Ilık bakışlarıyla telaşlıydılar ama yavaşlamadan durmadılar.
eşalesiz ve endamlıca bir ışığa yol aldılar.
İnsan öylelerini görünce bizatihi kemikleri çözülmüyor değildi.
Gürültülü, yoğun, yorgun ve kare kare kalabalık olan kentlerin en nüsha yerlerinde ki, beyaz yakasız insanların...
Kimisi meslek edinmiş, kimisi şimdilik diyerek, kimisi salgın süreci bitene dek, kimisi ise yok-luk diyerek.
Çöp toplama işi ve ya ayrıştırma işi gün geçtikçe çoğalmaya başladı.
Modernleşmenin yaygın olmadığı zamanlarda çöp veya kağıt (kolega) toplama işi insan onuruna az da olsa zahmet vericiydi.
Oysa şuan ki teknoloji âleminde ki insanların gözü hiç bir şeyi görmeden, eve ekmek götürme uğraşındalar.
Bunun kötü bir yanı yok.
Ama bu işin ustaları ve yıllardan beri bu işten ekmek kazananlar, popüler olan işlerinden ötürü kazanma payları azalmaktadır.
Ayrıştırma literatürüne girmesin ama Suriyeli vatandaşlar başta olmak üzere hemen herkes bu işe soyunmaya kalkıştı.
Çöp toplayan sınıf arkadaşımı görüyorum. Ama selâm vermekle alâkalı tereddütte kalıyorum. Ya o benden çekinirse, utanırsa, gururu olumsuz anlamda okşanırsa vb.
İsmi lazım değil!!! Her neyse işte.
Utana sıkıla, “ Selamın aleyküm” diyorum.
Ama bir yandan da sanki birisi kalbimi avucuna alıp sıkıyormuş, hissine kapılıyordum.
O beni görmüyor ama ben onu tam tafsilatı görüyordum, şişik avurtlarının içinde gezinen sunturlu küfürleri de görmüyor değildim.
Armonik sesim kulağına tanıdık geldiğinden hemencecik arkasını döndü.
Ruhundaki ve beyninde ki soğuk huzursuzluk hemen berhava edildi.
Yüzünde gülücükler saçılınca, sesli hareketimi doğru yaptığıma kanaat getirip, huzurlu oldum.
O arkadaşımı en son gördüğümde üniversiteyi kazandı diye, boynuma atılmıştı.
Lise biri aynı sınıfta okumuştuk, üstelik bir kaç dersi benimkimden iyi olduğundan ötürü sınavlarda da yan yana gelirdik.
PDR ( Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik) bölümünün ikinci sınıfında okumakta ama hem orta halli zenginlik hem de eğitim uzakta ve uzaktan olunca, oda şuan’ lık geçimi çöp toplamakta bulmaktadır.
İMC usulü ile çöpleri toplayıp, beriki parkta hasbıhal etmeye karar kıldık.
Karton bardakta iki çay aldık, yemin billâh edip çayların ücretini kendi ödedi.
Çaylar iki buçuk tan beş lira ediyordu.
Günlüğü ise on bilemedin yirmi liraydı.
O konuştukça ben gururlanıyordum, bu iş ile geçim sağlayan bir arkadaşım vardı.
Aslında işin özü o iş değildi, özü şuydu; düşüp kalkmanın yolunu öğrendiğim için gurur duyuyordum.
Babası mevsimlik işçi olarak Karadeniz’e gitmiş ama adapte ( zulüm, ırkçılık) olamadığı için başka kente gidip büyük bir şirkette inşaat işçisi olmuş.
Üç beş ay çalışıp, memlekete dönmek isteyince; koskoca şirket babası ve arkadaşlarına para yok diyerek, yüreklerine ürkünç bir tokat atmış.
Diğer işçilerde emeklerinin karşılığını alamayınca ilk defa birlik olmuşlar.
Birlikleri o kadar çoğalmış ki ve o kadar olmuşlar ki, babası daha fazla dayanamayıp başlamış koskoca şirketi taşlamaya, diğerlerinin de ondan geri kalır yanı olmadığından büyük arbede yaşanmış.
Yani mevsimlik işçi olarak çıkan babası, hiç bir kuruş almadan cezaevine yollanmış.
O konuştukça benim suskunluğum çoğalıyordu.
Ve en son şunu söyledi.
“ Çok şükür babam burada ki cezaevinde, ya uzakta olsaydı.”
Hava kararmak üzereydi ben ve tüm evi olanlar ve tüm çöp toplamayanlar, ağır aksak sıcak evlerimize sığındık. Kardeşimize, çocuğumuza mandalina soyduk, bal verdik ve kimseyi görmeyen çıplak göz ile dünya' yı gezme hayaline kapıldık.
Ve
Biz kopmayı hep düğmeden bildik, ipliğe sormayı unuttuk.
EVE, ÇÖPTEN EKMEK GÖTÜRENLER
- 01-02-2021 19:01
- 18
EVE, ÇÖPTEN EKMEK GÖTÜRENLER
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...