Fenerini kır ki aydınlansın dünya

Fenerini kır ki aydınlansın dünya

Fenerini kır ki aydınlansın dünya

Kaç kere kalemimle ramazan hasbıhalinde bulunmayı denedim. Sözcükler kalbime, dilime tercüman olamıyordu. Sebebinin bir küskünlük olduğu dile gelmişti. Kırgındı sözcükler bana…

Neden diye düşünmeden edemiyordum.

Nerde yanlış yapıyordum.

Bu küskünlük nasıl hasıl olmuştu.

Pandemi denen musibetten yeni çıkmış dünyaya gözlerimi açan bir bebek gibiydim.

Burası neresiydi?

Dünya benim bıraktığım yerde miydi?

Üç yüzyıl uyuyan ashabı keyften biri olan “kıtmir” gibiydim. Şaşkınlıkla etrafımı izliyordum.

Ne zaman bu hale gelmiştik?

11 ayın sultanı ramazan ayındaydık.

Misafirdim Rabbim in ikramlarına beraat edecektim günahlarımdan.

Beraat edecektim hatalarımdan. Beraat edecekti alem-i islam karanlıklarından.

Beraat edecekti insanlık kasvetinden…

Kur’an ikliminde ruhum yenilenecekti. Resulullah (sav) rüyalarımıza, evlerimize uğrayacaktı. Teravihte; birliğimiz, uhuvvetimiz kuvvetlenecekti. Çocuklar sahurun neşesiyle günlerini aydınlatacaktı. İftarlar, misafirlerin gül amberiyle ve sahabelerin hayatlarıyla neşv ü nema bulacaktı. Mukabele; Cebrail ile peygamberimizin buluşmasının heyecanını yaşatacaktı.

Oruç; ben enaniyetinden kurtarıp, Rabbim’e senin kulunum dedirtecekti. Teslimiyetim hayatıma inşirah olacaktı.

 Açlıkla nümayan gönüller, nefisleri terbiye olmuş olacaktı. Bu vesileyle fakirlikle kavrulan yüreklerin ellerinden tutulacaktı. Teheccüd; kabrin aydınlanması ve duaların kabule şayan oluşu olacaktı.

Caddeler iman havuzundan akan, ışıltılı zemzemiyle yıkanacaktı. Yeniden temiz bir sayfa açıp kul olacaktım. Cennete ehil olacaktım. Resulullah’ın (sav) şefaatine nail oluşum rızayı ilahinin kapısını sonsuza açacaktı.

Ya şimdiler de ise ramazan nasıl yaşanıyordu?

Bu güzel ayın hediyelerine şükürle teşekkür edilmez miydi?

Geçmişi ister istemez, burnumun direğinin sızlaması gibi bir özlemle andım.

Ramazan da Kâbe’deydim.

 İlk gördüğüm an kalbim musiki bir tefekkür yolcuğuna çıkmıştı.

Heyecan ve hayranlık arasında gidip geliyordum. İftarlardaki sofraların zemzem ve hurmanın ikramından hemen sonra Yaratıcıyla aşkla buluşmanın hazzı vardı.

Bir çocuk neşesiyle tavaflarda genel olarak Rabbim’ in şefkatini hissetmiştim.

Gazabını hissetmem çok nadirdi. Korku ve ümit arasında sevinç yaşıyordum. Ya Medine-i Münevvere, Resulullah’ ın (sav) misafiriydim. Sofralarda kardeşlik türküleri söyleniyordu. Tebessümlü ruhlarla buluşmuştuk. Resulullah’ ın (sav) öncülüğünde…

O güzelliğin içinde de imtihan olur insan. Gayen ramazanın hakkıyla eda edilmesi ise takılmazsın zorluklara yoldaki çakıl taşlarına…

Yaşanan zorluklarım şu anki ahir zaman alametleri değildi.

Artık tanımıyordum bu simaları, yabancılaşmıştı insan.

 Ben Müslüman isem bu nasıl bir yaşayıştı?

Dört mevsimin üveyki olacaktın ey Ramazan…

Gönüllerimizi fethedecektin ey Ramazan…

Ashab-ı güzinin mevsimi uğrasın ümmeti muhammede.

Fenerini kır ki aydınlansın dünya.

Sultan-ı ramazan vesile ol Hak aşkına…

Gül (sav) aşkına…   

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
İSLAM
İSLAM 3 yıl önce
ÇOK GÜZEL YAZANI ELİNE SAĞLIK
Ahmet Selim Akan
Ahmet Selim Akan 3 yıl önce
Yazınız güzel olmuş ????
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...