<div> </div> <div>Gazetemizin youtube kanalında TMMOB bileşeni temsilcilerini ağırladığım canlı yayın programımda, Batman’ın dünü, bugünü ve yarınını dinledim uzun uzun.</div> <div>Söyleşinin her cümlesi, çok kıymetliydi, kesemedim.</div> <div>Şehir Plancıları Odası Temsilcileri <strong>Şerafettin Müjdeci ve Yavuz Sevim</strong></div> <div>Ziraat Mühendisleri Odası <strong>Ebubekir Doğan,</strong></div> <div>Makine Mühendisleri Odası <strong>Ruken Kanat</strong></div> <div>İnşaat Mühendisleri Odası Temsilcileri <strong>Abdullah Müjdeci ve Sümeyye Can</strong></div> <div>Batman Mimarlar Odası <strong>Şevin Kavuş</strong></div> <div>Batman Mimarlar Odası <strong>Ahmet Polat</strong>’la gerçekleştirdiğimiz canlı yayının tekrarını <strong>@batmansozwebtv</strong> youtube adresinden izleyebilirsiniz.</div> <div>Tarihe not düşecek söyleşimizin metni de aşağıda, keyifli okumalar.</div> <div>…</div> <h3>“KENTİMİZİ İYİ TANIYOR VE BİLİYORUZ”</h3> <div>Konuşmasına mühendis ve mimarların Batman’ı iyi tanıyıp bildiğine dikkat çekerek başlayan <strong>Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İKK Sekreteri Ahmet Bülent Tekik</strong> “Bizler mühendisler, mimarlar, şehir plancıları olarak, kentimizi tanıyoruz, biliyoruz. Bu kentte ne yapıldı, ne yapılması gerekiyor, bunları biliyoruz. Teknik insanlarız. Kimimiz kamu kurumlarında görev aldık, kimimiz özel sektörde. Aslında kentin içiyle, dışıyla ilişkiliyiz. Kentimizin dününü, bugününü, yarınını tartışabiliyor, imar politikaları, afet potansiyeli ve şehircilik politikalarını ele alabiliyoruz” dedi.</div> <h3>TMMOB, ÇATI ÖRGÜT</h3> <div>TMMOB, çatı örgütü olduğunu belirten Tekik “TMMOB, 6335 sayılı kanunla kurulmuş, Anayasa’nın 135. Maddesine göre kurulmuş, kamu kurumu niteliğinde bir meslek örgütüdür. Tüm mühendis ve mimarların çatı örgütüdür. Örgütlenmiş bir yapıdır. 600 Bin üyesi olup, gücünü kanundan ve kamusal denetimden alan bir örgüttür. Son yıllarda TMMOB’un içi maalesef boşaltılmaya çalışıldı. Yapılan düzenlemelerle TMMOB’un denetleme gücünü zayıflatıldı. Oysa biz, denetlemeyi önemsiyoruz. Çünkü denetlenmeyen her şey, tehlikedir. Bugün LPG’li araçlar denetlenmiyorsa, fabrikalarda iş sağlığı ve güvenliği denetlenmiyorsa, biz bunu sorun olarak görüyoruz. Bu yüzden TMMOB’un, denetim süreci dışı tutulmasını doğru bulmuyoruz” dedi.</div> <h3>BATMAN GÖÇ ALINCA KENTLEŞME SORUNLARI ORTAYA ÇIKTI</h3> <div>Batman’ın dünü, bugünü ve yarınını ele alan Tekik “Batman 1930’lu yıllarda bir köyken, 1940’lı yıllarda petrolün bulunmasıyla, cazibe merkeze dönüştü. Büyüklerimizden çok dinlemişizdir. Batman’ın şu anda kalburüstü olarak tabir edilen kişilerin zenginleşme sürecini anlatırlar. Batman’ın çarşı meydanına at arabaları ya da eski vosvoslarla Amerika’dan gelen mühendislerin, petrol kuyularında zenginleştiklerini dinleriz. Cazibe merkez olduktan sonra Batman, önce ilçe, sonra 1990 yılında il statüsüne kavuşuyor. Petrolün Batman’da kendine ekonomik bir altyapı oluşturması ve Batman’ın cazibe nokta haline gelmesi, kimileri için de düşük yoğunluklu savaş süreciydi. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Batman’da da kentleşme, bu savaşın gölgesinde gerçekleşti. Cudi, Bayındırlık, Petrol Mahalleleri, köyden kente göçler de yaşanınca, o zaman ki güncel politik ve siyasi atmosfere göre kentleşme sürecine dâhil oldu.</div> <div>Bugün de bu mahallelerde kentleşme, halen aynı şekilde ilerliyor. Sosyal, ekonomik olarak dezavantajlı yurttaşlarımızın ikamet ettiği bir alan oldu buralar. Bu bölgelerde şehirleşme olarak ciddi bir problemler var. Altyapı ve çevre ile ilgili problemler var. Bundan sonraki kentleşme de bu altyapının üzerine oturdu” dedi.</div> <h3>“BATMAN’IN TEKSTİL KENT OLMASI, BİZİ MUTLU ETMİYOR”</h3> <div>Kentleşme vizyonuna ilişkin değerlendirme yapan Tekik “Daha önce 5 Bin’e yakın insanımız TPAO’da çalışırken, bugün bu sayı 500’e kadar düştü. Batman, tekstil kentine haline geldi ve bu bizi mutlu etmiyor. Üretim odaklı sanayileşme olması lazım. 60 bin insan bugün tekstilde çalışıyor. Lise 2-3’te okuyan çocuklar, atölyelerde işçi olarak çalışıyor. Onlara dayatılan yoksulluğun sonucudur bu. Ucuz iş gücü olarak görülüyor bu insanlar. Petrol, Batman’a daha çok şey katabilirdi. Petrol yan sanayisi kurulsaydı daha iyi gelişmeler yaşanabilirdi. 2000’li yıllardan sonra Batman’ın kaderi biraz daha değişmeye başladı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, o dönemde Türkiye’nin gelişme potansiyeli olan illerine baktım 2011–2012 yıllarında Batman, ilk 15 kent içinde. Ekonomik ve sosyal kalkınma potansiyeli olan ilk 15 şehirden biri. Umarım bu yönde gideriz. Buna yönelik bir altyapı ve üstyapı kurulacak mı, bunu tartışmamız gerekiyor” dedi.</div> <h3>“KENTLERE, CANLI ORGANİZMA GİBİ BAKIYORUZ”</h3> <div>Kent makrofonunun tarihsel gelişimi ve mevcut planlama yaklaşımlarını değerlendiren Şehir Plancıları Odası Temsilcisi Yavuz Sevim “Biz kentlere canlı bir organizma gibi bakıyoruz. Kentler doğal yaşam alanlardır. Bazen kentlerin öldüğünü görebiliyoruz, Hasankeyf örneğinde olduğu gibi. Bir kentin sorunlarını ve potansiyellerini açığa çıkarmak için, o kentin gelişim süreçlerini ve kentleşme süreçlerini iyi okumak gerekiyor. Kent makrofonu derken, kentin mesul alanlarının, fiziki anlamda nasıl geliştiğini tarif ediyoruz. Batman’a baktığımızda, 1950’li yıllarda petrolün keşfiyle gelişen bir şehir. O süreçte TPAO’ya ait siteyi görüyorsunuz. Asfaltlı caddeleri, modern yapıları ve sosyal tesisleri olan bir yerleşim yeri olarak planlanmış. İluh Mahallesi, Ulu Cami ve civarı ise daha çok köyden kente göç etmiş insanların yerleştiği yerler. Evler iç içe ve tek katlı, dar sokaklar… Belediyenin, ilçe belediyesi haline gelmesiyle, Şirinevler, Cumhuriyet, Bahçelievler Mahalleleri’nde yerleşim başladı. Çok hızlı bir göç aldı. Bu göç süreci ile beraber kentin planlanmadı ve buna cevap verilemedi. Dolayısıyla çarpık kentleşme ortaya çıktı” dedi.</div> <h3>“KENT PLANLAMASI YAPILIRKEN KATILIMCI SÜREÇ ÜRETİLMELİ”</h3> <div>Kenti planlamanın ilk aşamasının, katılımcı bir süreç üretmek olduğunu belirten Sevim “Kent yöneticileri arasındaki koordinasyon eksikliği, sorunların başında geliyor. Kent yöneticilerinin elini taşın altına koyması gerekiyor. Kentteki bütün aktörlerin, STK’ların, meslek odalarının, çevre örgütlerinin katıldığı bir çalıştay yapılması gerekiyor. Bunlarla birlikte planlar üretmek gerekiyor. Çünkü bir yere müdahale ederken, bir plan yaparken sadece fiziki anlamda değil aynı zamanda toplumsal, ekonomik anlamda müdahale ediyorsunuz. Plan yaparken bunları göz önüne almak gerekiyor. Mesela Sason’da Zore Vadisi’ne yapılması planlanan HES barajı, çevre köylere, ekolojik yapıya etki edecek. Getireceği ekonomik getiri ile götüreceği ekolojik denge arasında ciddi fark var. 50 MW’lık bir projeden bahsediyoruz. Bu projenin inşaat sürecinde ya da projenin karar sürecinde neler var? ÇED raporu var alındı mı? Çevre örgütleri ve yöre halkı ile görüşüldü mü?”</div> <h3>“BATMAN, TİPİK SANAYİ ŞEHRİ”</h3> <div>Batman’ın, bir şehrin gelişimindeki bütün doğal süreçleri yaşayan bir şehir olduğunu belirten Şehir Plancıları Odası Temsilcisi Şerafettin Müjdeci “Aslında Batman, gelişmekte olan ülkelerin şehirlerindeki o süreçlerin tümünü kendi bünyesinde barındıran bir şehir. Tipik bir sanayi şehri aslında. 18. ve 19. yüzyılda İngiltere ve Amerika’nın kuzeyindeki sanayileşme ve buharlı makinelerin üretimi ile beraber yoğun nüfus hareketi başlıyor. Sanayi alanlarının etrafında yoğun konut yapılaşması başlıyor. Batman da bu örneklerden biri. Bu tarih Batman’da 1950-60’lara denk geliyor. Batman da tipik bir İstanbul aslında. 1950’lerde petrole kavuşuyor, nüfusu artıyor, 1955’te belediye kuruluyor, 1957’de ilçe oluyor, 1970’lerde 45 bin nüfusa kavuşuyor. 2000’lerde 200 bin, 2007’de 300 bin nüfustan bahsediyoruz. Bu hızlı nüfus hareketleri karşısında kentin imar planlanması ise hasbelkader yapılıyor ancak nüfus hareketliliğine yetişemiyor. 1976’da nüfus, 50 Binlere gelince bir imar planı çalışması yapılıyor. Daha sonra GAP İdaresi o dönem tüm Güneydoğu’da planlama yapıyor. Meskûn alanlar, yeşil alanlar, ana asklar, ulaşım aksları, sanayi alanları belirleniyor fakat nüfus çok hızlı ilerlediği için yerel yönetimler geride kalıyor. Tabi teknik eleman yetersizliği de bunun nedenlerinden biri. 2007 sonrası doğum oranındaki yükselme ve nüfus artışı ile beraber şehir, kontrol edilemez hale geliyor. Batman’ın kırılma noktalarını 4 etaba bölüyoruz. Bizi ilgilendiren kısmı, 1950 petrol öncesi, 2000 yılı sonrası ve günümüz. Bugün ki yönetim ile beraber yani 2019 – 2021 döneminde ciddi bir imar planı süreci başladı Batman’da. Kuzeyden Güneye, Doğudan Batıya kadar imar planına girilmiş. Batman’ın talihsizliği ise ovada kurulmuş şehir olduğu için gelişim alanları çok sınırlı. Bir yönden Batman Çayı, diğer tarafta tarım arazileri, Güneyde Batı Raman Eteklerinde yerleşim söz konusu. Buralarda petrol kuyularından çıkan gaz sızıntısı nedeniyle imara konu olamayacağı gerçekliği var”</div> <h3>“2050’YE KADAR YETECEK BİR İMAR PLANI SÜRECİNE GİRİLDİ”</h3> <div>Günümüzde yürütülen imar çalışmalarını değerlendiren Müjdeci “Bugün Batman’ın 2050 yılına, belki de 2060 yılına kadar yetecek oranda bir imar planı sürecine girildi. Parsel üretimi anlamında, yapı stoku üretimi anlamında çok ciddi bir orana ulaşılmış olacak. 2009 yılında bir revizyon imar planı yapıldı ve biz halen onu kullanıyoruz. Sadece buna ek olarak 2019 ve 2021 yılları sürecinde kentin dört bir tarafını çevreleyen imar planları yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Nüfus hareketi açısından her ne kadar doğru gibi algılansa bile tabi kaybettiğimiz şeyler de oluyor, tarım arazileri gibi. Kentin ulaşım anlamında bazı noktalardaki tıkanıklığı gidermek için bu projeler hayata geçirilebilir. Bunların bir kısmı doğru, bir kısmı yanlış aslında” dedi.</div> <h3>“KENTİN TARİHİ DOKUSU KORUNARAK PLANLAMA YAPILMALI”</h3> <div>Kent planlamasının, kentin tarihi ve kültürünün korunarak sağlanması gerektiğini belirten Batman Mimarlar Odası Temsilcisi Şevin Kavuş “Kent derken, toplumsal belleğin mekânsal olarak üretildiği alanlardan bahsediyoruz. Toplumsal bellek, o kentin tarihi, kültürü ve yaşanmışlıklarıdır. Zaten kentin kimliğini oluşturan da toplumsal bellek değerleridir. Kentin kimliğini oluşturan ve onu diğer kentlerden farklılaştıran, doğal, sosyal ve yapının çevre açısından ilişkisi ve etkileşimlerdir aslında. Doğal bir nüfus artışı ve değişen bir kent söz konusu. Dolayısıyla evet kentin bir kimliği olabilir ama sürekli farklılaşması ve değişmesi gerekiyor. Burada planlama devreye giriyor. Bir kentin kültürüyle birlikte oluşmuş kent kimliğini, geçmiş kültürünü koruyarak nasıl daha ileriye farklılaştırarak götürebiliriz? Asıl mevzu bu. Planlama, sadece taban ölçümü ve emsal hesabından ibaret değildir. Planlama yapmak için o şehrin dokusunu, yaşanmışlıklarını ve şu anki yaşayış biçimini bilmek gerekir. Kentin tarihi yaşanmışlık dokusu ve kültürel değerlerini mimaride koruyarak dönüşüm yapılmalıdır. Çeşitli muhitlerde oturanların yaşam tarzlarını, hareket alanlarını ve meşru özgürlüklerini kısıtlamayacak şekilde planlama yapılmalıdır. Çünkü Batman, sürekli göç alan bir şehir. Göçle gelen insanların ihtiyaçları da göz önüne alınarak planlama yapılmalıdır” dedi.</div> <h3>“KENTİN PLANLAMASI YAPILIRKEN, FARKLI ÇEVRELERDEN GÖRÜŞLER ALINMALI”</h3> <div>Kentin planlaması yapılırken farklı çevrelerin görüşlerinin alınması gerektiğini belirten Kavuş “Mesela kırsaldan kente gelen insanların belli bir yaşanmışlıkları, kültürleri var. İnsanların orada tek katlı evleri, ekili biçili alanları vardı. Şimdi bu insanları alıyoruz, modern çağa ayak uydurmaya zorluyoruz, yüksek katlı yapılarda oturtuyoruz. Bu alanlara adapte olmalarını beklemek için bu insanların ihtiyaçlarını karşılayacak bir planlama yapılması gerekiyor. İnsanlar kaldırımlarda sandalyelerini kurarak sohbet ederdi. Bir kentte planlama yapılırken o kenti bilen, tanıyan, teknik bilgiye sahip mimar, mühendis, plancıların hatta tarih, kültür, sosyoloji danışmanlarının görüşleri alınmalıdır. Planlama yapılırken o kente nasıl kimlik kazandırabiliriz? Bazen en bilindik yerler, kentin kimliği olabilir. Mesela Batman’ın Yılmaz Güney Sinema Salonu böyle bir yerdi. Ancak yok oldu” dedi.</div> <h3>“KENTTEKİ TARİHİ DOKULAR KORUNMALI”</h3> <div>Kent kimliğinin korunabilmesi için tarihi dokuların korunması gerektiğini belirten Batman Mimarlar Odası Ahmet Polat “Öncelikle Yılmaz Güney Sineması’ndan başlamak istiyorum. Bu sinema tekelleşmiş sinemaya bir karşı duruşlu bir sinemaydı ve Batman’ın simgesi haline gelmişti. Muhalif bir sinemaydı ve Batman kimliğine değer katan bir kimliği kaybettik. İkincisi Esentepe, doğal çevre alanıydı. Herkesin muhakkak gittiği hatta birçok insanın piknik yaptığı alandı. Batman’ın kentlilerine hizmet eden bir alandı. Şu anda burada bir yapı, külliye adı altında, betonlaşma ile birlikte ağaç ve doğa katliamı yapıldı. Bu yapı başka bir yere yapılabilirdi. Esentepe Batman’ın kimliğini oluşturan yerlerden biriydi. Maalesef onu da kaybettik. Mahalle kültürümüz vardı. Bahçelievler, 206 Evler, Kültür Mahallesi gibi… Şu anda o doku giderek yok oluyor. 3 katlı evlerin yerini, kaçak yapılaşma ile birlikte 10 katlı evler aldı. Site kültürü başladı. Bu hatalar, kimliksizleşmeye neden oluyor. Aidiyet duygusu ve kentlilik bilincini ortadan kaldırıyor. Hasankeyf, Batman’ın kimliğini oluşturan 12 bin yıllık bir doğal çevre alanıydı. Dünyaca önemli bir alandı. Zore Çayı şu anda tahrip edilmek isteniyor. Zore Çayı’na HES yapılarak tahribatın önü açılıyor. Kentteki tarihi dokular korunmalı, koruma altına alınan alanlar kentte kazandırılmalı” dedi.</div> <h3>“BATMAN’DA BİRİNCİ SINIF TARIM ARAZİLERİ İŞGAL EDİLİYOR”</h3> <div>Ziraat Mühendisleri Odası Temsilcisi Ebubekir Doğan “Türkiye’deki tarım politikası 1870’li yıllarda Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlatılmış ama halen oturtulamamış. Özelde Batman’a gelirsek, birinci sınıf tarım arazilerinin işgal edilmeye devam edildiği, şehri plancıları arkadaşların ilk bahsettiği Batman’ın yeni imar alanlarının tarım arazileri olduğunu görüyoruz. Belki de kentin gelişimi açısından şu öngörü ortaya da çıkıyor, başka yer olmadığı için buralar kullanılıyor. Batman’ın bir bütün olarak gelişmesi açısından hemen Batman’ın bitişiğindeki mahallelerin olduğu alanlarda bir çalışma var. 1990’lı yıllarda Batman Barajı’ndan beslenen Sol Sahil Sulama Kanalı’nın sulayacağı alanın 30 bin dönüm kadarı imara açılmış, bu kanal 180 bin dönüm araziyi sulamak için yapılmıştı. Alternatif var mıdır? Her zaman alternatif vardır. Batman her ne kadar petrol kuyularının gelişme sınırlarını kısıtladığı söylense de Kuyubaşı TOKİ’nin kurulduğu yer olan Kuyubaşı Köyü, Karayün, Receban Kayabağlar gibi köyler ve mezralar bu konuda 3. sınıf tarım arazisi olduğu için imara açılabilecek alanlar. Batman ovada kurulduğu için yöneticiler gelişimi de bu yönde planlıyor. En son Organize Sanayi Bölgesi, Akça Köyü’nün imara açılan alanları, tarım bölgeleri ile birleşmiş durumda. Tarım bölgeleri imara açılmamalı. Belediye Yönetimleri mutlaka teknik bir kadro ile çalışmalıdır. Teknik kadro eksikliği de Batman’ın çarpık kentleşmesinin nedenlerinden biridir. Yeni açılacak imar alanı 30 bin dönüm civarında. Nerdeyse yeni bir Batman kuruluyor. Bunu yaparken tarım arazilerine yapılaşma kurulmamalıdır” dedi.</div> <h3>“BATMAN’IN KERPİÇ ZEMİNE KURULMASI YANLIŞ TERCİH”</h3> <div>İmar planı hazırlanırken mevcut yapıların değerlendirilmesi ve kentsel dönüşümün öneminden bahseden İnşaat Mühendisleri Odası Temsilcisi Sümeyye Can “Batman’ın il oluş sürecinde yoğun göç alması, çarpık kentleşmeye yol açtı. Batman’ın jeolojik, jeomorfolojik yapısını ele alırsak, yapı malzemeleri daha çok kerpiç ağırlıklı. Bu yanlış bir tercih. Bu malzemeler ile oluşturulan yapılar genelde günün ekonomik veya teknolojik imkânlarına bağlı ortaya çıkıyor ancak zamanla yığılma yapılar olarak karşımıza çıkıyor. Hazır beton hayatımıza girdikten sonra da 19 Mayıs, Bayındır, Hürriyet ve çevresindeki mahalleler, mühendislik hizmetinden faydalanamadı. Yığma ve betorname yapılar burada ağırlıklı. Belediyenin yeni oluşum sürecinde teknik personel eksikliği giderildikten sonra kamu binaları betorname olarak inşa edildi. Bunun dışındaki yapılar yığma yapılar. 2012 yılında 6306 sayılı kanun kapsamında hazırlanmış Riskli Bina Yönetmeliği, 2013 yılında tüm Türkiye’de olduğu gibi Batman’da da kentsel dönüşüme göre işlev gördü” dedi.</div> <h3>“HERKES, EVİNİN RİSK ANALİZİNİ ÇIKARIP, KENTSEL DÖNÜŞÜM YAPTIRABİLİR”</h3> <div>Kentsel dönüşüme ilişkin bilgi veren Can “Kentsel dönüşüm, mevcut binaların yerinde yenilenmesi demektir. Her vatandaş kendi binasının risk analizini yaptırabilir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetkilendirmiş olduğu 5 lisanslı firma var Batman’da. Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü Atık ve Kentsel Dönüşüm Birimi’nden bu firmalara ulaşabilirsiniz. Mühendisler yapınıza gelip gözlemsel ve teknik hesaplamalar neticesinde bir teknik rapor hazırlayıp, analiz raporu sunuyor. Yapının yıkılması için Tapu Müdürlüğüne bildiriliyor, bu yapıya şerh konuluyor. Kentsel dönüşüm, çok kapsamlı, çok kabul gören bir yasa. Vatandaşlar için çok kıymetli aslında. Deprem gibi bir gerçeğimiz var. Batman’da kentsel dönüşüm süreci bina bazlı oluyor. Toplumun da bilgi eksikliği var. Devlet 18 ay kira yardımı yapıyor, tapudaki ilk satıştan muafiyet veriyor, mevcut binanın bir buçuk katı kadar muafiyet sağlıyor, noter harçlarından muafiyet sağlıyor. Tüm bunlar kabul edilebilir bir durum. Yalnız uygulama açısından sıkıntılar yaşıyoruz. Vatandaşların tek katlı, iki katlı ya da küçük parsellerde kendi olanakları ile kentsel dönüşüm yapamıyor. Müteahhit kanalı ile yapılmak isteniyor. Müteahhit ruhsatlı yapmak istiyor. Mevcut imar koşulları buna müsait olmuyor. Parselleri birleştirme olanağı olmayan yerlerde sıkışık kalan parselde ise dönüşüm olmuyor. İşin olumsuz yanı ise Batman’ın yüzde 70’inin riskli olması” dedi.</div> <h3>“BATMAN, ÇEVRESİNDEKİ İLLERDEN DOLAYI RİSKLİ ŞEHİR”</h3> <div>Batman’ın afet riskini değerlendiren İnşaat Mühendisleri Odası Temsilcisi Abdullah Müjdeci “Batman’da heyelan ve erozyondan ziyade, deprem ve sel gibi afetler daha çok öne çıkıyor. Her ne kadar AFAD’ın belirttiği deprem haritalarında riskli şehir statüsünde olmasa bile çevresindeki iller nedeniyle Batman, risk altında. Batı Raman’dan Hasankeyf’e kadar giden alanda ölü fay hatları var. Enerji üretmeyen risksiz faylar. Merkezi tehdit eden bir fay hattı yok ama Batman’ın 40 km yakınında Kozluk civarında, Sason tarafında 55 km yakınımızda olan faylar enerjisini boşaltırken Batman’a ciddi zarar verebilir. Doğu Anadolu Fay Hattı Batman’a çok uzak değil aslında.130 km civarında olan bir fay bu ve bir deprem anında etkilenebiliriz. Bitlis –Zagros Fay Hattında olan depremlerden etkilenmeme nedenimiz zeminden kaynaklanıyor. Deprem üssünde her ne kadar ana kaya sert zemin olsa da Batman’a gelene kadar bütün enerjisini gevşek zemine boşaltıyor. Oradaki depremler bizi etkileyebilir. Bursa’da bulunan bir fabrikada 230 km uzaklıkta ki fay hattında olan depremden dolayı yıkım gerçekleşti. Rusya’da 1964’te olan deprem de Taşkent şehrinde 1000 km uzaktaki faydan etkilenip evler yıkılıyor” dedi.</div> <h3>“RİSKLİ MAHALLELERDE ZORUNLU KAMULAŞTIRMA YAPILMALI”</h3> <div>İnşaat Mühendisleri Odası Temsilcisi Abdullah Müjdeci, doğal afet riskine karşı “Batman'ın birçok mahallesinde çarpık kentleşme var. 19 Mayıs, Huzur, Petrolkent, Çay, Bayındır Mahalleri, eski ve denetimsiz yapılar. Oradan aldığımız beton numunelerinin basınç durumu çok düşük. Buralarda ilk depremlerde yıkımlar olacaktır. Karşıyaka, Güneykent, Yeşiltepe gibi eski yerleşimleri de riskli. Kentsel dönüşüm buralar için şart. Müteahhit ve yapı sahipleri burada anlaşmakta zorlanabilir. Yerel idare ve bakanlıklar buna el atmalı. Zorunlu kamulaştırma yapılarak kentsel dönüşüm yapılabilir. Batman'ın bir türlü bitmeyen dere hikayesi var. Derenin etrafında yaşayan insanlar, kokudan, hastalıklardan dolayı mağdur. Sel riski de var tabi. Bunun örneğini yaşadık. Bugün dere çevresinde bir ıslah yapılacak ancak biz STK’ların görüşü dahi alınmadı” dedi.</div> <h3>“DOĞAYA MÜDAHALE, AFETLERİ GETİRİYOR”</h3> <div>Doğaya yönelik insan müdahalelerinin afetlere etkisini anlatan TMMOB İKK Sekreteri Ahmet Bülent Tekik “Biz bir imar barışı kanunu denetimi yaşadık. O kanun bile baştanbaşa sorun. Riskli ve denetimsiz yapılara ruhsat verildi. Doğal afet tanımının da değişmesi gerekebilir belki. Bozkurt sel felaketi, doğaya insan müdahalesinin sonuçlarıydı örneğin. 2006 yılında İluh Deresi’nde meydana gelen sel felaketinde insanlarımız öldü. O dönem Korik Çamlıtepe ve Belde Mahalleleri’ne sel kapanları yapıldı, dere yatakları kapatıldı. Oradaki sel riski durumu gözden çıkarıldı. TMMOB ne yazık ki karar süreçlerine dahil edilmiyor. Batman’da Zore Çayı, doğa harikası bir yer. Buraya 50 MW’lık bir HES yapılması düşünülüyor. Bu da doğaya bir müdahaledir. Bunun yerine 50 kişiye destek verip güneş enerjisi sistemi kurulabilir. Buralara kıyılmamalı” dedi.</div> <h3>“ASANSÖR DENETİMLERİ İYİ YAPILMIYOR”</h3> <div>Yerel yönetimlerin kentleşme politikalarını ele alan Makine Mühendisleri Odası Temsilcisi Ruken Kanat “Asansör denetimlerine ilişkin protokollerden bahsetmek istiyorum. Bunun denetimini yapan firmanın, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ile Belediye tarafından denetlenmesi gerekiyor. Piyasada riskli dediğimiz kırmızı etiketli asansörlere, rant düşünüldüğü için yeşil renk etiket veriliyor, bunun denetimi de sağlanmıyor. Bizler kamu yararını gözetiyoruz, denetimlerin meslek odalarına verilmesi gerekiyor. Belediyeler kendi bünyesinde asansör denetim ekibi oluşturabilirler. Bunun örnekleri de mevcut. Bir diğer değinmek istediğimiz konu da İş Ekipmanlarının Kullanımında Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliği’ne göre gerekli denetimlerin yapılmasını istiyoruz. Batman’da gözlemlediğimiz kadarıyla bu pek uygulanmıyor. Herhangi bir denetim mekanizmasının olmamasından kaynaklı iş kazaları da olabiliyor. Bu konuda gerekli çalışmalar yapılmalı” dedi.</div> <h3>“İŞ VE GÜVENLİK ALANINDA GEREKENLER YAPILMIYOR”</h3> <div>Batman Mimarlar Odası Temsilcisi Ahmet Polat, iş ve güvenlik alanındaki sıkıntıları değerlendirirken “Türkiye’de işsizlik o kadar yüksek ki çalışma şartları bir şekilde göz ardı ediliyor. Şantiyelerde çoğu zaman gerekli önlemler alınmıyor. Bu konuda Çevre ve Şehircilik İl ve İlçe Müdürlükleri ve Belediyelere çok büyük görev düşüyor. Gerekli denetimler yapılmalı ve şartlara uymayanlar cezalandırılmalı. Bir gerçeklik daha var, yabancı uyruklu vatandaşlar kayıt dışı çalıştırılıyor. Müteahhit bir binayı yaparken iş güvenliği maliyetlerini hesaba katmıyor, tamamen kendi olanakları ile bunu çözmeye çalışıyor. En önemli konu olan iş güvenliği için maliyet ayırmak istemiyorlar” dedi.</div> <h3>“KENT SEMPOZYUMU DÜZENLEYECEĞİZ”</h3> <div>Batman’da kentleşmenin dünü, bugünü ve yarınını ele alırken Kent Sempozyumu düzenlemenin gerekliliğini hissettiğini belirten Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İKK Sekreteri Ahmet Bülent Tekik “TMMOB bileşenleri ve diğer meslek örgütleri ile birlikte Kent Sempozyumu düzenlememiz gerektiğini gördük. Bu ihtiyaç hissediliyor” dedi.</div> <div>https://www.youtube.com/watch?v=DbnEiFTQMDU&t=850s</div> <div>Batman Haber Batman Gazete TMMOB Batman Sonsöz Gazetesi</div> <div> </div>