DOĞANIN DİLİ

DOĞANIN DİLİ

DOĞANIN DİLİ

 

Herkes mahcuptur doğaya karşı. 
Bir ayna olduğu için doğa, insan kendini en çok onun içinde görmeye çalışır ve görür.  
Her bir şeyin toplamıdır, doğa.
Dağ, taş, ağaç herkes dilsiz kesilmiş. 
Bir yıldır kayıp bir kızı aramakta doğa. 
Hastalandığı için köyden kente babasının sırtında hastaneye getirilen çocuk, babasının sırtında can veriyor ve doğa gelecek sene sağır kesiliyor. 
İnsanlar “ kovuşturmaya yer yoktur” dediği sürece, doğa intikam peşinde olacaktır. 
Doğa artık kendi bireysel sıkıntılarını anlatmaktan hicap duyup, hayattan koparılan insanları dert edinmiş durumda. 
Haftanın bir gününü boğuk yüzlü anneler almış, oysa çocukları çoktan berhava edilmiş, ama doğa ölüleri hep koynunda saklamış. 
Doğanın çatısı, kaşı ve penceresi yok ama isyan eden yüreği var, duyan yok. 
Dört mevsim solan rengine rağmen, gereğinden fazla sığmadı dünya ya, insanlığa,  doğa. “Suçu doğasında var” sözü, utancın gözüdür. 
Üstümüzde doğanın bıçak açmayan ağzı. 
Bahar gibi kızının kol kanadını, yoz kıraç sonbaharda kırdı babalar.  
“Kovuşturmaya yer yok” dediler, bir yıldır bir kızı bulamadılar. 
Yalnız anaların derdini en iyi doğa anlar. 
Uçmayı öğrenene kadar tepinen hayvanların eşsiz enstantanelerine doğa şahitlik eder. 
Suya eğilen kadını en iyi doğa görür. 
Maviye, yeşile, sarıya dönüşenleri en iyi doğa gözlemler. 
İnsanlığa verecek çok şeyi vardı doğanın, ta ki haksız yere ölen ve öldürülenlere karşı “Kovuşturmaya yer yoktur” denilinceye kadar. 
Ses vermeyen sese, uzanamayan ele, sağır kesilen çığlığa, soluğu kesilen dağ hayvanına, kayıp genç kızlara, canı, malı ve hayalleri katır sırtlarında kül olanlara, elma kokusu yüzünden yetim kalanlara, kucak oldu doğa. 
Daha on yedisinde, bir kelebek ömrü kadar gün yüzü görmeyen ve ikramiyesi idamlık olan ve ana kucağı olan doğa bugünlerde isyanını susuzluk ile süre devam etmektedir. 
Gencecik çocukların ölmeyi bile beceremeyip ve ölüm biletini intihar olarak belleyip, cansız düşmesini yine en iyi doğa anlar. 
Açlık virüsü evrensel olmadığından ötürü, dünya çapında pek bir yankısı duyulmamaktadır. Oysa doğa ayrıcalıklı davranmadan tüm insanlığa karşı gelip, tehdit oluşturmaktadır.
 Bir doktoru, kendisine ilaç yazmadığından mütevellit, dövecek kadar hasta olan hasta yakınını da bağrına bastı, doğa. 
Aynı şekilde yoksullukla mücadele edeni de bağrına bastı. 
Ve doğa bizi o kadar bağrına basıyor ki, biz ise bir virüs kadar hatta bir bitki kadar özgür bile olamıyoruz. 
Ve hükümdar her zaman doğa olacaktır.
Ayıp değil mi? 
Şantiye de ki işçilerin yemeğinde böcek çıkıyor, doğa utanıyor. 
Bir baba, sırf çocuklarına yetinemediğinden ötürü canından olmak istiyor ve doğa utanıyor. Ayıp değil mi?
İnsanlar buzdolabının değil, artık boş dolabın fişini çekiyor, doğa utanıyor ayıp değil mi?
Ve doğanın en az herkes kadar suya sevdası var, çok ölümlü savaşa değil. 
Ama bazen doğa,  herkese eşit davranmayarak ve acımayarak yoksulların üzerine üzerine tüneyip, adaletsizliğini de gözler önüne sermektedir. İşte o vakit doğa' ya söylenmiş ve söylenmemiş her şey unutulur. 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...