Sovyet rejiminin baskıları altındaki Kırgızistan'da ortaya çıkan ve yazarımız Cengiz Aytmatov'un da bu baskılara birebir tanık olup kaleme aldığı, farkındalık yaratan bir şaheser:
"Gün Olur Asra Bedel"
Kitabımız İkinci Dünya Savaşı sonrasında Sovyet rejiminin baskılarını, halkın inanç, gelenek ve değerlerinden kopuşunu, adeta kimliklerini, var olma nedenlerini kısacası atalarını ve her şeylerini unutarak mankurtlaşmasını anlatıyor.
Ve kitabında Sovyet'i eleştiriyor.
Bu yüzden kitap büyük bir ilgi görmüş ve tam 176 dile çevrilip yayınlanmıştır.
Kitapta kendi hayatından izler de barındıran Aytmatov yine harika anlatımı, gerçekleri filtresiz, olduğu gibi anlatmasıyla ve geçmişte Türk toplumlarının üzerindeki baskıyı kaleme almasıyla yine okurlarını büyüleyen bir eser ortaya koymuştur.
Kitap üslup bakımından çok yüzeysel ve sade görünüyor fakat kitabın derinliklerinde çok güçlü, hazine değerinde anlamlar yatmakta.
Ayrıca kitap zıt konulara aynı anda değindiği için kitabın anlaşılmasına ve akıcılığına büyük katkı sağlıyor.
Örneğin kitapta bir yandan Boranlı köyünde zar zor geçimlerini idare ettirmeye çalışan insanları anlatırken bir yandan da aynı köyde faaliyet gösteren bir uzay üssünden bahsediyor.
Olay örgüsü kısaca Kırgızistan'ın ücra yerlerinden bir yer olan Boranlı köyünde geçmekte. Savaşta yer alıp yaralanan ve evine gönderilen Kazangap ve Yedigey kitabımızın başkahramanlarından.
Aynı zamanda Kazangap'ın oğlu Sabitcan, karısı Bike, Yedigey'in eşi Ukubala ve devesi Karanar da var.
Ve en önemli karakterlerden olan, Sovyet rejiminin haksızlıkların uğrayan Abutalip ve Zarife çifti.
Bir gün Yedigey'in 30 yıllık iş arkadaşı Kazangap hayata veda eder.
Ve Kazangap'ın vasiyeti üzerine Ana-Beyit mezarlığına gömülmeye götürülür.
(Ama ne yazık ki Ana-Beyit'e yapılan uzay üssünden dolayı oraya gömülemez)
İşte Yedigey'in Boranlı'dan Ana-Beyit mezarlığına kadarki o bir günlük yolculukta Yedigey hayatının tümünü bir film şeridi gibi gözünün önünden geçirir.
Ve o bir günlük yolculuk bir ömre, bir asra bedel olur.
Ve kitabın belki de en can alıcı noktası:
Mankurtlaşma.
Dünya tarihinde insana yapılan en büyük işkence olarak bilinen mankurtlaşma Manas Destanında da yer alır.
Yazar kitabında bununla ilgili herkesin yüreğine dokunacak bir hikaye anlatır.
Nayman Ana hikâyesini anlatır.
Ana-Beyit mezarlığına da ismini veren hikaye. Nayman ana hikâyesinde mankurtlaşan bir gençten yani tüm geçmişini unutan Coloman'dan bahseder.
Ve Yedigey'in hayatında da bu Mankurtlardan biri var.
Kazangap'ın oğlu Sabitcan.
Sabitcan adeta çağdaş bir mankurttur. Onun için türlü sıkıntılara katlanan babasını Ana-Beyit mezarlığına gömmekten bile aciz bir insandı.
Oysa ana beyit onların değerleri, kültürleri ve benlikleriydi.
İşte Sabitcan bu insani değerlerden soyutlanmış modern bir mankurttu.
Hayatının anlamı kendi çıkar ve menfaatleriydi.
Para ve şöhret sevgilisiydi.
İşte günümüzde de kimi insanlar çok çabaladı kimi uğruna öldü kimi hiç değişmedi ama mankurtlar insanların bu değerli olmak istediği yerde yaşamasına izin vermedi.
Böylece dünya üç kısma ayrıldı. Değerler, insanlar ve mankurtlar.
Değerler öldü ve bu zamanda artık insanın ve çağdaş mankurtların savaşı başladı.
Bu kitapta da Cengiz Aytmatov'un diğer kitaplarındaki gibi duygular ön plandaydı.
Ve karakterler hayatımızdaki çoğu şeyin simgesiydi.
Kültürüne ve geleneklerine oldukça bağlı olan Yedigey temel değerleri öğrenebileceğimiz ve hayata tutunmanın ne demek olduğunu görebileceğimiz başrol karakteridir ve Yedigey'den dostluğu en güzel biçimde öğreniyoruz.
Kazangap, Yedigey'in en yakın dostu ve onun hayata tutunmasına vesile olan yaşlı, tecrübeli, bilge ve ağırbaşlı bir adam.
Ukubala, Yedigey'in karısı ve hayatın zorlu şartlarında mücadele edenlerin en başta gelenlerinden olmuştur. Sabrı ve dayanıklılığı ile ön plana çıkmıştır.
Ukubala sadık ve iyi kalbiyle hem çevresine mutluluk vermiş hem de biz okurlara mücadelenin başrolü olmuştur.
Abutalip ve Zarife çifti hayatları boyunca haksızlıklar ve zorluklarla karşılaşmışlardır.
Bunun sonucunda Sarı-Ôzek bozkırında yer alan Boranlı köyüne yerleşmişlerdir.
Abutalip ve Zarife çocuklarının geleceği için hiç yılmadan, usanmadan gece gündüz çalışmışlardır.
Yine Sovyet rejiminin acımasızlığı sonucu ölen Abutalip'ten sonra Zarife daha da güçlü bir kadın olmuştur ve hayatına başka bir yerde daha başka çeşitli zorluklara göğüs gererek devam etmiştir.
Bize çocuklara doğru yetiştirmenin ne kadar önemli olduğunu göstermişlerdir.
Kitapta sıkça ifade edilen bir mısra vardır.
"Trenler doğudan batıya gider gelir..."
İşte bu dize Yedigey'in Boranlı’daki o 30 yıllık macerasını acısıyla tatlısıyla, hüznüyle sevinciyle geçen yaşamına rağmen hayata hep devam edişini ifade ediyordu.
Trenler yine her zamanki gibi gidiyordu trenler her zamanki gibi geliyordu...
GÜN OLUR ASRA BEDEL KİTAP ANALİZİ
- 11-02-2021 16:57
- 16016
Kitap analizi, Batman Fen Lisesi Öğrencileri Kitap Okuma Grubu tarafından hazırlanmıştır.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...