsenin sorduğu yok, öğrenmek gibi bir niyetleri de yok. Bu benim en büyük sitemim, en büyük kırgınlığım. Çünkü gerçekten çok önemli işler yapılıyor. Arkeoloji, diğer bilim dallarından çok vitrindir. Yani iller, ilçeler, bölgeler ve üniversiteler için bir vitrin bilim dalıdır.

Yapılan kazılar ve çalışmalar, şehrin tarihine ve turizmine dokunduğu için çok ön planda olan çalışmalardır. Görseli yüksek çalışmalardır. Dolayısıyla birçok üniversitenin bu çalışmalara büyük önem verdiğini, maddi anlamda destek olduğunu biliyoruz. Uzun yıllardır bu işin içindeyim. Bu tür çalışmaların bağlı bulunduğu üniversitelere baktığımda, maddi ve manevi desteklerini görebiliyorum. Bunu kendi üniversitemden henüz görmüş değilim. Keşke bunun da bir üniversite projesi olduğunu bilip bizi motive edebilselerdi. O zaman kuşkusuz, daha başarılı işler yapmamızı sağlamış olurlardı. Buna rağmen üniversitemi seviyorum. Bütün yaptığımız yayınlar, Batman Üniversitesinin yayını olarak geçiyor, gündeme geliyor. Dolayısıyla idarenin, bizlere bakış açısını iyileştirmesi gerektiğini düşünüyorum. (Hatice Türkan)

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...