Efendim, yazın sıcağı, gündemin ateş parçası konuları, Batmanın bitmeyen sorunları derken hepinizi bir rehavet havası sardı farkındayım.
Zira ben de on günlük bayram tatilinin ardından çalışma temposuna ayak uydurmakta zorlandım ne yalan söyleyeyim.
Denize karşı uzanıp, püfür püfür esen rüzgârın saçlarımı dağıtmasına izin verip, elime aldığım gazete sayfalarında dünya barışını okurken orta şeker bir Türk kahvesini soda eşliğinde içmek isterdi. Lakin olmuyor efendim.
Her şey istediğimiz gibi yürümüyor ne yazık ki.
Her şeyi geçtim, Batmanda çözülmemiş onlarca problem varken, gayet normal ve sorunsuz bir gün geçirenlerin sayısı bir elin beş parmağını geçmiyor.
Şahsen ben, biricik duyarlı yazarınız olarak Batmanda Karayolları Müdürlüğünün karınca hızı çalışmalarını mı kontrol edeyim, oturduğu parkı çöp içinde bırakan vatandaşları mı denetleyeyim, Milli Eğitim Müdürlüğündeki çarpık yetkileşmelere mi tepki göstereyim, elektrik kesintileriyle vatandaşı bunaltan Tedaş’a mı kızayım, uyuşturucu bağımlılığının giderek arttığı ilimizde yetkili kurumların toplantı yapmanın ötesine gidemediğinden mi yakınayım bilmiyorum vallaha.
Kafamın içi darma duman anlayacağınız.
Lakin sonraki köşe yazımda “kurum müdürlerine ültimatom” yazısı yazarak bu sorunların üstesinden gelmeye çalışacağım efendim, içiniz rahat olsun sizin.
Şu anda keyifli bir söyleşiyle kafamı dağıtıp, özelliği ve güzelliği olan isimlerden birini daha sayfamda ağırlamaktan duyduğum memnuniyet içerisindeyim.
Batman Basın ilan Kurumu Müdürü Mehmet Gönenç’le görüştük bu hafta.
Kurumun bürosunu gezerek başladığımız söyleşimiz, keyifli bir sohbetle son buldu.
Gönenç, Batmanda yaşayan en renkli isimlerden biri.
Yazarlığı, şairliği, haberciliği derken üstlendiği her rolde kendi farkını ortaya koyan ender kurum müdürlerinden biri.
Çok yönlü role sahip biriyle söyleşi yapınca konuştuğunuz konular da farlılaşıyor haliyle.
Anlayacağınız Batman’ı, basını, şairliği bulabileceğiniz dolu dolu bir sayfayla karşınızdayım yine.
Neyse efendim, sözü fazla uzatıp işten kaytarmaya niyetli değilim.
Zira demin de bahsettiğim gibi yapılacak çok iş, denetlenecek çok kurum var. Siz söyleşimizi okurken, ben, sorularımıza samimi cevaplar veren sayın Gönenç’e bir kez daha teşekkür ediyor, siz okurlarımıza mutlu ve umutlu haftalar diliyorum...
MEHMET GÖNENÇ KİMDİR?
12 Kasım 1973 yılında Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesinde doğdum. Babam memur olduğu için Urfa’nın bütün ilçelerini görme fırsatımız oldu. Aslen Mardin Dargeçitliyim. Ama yıllardır Batman’da yaşıyorum. Newport Üniversitesi İletişim Fakültesinden mezun oldum. Şu anda Açık Öğretim İşletme Fakültesi 2. sınıf öğrencisiyim. Batman ve Diyarbakır’da uzun yıllar gazetecilik yaptım. Birçok gazetede yazı işleri müdürlüğü, editörlük, köşe yazarlığı yaptım. Diyarbakır Olay Gazetesinde çalıştığım süre içerisinde teklif aldım ve Batman Basın İlan Kurumu’na geçtim. 3 yıldır Batman Basın İlan Kurumu Müdürlüğünü yapıyorum.
TÜRKAN: BASIN HAYATINA NASIL ATILDINIZ?
GÖNENÇ: 1990’lı yılları hatırlıyorum. Batman çok sıkıntılı bir süreçten geçiyordu. Bölgede yaşananlar, duygu dünyamı çok derinden etkiliyordu. Bulunduğum konum, insanların sorunlarını ele almaya, duyurmaya yetmiyordu. Bu yüzden yerel medyada ve gazetelerde bu savaşı verebileceğimi düşündüm. İnsanların sıkıntılarını yazmak bana haz verecekti. Bu nedenlerden ötürü 1993’te gazeteciliğe başladım.
TÜRKAN: BÖLGE BASININI NASIL BULUYORSUNUZ?
GÖNENÇ: Bölge basını diye bir şey yok. Ben, Diyarbakır Olay Gazetesi’ne başlarken bu gazete yerel bir gazeteydi. Bunu bölge gazetesine dönüştüren ben oldum. Ancak şu anda bölgeye hitap eden bir gazetenin eksikliğini yaşıyoruz. Bölgenin ciddi bir bölgesel gazeteye hatta gazetelere ihtiyacı var. Ancak bu bölgesel gazete, Şanlıurfa, Mardin ya da Batman’da değil, Diyarbakır’da hayata geçirilmelidir. Çünkü tarihin, Diyarbakır’a verdiği bir rol var. Bütün siyasi isimler, bu ülkeye yön veren isimler Diyarbakır’dan geçiyor. Ege’nin Yeni Asır’ı gibi bölgemizde de kaliteli bölge gazetelerine ihtiyaç var.
TÜRKAN: BATMAN BASININI NASIL BULUYORSUNUZ?
GÖNENÇ: Batman’ın yerel basınına baktığımızda birbiriyle yarışan, mücadele eden, bir şeyler üretmeye çalışan bir basın görürsünüz. Ancak Batman Basınına dışarıdan baktığınızda Batman Basınının hakkını vermeye başlarsınız. Siirt’e, Mardin’e, Gaziantep’e, Şanlıurfa’ya ve hatta Diyarbakır’a baktığınızda Batman Basını kadar güçlü bir basın göremezsiniz. Buradaki tasarım, hiçbir yerde yok. Haber yazma teknikleri, ulusal gazete ve basının haber yazma tekniğine ulaşmış durumda. Batmandaki gazeteciler, mesleklerinin aşığıdırlar. 20–30 yıl boyunca bu işi yapan tecrübeli isimler var. Gittiğim her yerde “Batman basını ne kadar da güçlü” diyorlar. Bundan onur duyuyorum. Batman Basınını çok güçlü buluyorum. Ancak biz bu gücümüzün farkında değiliz. Bir olabilirsek, emin olun ki Türkiye bizi konuşacak…
TÜRKAN: YEREL GAZETELERDE SİZİ EN FAZLA HANGİ HABERLER MUTLU EDİYOR?
GÖNENÇ: Gazetelerde Sokak haberlerini büyük bir zevkle okuyorum. Gazetenizde yayınlanan “Halkın Köşesi” türünden sokak anketlerini de büyük bir ilgiyle takip ediyorum. Birçok kişiyi bu anketlerde görüyorum. Kentin Valisini, Milletvekilini, Bakanını her gün gazete sütunlarında görüyoruz. Ancak sokak haberleri veya anketlerde hiç görmediğimiz vatandaşları görmüş oluyoruz, düşüncelerini öğreniyoruz. Ayrıca esnaf haberleri de ilgimi çeken haberler arasında. Bunun dışında Batman’da bir parkın fotoğrafını içeren haber veya bir sokağın sorununu anlatan haberleri de önemsiyorum. Batman’daki gazetecilerde görmek istediğim bir diğer şey de haberin takibinin yapılmasıdır. Haberi yaptığınız zaman, bunu takip etmelisiniz. Bir yoldaki çöp sorununu yazıyorsanız, bir hafta sonra bu sorun çözülmüş mü diye gidip tekrar bakınız. Eğer çözülmemişse üşenmeyin, tekrar haberinizi yapın ki, o çöp yığınının kaldırılması belki de sizin haberiniz sayesinde olacaktır.
TÜRKAN: PEKİ EN ÇOK HANGİ HABERLER SİZİ MUTSUZ EDİYOR?
GÖNENÇ: Yerel gazetelerde yayınlanan yalan haberler beni fazlasıyla mutsuz eder. Şantaj habercilik de hakeza öyle. Basın meslek ilkelerine riayet edilmemesi de beni üzüyor. Bence bütün gazeteciler, basın meslek ilkelerini gazete bürolarının duvarına asmalı ve o ilkelere bakarak çalışmalıdır. Gazetecilere sansür uygulanmasına karşıyım. Bence gazeteler özgür olmalıdır. Hiçbir haberin üstü örtülmemelidir. Ancak haberler, insanların haklarına saygısızlık edecek tarz ve üslupta da kesinlikle olmamalıdır. Gazeteci veya köşe yazarı, bir haber ya da yorumu yazarken, empati yapmalıdır. Tecavüze uğramış bir kadının fotoğrafını ya da kimliğini yazmak, intihar etmiş bir gencin intihar görüntüsünü yayınlamak kimseye fayda sağlamaz. Bu kurallara riayet edilmemesi beni rahatsız ediyor. Ayrıca haberin bir dili vardır. Haber yazarken içine yorum katmamak gerekir. Çünkü yorum ayrı şeydir, haber ayrı şeydir. Gazetelerde bu konuda da eksiklik gördüğümde elbette rahatsız oluyorum.
TÜRKAN: UZUN YILLAR GAZETECİLİK YAPTINIZ. BAŞINIZDAN GEÇEN İLGİNÇ BİR ANINIZ VAR MI?
GÖNENÇ: Diyarbakır’da gazetecilik yapıyordum. Şimdilerde İçişleri Bakanı Efkan Ala, dönemin Diyarbakır Vali’siydi, Zeki Çatalkaya ise Diyarbakır Emniyet Müdürü. Emniyet Genel Müdürlüğü, yılın belirli dönemlerinde kentte yaşanan gasp, hırsızlık, kavga, yaralanma gibi olayları rakamlarla ortaya koyardı. Bu rakamlar elime geçti. Baktım ki, hırsızlık, gasp, yankesicilik korkunç rakamlarda. Bunu habere çevirdim. Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya’yı aradım ve kendisinden haberle ilgili görüş istedim. Kendisi görüş bildirmeyeceğini açıkladı. “Yerinde olsam bu haberi yapmam” dedi. Ben de haberin altına “Emniyet Müdürlüğünden konuyla ilgili görüş istedik ancak görüş alamadık” diye not düşeceğimi söyledim. Sayın Çatalkaya bir hayli sinirlenerek bana haberle ilgili görüş bildirdi. Öyle bir yorum yaptı ki, Diyarbakır’da asayiş berkemal mesajları veriyordu. Oysa bu, doğru değildi. Sonraki gün gazeteme “Polise Güvenmiyoruz” diyerek manşet geçtim. Rakamları verdim, Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya’nın açıklamalarına yer verdim. Haber, Sayın Çatalkaya’yı sinirlendirmişti. Selam vermez, elimi sıkmaz oldu. Kendisi o dönemler İzmir Emniyet Müdürlüğüne tayin almak üzereydi. Bu haberle birlikte tayin işi de rafa kalktı. Ancak bir gazeteci olarak yapmam gereken şey, buydu. Gerçekleri saklayamazdım.
TÜRKAN: GAZETECİ OLMAK İSTEYEN GENÇLERE ÖNERİLERİNİZ VAR MI?
GÖNENÇ: Eğer gazeteci olmaya niyetleri varsa Batman’da bu işi yapan tecrübeli gazetecilerin yanında staj görsünler onlarla gezsinler, onlarla birlikte hareket etsinler ve onların tecrübelerinden faydalansınlar. Gazetecilik mesleğinde mektepliler ve alaylılar diye bir tabir vardır. Mekteplilerden özür dileyerek söylemek istiyorum, alaylılar olmasa basın gelişemez. Mekteplilerin, alaylılardan öğreneceği çok şey var. Habercilik sadece 5 N 1 K kuralından ibaret değildir. Habercilik ilkelerinden bahsediyoruz, basın ahlakından bahsediyoruz. Bunları öğrenebilmeleri için uygulamalı olarak bu mesleği yapmaları ve gazeteci büyüklerinden bu konuda yardım almaları gerekir.
TÜRKAN: ŞAİRLİK VE YAZARLIK YÖNÜNÜZLE DE TANINIYORSUNUZ. BUNDAN KISACA BAHSEDER MİSİNİZ?
GÖNENÇ: Herkesin günahları ve sevapları vardır. Şiirlerim, benim günah ve sevaplarımdır. 10 yaşımdan beri şiir yazıyorum. İlk şiir kitabım olan Begonyam’ı 18 yaşımdayken çıkardım. Batman’ın en genç şairlerinden biriyim. Ayrıca 19 yaşımda İLESAM’a(Türkiye İlim ve Edebiyat Sahipleri Meslek Birliği) üye oldum. İLESAM Biriliğinin de en genç üyesiydim. 24 yaşımdayken Omelas adlı ikinci şiir kitabımı çıkardım. 30 yılı aşkın bir süredir şiir yazıyorum. Son kitabım hazır. Yakın bir zamanda onu da yayınlayacağım.
TÜRKAN: ŞİİRLERİNİZDE DAHA ÇOK HANGİ TEMAYI İŞLİYORSUNUZ?
GÖNENÇ: Batman Üniversitesi, Edebiyat Bölümü Öğretim Görevlisi Ferhat Korkmaz’ın Mehmet Gönenç ve Ölüm Teması adı altında araştırmasında beni ve şiirlerimi değerlendirmişti. Savaşla doğdum, darbelerle büyüdüm. Doğduğumda Kıbrıs Harekâtı vardı. Daha sonrasında peşi sıra gelen darbeler… Batmanda yaşadığım dönemlerde ise hep ölümlerle karşılaştım. Bu yüzden şiirlerimin temasında hep ölüm vardır.
TÜRKAN. SÖYLEŞİMİZE ZAMAN AYIRDIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUM. SON OLARAK NE SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
GÖNENÇ: Gücümüzün farkında olalım. Birbirimizi sevelim ve eksikliklerimizi birbirimizin yüzüne söyleyelim. Batmanlı olduğu için, karşımızdakine değer verelim. Bu kentin aydınlarına ve sanatçılarına sahip çıkalım. Başka memleketlerinde gördükleri ilgi ve alakayı, Batman’da göremeyen sanatçılarımız çok fazla. Bu kalıpları artık yıkalım. Mesela Batman’da yıllarca gazetecilik yapan Ercan Atay, bir portakal ağacında yetişmedi. Bu noktaya gelene kadar bu mesleğe ömrünü adadı. Bu, Batman’ın bir değeriyse, biz bu değere sahip çıkmalıyız. Ölülere çok fazla değer veren bir memlekette yaşıyoruz, keşke yaşayanlara da çok değer verebilseydik…