Bağırabilirim mesela.
Güzel şarkılar mırıldanırım bazen kendi kendime.
Gökteki yıldız hakkında konuşurum.
Çığlık atarım bazen. Acının en tiz tonundan.
Duymayabilirsiniz beni. Konuşurum ben.
‘Bu yaşta evlenmek istemiyorum.’ Derim. Duymazsınız beni.
Sanki dili olmayan bir kuşum. Kuş da olamam ki…
Kanatlarım yok.
Özgür değilim. Oysa bende isterdim kanatlarımın olmasını.
Uçabilmeyi.
Çocuklara hak tanınan bir yere uçabilmeyi.
Anlatmak isterdim herkese çığlıklarımı, Kimsenin duymadığı çığlıklarımı.
Üvey annem tarafından dövüldüğümde attığım çığlığı.
Babam beni zorla evlendirdiğinde attığım çığlıkları.
Eski sevgilim on altı yaşında olmama rağmen beni öldürmeden önce attığım çığlıkları. Duymadınız ki siz beni. Belki de sevemediniz.
Makamınızdan mı indirirdim sizi?
Aslında duydunuz.
Duymazlıktan geldiniz.
Artık duyun o zaman beni.
Ben çocuğum doğduğum günden 18 yaşına geleceğim güne kadar çocuğum.
Hakkım olan şey evlendirilmek değil ki.
Okumak benim hakkım.
Bir adama hizmet etmemeliyim ki ben oyun oynamalıyım.
Sokaklarda yatmamalı, kendi doğduğum ülkeden kovulmamalıyım.
Sıcak bir evimin olması benim hakkım.
Hakkım olan bombalar içinde ölmek değil.
Yaşamak benim hakkım hem de en temel hakkım.
Yaşamalıyım ben. Öyle kalbin atarcısından değil.
Haklarımla yaşamalıyım.
Yaşayacağım.
Türkiye’de çığlığını duymak istemediğiniz yüz seksen bir bin çocuk gelin var