Toplumcu Belediyecilik Vizyonu
Malum gündem yerel seçimler.
Şunun şurasında bir aydan az kaldı.
Başkan adayları çeşitli vaatlerle yapacaklarını anlatmaya çalışıyorlar.
Birçok adayın toplumsal sorunları önemsemediklerine, yönetecekleri kitleyi tanımadıklarına seçim vaatleriyle tanık oluyorum.
Seçim kampanyalarında belediyeciliği sadece fiziksel altyapı olarak algılayıp, merkezi hükümetçe yapılan altyapı hizmetlerini sanki bir lütufmuş gibi sunarak halkı etkilemeye çalışıyorlar.
Daha refah toplumlar için belediyelerin klasik fiziki belediye işlevlerinin yanında, toplum sorunlarının çözümünde merkezi hükümetten daha fazla sorumluluk almaları gerekiyor.
Belediyelerin kültürel farklılıkları, kimsesiz, engelli, yaşlı vb sosyal güçsüzleri koruyup desteklemeleri, toplumun her katmanının sorunları ve ihtiyaçlarıyla ilgilenerek kentin sosyal sermayesini oluşturmaları gerekiyor.
Böylece eğitim, barınma, kültür ve sağlık altyapısıyla birlikte toplumun sosyalleşmesi, kaynaşması ve ortak çıkar bilinci geliştirilebilecektir.
“Toplumcu” belediyecilik dediğim bu yapı, refahın kalıcı olması, toplumsal problemlerin çözümünde gelir ve sosyal eşitsizliğin azaltılması adına önemli.
Her talep edene talep ettiği yardımın verilmesi değil, halkın yardıma muhtaç olmaktan kurtarılması ve kentin fiziksel hizmetleriyle sosyal ve kültürel hizmetlerin bir bütün içinde birbirini tamamlayan parçalar olarak görülmesi olmazsa olmaz.
Örneğin;
Nüfus yoğunluğunun ekonomik faaliyet yoğunluğunun üzerinde, işsizliğin yüzde 16’larda olduğu, nüfusunun yüzde 52’si kadın, yüzde 66’sı 15-64, yüzde 14’ü 20-29, 13’ü 0-14 yaş, yüzde 9’u 65 yaş üstü, hane halkı büyüklüğü 3,7 olan 18 bini kent merkezinde toplam 45 bin insanın yaşadığı bir yöre düşünün!
Yörenin belediyesi son beş yılda 85 milyonluk yatırım yapmış.
Doğalgazdan termal tesise, taş döşemekten yol açmaya, köprü yapımına, araç ekipmanından çevre düzenlemeye kadar her şeyi merkezi hükümetten sağlamış.
Toplumun problemlerine duyarsız kalıp vaziyeti seyretmek demek, belediye başkanı nasıl olmazın cevabıdır aslında!
Nasıl mı?
• İşsizlik yörede herkesin gündemi! İşsizlik varsa adaletsizlik, yoksulluk ve eşitsizlik de var demektir. Bireyi güçsüzleştiren, bireyi yardıma bağımlı kılan bir anlayışın güçlenmesi yerine istihdamı arttırmak gerekiyor. Yakındaki yörelerin organize sanayi bölgelerinin (OSB) doluluk oranı yüzde 65 iken, yöreye yeni OSB kurulması öncelik olmamalı. Topraklarını verasetle küçülmesi, bilinçsiz gübrelemeyle çoraklaşıp verimsizleşmesi nedeniyle köylerden kente göç var. Kırsalda organize tarım veya hayvancılık bölgeleri kurulması, organik veya niş ürün tarımı, kadınların işgücüne katılımına dair hiçbir üniversite, devlet, sivil örgüt ve yerel halkla temas kurulmamış. Yöredeki genç girişimciler ve yatırımcılar ziyaret edilip cesaretlendirilmemiş, işletmelerin sorunlarına çözüm bulmamış. Vaziyet seyredilmiş!
• Yöre merkezinde 35 yıl önce içme suyunun nakledilmesi için kullanılan asbestli borular belki de bugün kanser vakalarının anormal düzeyde artmasının en büyük nedeni! Altyapı yatırımlarında bu altyapının yenilenmesi yerine, nüfusun yüzde birinin yararlanacağı termal hamam yapılarak, kolaylıkla kaynak bulunabilecek fiziksel altyapı sorunları bile seyredilmiş!
• Yörede ülkenin en değerli jeotermal ısıtma rezervi bulunmasına rağmen, ısıtmada 11 kat pahalı olan doğalgaz tercih edilmiş, halk bile bile pahalı ısıtmaya mahkum edilmiş. Seyredilmiş!
• Belediye bünyesinde birçok atıl bina olmasına rağmen kadınları, gençleri kapsayacak eğitim ve kültür merkezi, tiyatro ve sinema salonu kurulmamış. Yaşlı, çocuk, genç nüfus artarken, bu kesimlere kadınlara, emeklilere yönelik beceri kazandıran eğitimler verilmemiş, sosyal hayatı zenginleştiren etkinlikler düzenlenmemiş ama kahvehane sayısı son beş yılda her yıl yüzde 10 artış göstermiş. Anne-babalık, hamilelik, sağlık, beslenme, bilgisayar okuryazarlığı, bilinçli vatandaş olma konusunda eğitim ve teşvik elzem ihtiyaçken, seyredilmiş!
• Sosyal olarak güçsüz bireyler yalnız ve sahipsiz. Yörede yasaklı madde kullanımı, adli olaylar, intihar vakaları, fuhuş, boşanmalar normalin üzerinde ve yaşlılık, engellilik, bakıma muhtaç hastalık kaynaklı bakımsızlık hızla artarken toplumun daha dirençli olabilmesi için bilgilendirme, beceri geliştirme, dayanışmaya belediye kaynakları aktarılmamış. Mahallelerde spor alanları açılmamış, emekliler, kadınlar, gençler, çocuklar için boş zamanlarını değerlendirecek hiçbir etkinlik yapılmamış. Seyredilmiş!
• Yöre farklı kültürlerin göçünü almasına rağmen baskın kültür oluşturulamadığı için ortak toplumsal çıkar, bireylerin kaynaşması, desteklenmesi ve yerel değerlerin markalaştırılması için hiçbir festival ve etkinlik yapılmamış. Ortak değer bilincinin geliştirilmesi planlanmamış. Seyredilmiş!
• Caddelerine ve sokaklarına bir tane ağaç ve çiçek dikmemiş, dikmediği gibi bir ağaç bile budamamış, hatta kesmiş. Kişi başına düşen yeşil alan miktarı düşmüş, turizm potansiyeli olan doğal zenginliklerin farkındalığını geliştirmek için çabalanmamış. Seyredilmiş!
Ülkemizde belediye başkanı nasıl olmazı bilmek, toplumcu belediyenin inşasını kolaylaştıracaktır.
Toplum sorunlarını “seyreden” belediyecilik anlayışı matbaayı 300, sanayileşmeyi 200 yıl sonra getiren zihniyetin bu topluma ödettiği bedelle eşdeğer.
Başkan adaylarının “insanı yaşat ki devlet yaşasın!” bilincine sahip olmaları ve toplumun insani ihtiyaçlarını mutlak önemsenmesini gerektiriyor.
Belediyeciliği taş döşemek olarak algılamak, devlet altyapı yatırımlarını da reklam olarak görmek hepimiz için yaşanamaz kentler, mutsuz, sorunlu kitleler yaratmak değil de nedir?