Dicle ve Fırat nehrinin emzirdiği Mezopotamya toprakları verimli, ürünü hep bereketli olmuştur.
Birçok uygarlığa ev sahibi yapmış olan bu topraklarda birçok bilim insanı yetişmiştir.
Ali Şeriati’ye göre ilim birçok medeniyete bu topraklardan taşınmıştır.
Bu topraklar aynı zamanda zihin olarak da çok verimli ve bereketlidir.
İşte, Batman ilmin, kültürün, sanatın köprüsü konumundadır.
Şehirleşme süreçlerini hızlı bir şekilde gerçekleşip kısa bir sürede büyüyen, değişen, gelişen Batman hala bu yolculuğuna devam etmektedir.
Kültür, sanat, bilim, sosyal yapı, sanayi ve sağlık alanlarında büyüme yolculuğuna ve gelişmeye devam eden Batman şehri bu anlamda bir ivme kazanmıştır.
Peki, Tüm bu gelişmeler yaşanırken eğitimin yürüyüşü stabil mi kalıyor?
Elbette hayır.
Eğitim, aslında bütün bu alanların lokomotifi durumunda.
Eğitimde atılan tohumun verdiği başak ve oluşturduğu sosyal ve kültürel bilinç farkındalığı diğer alanların gelişimine ürün vermiş, öncülük etmiştir.
Eğitimdeki bu değişim ve dönüşüm ne kadar hızlı gerçekleşiyor bu tartışılır.
Ulusal değerlendirme araçlarına baktığımızda Batman şehri diğer illerin her ne kadar gerisinde görünüyor olsa da, son zamanlardaki gelişmeler azımsanamayacak kadar olumlu ve yadsınamaz bir realitedir.
Bugün kime sorarsanız Batman'ın iyiliğini, gelişmesini, başarılı olmasını ister.
Eğitimcisinden memuruna, esnafından velisine, bakkalcısından ev sahibine, lokantacısından manavcısına, boyacısından hırdavatçısına kısaca herkes daha müreffeh bir Batman'ı en gönülden ister.
O zaman el birliği ile bu şehri kalkındırmak, güzelleştirmek, gelişmiş eğitim şehirlerinin arasına Batman'ı almak için var gücümüzle çalışmak zorundayız.
Okulları, eğitimcileri desteklemeli, elimizden gelen yardımları yapmalıyız.
Bakanlığın yaptığı atamalarda genellikle şehrimize hep genç öğretmenler gelir.
Henüz meslek hayatının baharında olan, bilgileri taze, heyecanlı, motivasyonu yüksek, gönlü ve zihni berrak öğretmenlerimizin potansiyellerini göstermeleri için onlara fırsat tanımalıyız.
Özellikle yönetici konumunda olan eğitimcilerin dopdolu hayallerle gelen öğretmenlere rehberlik etmeli, yol göstermeli, bu düş yolculuklarına eşlik etmelidirler.
Aksi durumda çocuklarımızı yarınlara taşıyacak, aydınlığa omuzlayacak geleceğin mimarları öğretmenlerimizi hayal kırıklığına uğratmış oluruz.
Kısaca başarı ve başarısızlığın büyümesi bizim hangisini beslememize bağlıdır.
Tıpkı bir Kızılderili hikâyesinde geçen şu hadise gibi yaşamımızda ne büyüyorsa, ne ön plana çıkıyorsa onu diğerlerinden fazla beslediğimiz içindir.
…
Bir gün yaşlı Kızılderili reisi kulübesinin önünde torunu ile oturmuş, biraz ötede kavga eden iki köpeği birlikte izliyorlardı.
Yaşlı reisin sürekli göz önünde tuttuğu köpeklerden biri beyaz, diğeri ise siyahtı.
Çocuk her ne kadar bunların kulübeyi korumak için burada olduklarını düşünse de, neden bir tane değil de iki köpek ve neden biri siyah diğeri beyaz diye bir an düşündü.
Merakını gidermek için dedesine bir bir sordu.
Dede: Onlar benim için iki simgedir evlat. Birisi iyiliğin, diğeri ise kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük de içimizde sürekli mücadele edip durur.
Çocuk dedesine tekrar sordu: Peki sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?
Dede torununa gülümseyerek baktı.
Hangisi mi evlat? Ben hangisini daha iyi beslersem, o dedi.
…
Gerçekten biz neyi besliyoruz?
Batman'ın eğitimi için bizden öncekilerin döşediği başarı taşlarının üzerine biz de elimizdeki taşı koyup bu duvarı yükseltiyor muyuz yoksa duvarın harcına fazla su ilave edip taşlarını düşmesine mi neden oluyoruz?
İçimizde fedakârlığı, çabayı, mücadeleyi, azmi, motivasyonu, emeği, çalışmayı mı yoksa ataleti, sürekli olumsuz eleştiriyi, şikâyeti, tembelliği mi besliyoruz?
Batman'a ve ülkenin geleceğine muhabbet besleyen herkes eğitim için içinde dertleri, kederi, aşkı, fedakârlığı beslediği vakit başarı kaçınılmazdır.