Her başarılı kadının arkasında, kendine inanan bir kadın vardır

Batman ile Diyarbakır’ın Bismil ilçesi sınırında bulunan Güngeçti (Perişanê) köyünde, on çocuklu bir ailenin ortanca kızı olarak doğdu Gülsüm Beyaz. Bugün tahminen altmış yaşında. Tahminen diyorum çünkü o da yaşı sorulduğunda, birçoğumuzun anne ve babası gibi, “Gerçek yaşımı bilmiyorum, kimliğimde ne yazıyorsa resmi olarak odur.” diyor.

Her başarılı kadının arkasında, kendine inanan bir kadın vardır

Haklı da…

Kimliksiz bir süreç yaşandı ve o dönemde doğanların hemen hemen hepsi hangi tarihte doğduğunu asla öğrenemedi. Doğan çocuk, birkaç yıl kimliksiz yaşadı ve okul çağı gelince kimlik kartı çıkarıldı. Bazı zamanlarda ise ölen çocuğun kimliği, sonradan doğan çocuğa verildi. Aralarında resmi nikâh olmayan çiftlerin çocukları, dede ve ninesinin kimliğine kaydedildi. Edildi de edildi…  Şimdiki gibi çocuğunun hangi burç olacağını hesaplayıp doğum yapan anneler, çocuğu doğar doğmaz nüfusa koşan babalar, çocuğunun doğum gün ve saatini anbean kaydedip albümleştiren ebeveynler yoktu tabi.

ÖNCE TÜTÜN, SONRA TANDIRLA DEVAM ETTİ YAŞAM SERÜVENİ…

Neyse, gelelim Gülsüm Beyaz’ın, hangi tarihte doğduğunu bilmediği o yıllara…

Perîşanê köyünde annesine yardım edip elinin altında koşturan bir kız çocuğu iken, evlendirilir. 1979’lu yıllardır. Gerçek yaşını bilmediğinden, evlendiği yaşı da bilmiyor ama uzun uzadıya kafa yormamızdan sonra çıkardığımız tahmine göre on üçündedir koca evine gittiğinde. Gelin gittiği Habızbini köyünde kocası Abdullah Bey ile tarla işlerinde çalışır. O yıllar tütün revaçtadır güneydoğu illerinde. Tütün ekip kuruttuktan sonra sigara işletmelerine satıp, kıt kanaat geçinip giderler. Gel zaman git zaman, devlet, tütün ekimini yasaklar. İlk yıllar yasaklar delinse de sıkı denetim ve takiplerle tarlalardan tütün, adeta kazınır. Kocası, geçirdiği bir kaza sonucu sakat kalır Gülsüm Beyaz’ın. Yatağa mahkûm bir koca ve tütünden kalan boş tarla ile geçim derdine düştüğünde dört, şu anda ise sekiz çocuk annesidir. Elde avuçta kalanlarla geçinirken, evde ekmek pişirmek için tandıra ihtiyaç duyar. Elinde kalan para, tandır almaya yetmeyince, çocukluk anılarında aklında kalanlardan yola çıkarak kendi tandırını kendi elleriyle yapmaya karar verir. Henüz baba evindeyken tandır yapan köylülerin yarım yamalak görüntülerini hafızasında canlandırır, çocuklarına tandır yapmak için ellerini ilk defa çamura daldırır. Saman ve ıslak toprağı yoğurup elde ettiği ufak çaplı tandırda ailesine ekmek pişirmeye başlar. Geçim derdine kafa yorarken, tandır geçim kaynağı olur Gülsüm Hanım’ın. Ve o eller, çamurdan çıkmak bilmez bir daha. Tahminen on yedi yaşındadır o yıllarda.

TANDIR PARASIYLA EV ALINABİLDİĞİ YILLARDIR

Kendi elleriyle yoğurup şekillendirdiği tandırları satarak iyi para kazanır. Gülsüm Beyaz. Ama köy yerinde tandırını satacak ev kalmayınca çareyi köyden şehre inmekte bulur. Tandır satarak biriktirdiği parayı, kocasının engelli maaşı ile birleştirir, 1996’lı yıllarda Batman’ın Çamlıca Mahallesi Hoşgörü Caddesi üzerinde, şu anda ikamet ettiği evi satın alır. Kendine ait evin önünde, tandır yapıp satar. Daha çok yoğurur, daha çok satar ve daha çok kazanır. Sekiz çocuğundan altısını bu sayede evlendirir.

CANDERE’DEN ALDIĞI TOPRAĞI TANDIRA DÖNÜŞTÜRÜR

Her yıl nisan ve ekim aylarında, yani Batman’ın yağıştan uzak mevsimlerinde tandır sezonu açılır onun için. Çömlek yapımında kullanılan özel toprağı kullanır bunun için. Kamyonla, Batman Merkeze bağlı 15 kilometre uzaklıktaki Candere (Candêre) köyünden killi toprağı alır, evin önüne döküverir. Toprağı ıslatır, yere serdiği naylonun üzerinde kurumaya bırakır ki içindeki yabancı cisimler dökülüversin. Günler sonra toprağı cılız bedeniyle defalarca koca elekten geçirir, içindeki cam ve taş parçalarını ayıklar. Elediği toprağı, yine evinin önünde hortum yardımı ile günlerce sular, yoğrulmaya hazır hale getirir. Yumuşak kıvama gelen çamura, köylülerden temin ettiği keçi kılı ve samanı koyar. Bu, tandırı sağlamlaştırır, ileride çatlamasını önler. Keçi kılı ve yoğurup harmanladığı toprağı, havuz dediği yerde kıvama gelinceye kadar ayakları ile yoğurur, yoğurur. Ayakları ile döve döve yumuşattığı çamuru, artık şekillendirme zamanıdır. Yani,  sanatını konuşturma zamanı… Halka şeklindeki koca demir kalıbını yere koyar, çamuru bu kalıbın hizasında sıkıştıra sıkıştıra yere sabitler. Yere sağlam oturtmalı ki üst kısımları yapıldığında çökmesin tandır. Yerden iki karış yükselttiği tandırın ağız kısmını örer, özene bezene. Ekmek pişirirken içinde ateş yanacak olan tandır, ağız kısmı sayesinde hava alır çünkü. 1 metre boya ulaştıktan sonra evin bahçesinde güneşe doyuncaya kadar bekletilen tandır, yaklaşık üç hafta sonra kullanılmaya hazırdır. Haftalar alır her tandırın öyküsü.

ÇAMURLU ELLERİYLE YAPTIĞI TANDIRLAR, ALMANYA’YA KADAR UZANIR

Zamanla işinde ustalaşır Gülsüm Beyaz. Artık demir kalıpla ölçü almayı bırakır. Bunun yerine 5 parmağını genişçe açıp yere koyar, avuçları ile 5 karış ölçü alır, yarım karış da çeper için mesafe bırakıp çamurla koca bir daire çizer. Karış hesabı ile yaptığı tandırların, demir kalıpla ölçü alarak yaptığı tandırlardan hiçbir farkı yoktur. Bu durum, ona el çabukluğu ve zaman kazandırır. Büyük ustalıkla işlediği tandırları önce konu komşuya, sonra başka mahallelere, sonra köylere satar. Bu şekilde Batman’da tandır göndermediği mahalle ve köy kalmaz. İşinde o kadar ilerler ki çevre illerden tandır almaya gelenler olur yanına. Mardin, Bitlis, Siirt, Şırnak, Gaziantep, Ankara’ya tandır siparişi alır. Antalya’dan dahi sipariş alan Gülsüm Beyaz’ın, çamurlu elleriyle yaptığı tandırlar, gün gelir Avrupa’ya kadar ulaşır. Almanya’dan gelen ve Batman’dan dönerken yanında tandır götürmek isteyen gurbetçiler için de tandır yapar Gülsüm Beyaz. Arabaların bagaj kısmına göre ölçü alıp, tandır yapar, straforla muhafaza edip araba bagajında ‘Avrupa Ülkelerine’ kadar gönderir anlayacağınız. Hatta dileyenler için büryan ve ızgara şişlerine uygun da bölmeler yapar tandır içlerine.

“TANDIR OKULUNU OKUDUM”

Otuz yılı aşkın süredir devam eden tandırcılık serüvenini anlatırken “Bu işi nasıl başardın?” diyenlere “Tandır okulunu okudum.” diyerek espriyle yanıt veriyor Gülsüm Beyaz. Oysa o, bugüne kadar okul sıraları ile hiç tanışmadı.

*

TANDIR NEDİR?

TANDIR VE UYGARLIK

Jueles Michel’in deyişiyle her kelime, bir fikri ifade eder ve her fikir, bir varlıktır. “Tandır” kelimesi de uygarlıkların gelişiminde önemli bir işleve sahiptir. Tandır günümüzde de kırsal Anadolu’nun çoğu yerlerinde kullanılan insanlığın geleneksel mirasının önemli bir parçasıdır. Tandır hem yemek ve ekmek pişirmede hem evin ısıtılmasında kullanılan bir fırındır. Evin ortasında bulunan tandır aynı zamanda ekmek fırını olarak da kullanılırken, evi ısıtmaya da yarardı. Odunun az bulunduğu yerlerde, tandırı ısıtmak için tezek kullanılırdı.

TANDIRIN SOYAĞACI

Prehistonk dönemlerden günümüze uzun ve prestijli bir soyağacı olan bir kelimedir. Tandır kelimesi Akadça ‘tinuru’ kelimesinden türemiştir. Ortaçağ ve günümüz Arapçasına ise ‘tannour, tennur, tanur’ olarak geçmiştir. Benzer şekilde orta dönem Farsçasında ‘tanur, tenur’ olarak kullanılan kelime, günümüz Farsçasına da değişmeden geçmiştir. Aramice ‘tanura’ olan kelime İbranca’ya ise ‘tanur’ olarak geçmiştir. Arapçadan Gürcüceye ‘tone, tören’, Ermeniceye ‘tonir’, Türkmenceye ‘tandıra’, Urducaya ‘tandur’, Azericeye ‘tendir’, Türkçeye ise ‘tandır’ olarak geçmiştir.

Kaynak: (Milliyet-Blog. Fehmi Dinçer-Ankara)

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ