Hiçbir şey insanın hayal gücü kadar özgür değildir

 Batman’da hayallerinin peşinden koşan gencecik bir kadın!

Hiçbir şey insanın hayal gücü kadar özgür değildir

Nurhilal Gönülaçar…

"Terzi" ile "tasarımcı" kavramlarının henüz birbirinden ayırt edilemediği bir coğrafyada bu işe gönül vermesi, onu faklı kılan en önemli özelliği.

 Bu yüzden bas bas bağırıyor:

 “Terzi değil, tasarımcıyım!”

 Çünkü hayallerini kâğıda dökerek önce çiziyor, sonra tasarlayıp ortaya bir sanat eseri çıkarıyor.

 Oscar gibi devasa ödül törenlerinde kendi tasarımlarını giyerek podyuma çıkacak ünlü sanatçıları hayal ediyor Nurhilal. Kadraj’ın ikinci sayısında konuk aldığımız Nurhilal, genç kızlara da hayallerinin peşinden koşmalarını tavsiye ediyor.  “Hayaller, ulaşılmaz değildir.” diyerek uçsuz bucaksız bir pencere açıyor zihinlerde. Sizi hayallerin gerçek olabileceğine ikna edecek bir söyleşi ile baş başa bırakıyoruz.

 -Sevgili Nurhilal… Kadraj okurları için kendini kısaca tanıtır mısın?

 Merhaba, ben Nurhilal Gönülaçar, Batmanlıyım. Giyim Üretim Teknolojisi ön lisans bölümünün ardından Tekstil ve Moda Tasarım lisans bölümüne kayıt yaptım. Şu anda Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik ile Psikoloji lisans bölümlerini okuyorum. Genç yaşlarda biyoenerjiye merak saldım. Eğitimler aldım. Çünkü bizi var eden ve güçlü kılan şey, enerjidir. Biyoenerjide 16 dalda master düzeyinde koçluğum var. Aynı zamanda Halk Eğitim Merkezinde usta öğreticiyim. Yaşam yolculuğumu devam ettirirken farklı kaynaklardan beslenmek bana hep ilham vermiştir.

 HAYALLER KURAN BİR ÇOCUKTUM

-Geçmişi biraz yâd edelim istiyorum, çocukluğun nasıl geçti?

 Güzel bir çocukluk geçirdim. Beş amca, altı hala, dedem, babaannem, dedemin kardeşi ve eşi ile kalabalık bir evin ikinci torunu olarak dünyaya geldim. Yoğun sevgi ve ilgiyle büyüdüm. O kadar sevilmiş ve kucaktan kucağa alınmışım ki ayağımın hiç yere değmediğini anlatırlar. Bu kadar sevginin içinde ben ise içine kapanık, sessiz, duygusal ve narin bir çocuk oldum. Sürekli hayaller kuran, tek başına oyunlar oynayan, gözlem yapan, düşünen, çokça sorgulayan bir çocuktum. Sanatçıların sahnedeki göz kamaştıran giysilerine ilgi duyar, hayaller kurardım. Her şeyi sorgular, merak ederdim. Bunu yaparken kimsenin beni anlamadığını düşünür, suskunluğu tercih ederdim. Bugün annemin yanımda dimdik durması, bana güveni ve inancı olmasa belki bu suskunluğum ve sessizliğim devam eder, bu kadar zorlu bir yolu aşamayacaktım. Annem, belki de hayallerine ulaşamayan ama benim hayallerimi benimseyen çok güçlü bir kadın… Okumam için bir çok kişiye meydan okudu, yanımda hep o var.

 -Üniversitede moda ve tasarım alanında bir bölüm okuyorsun. Peki, neler yapıyorsun?

 Moda benim hayatım. Moda alanında iyi çalışmalar yapma gayretinde oldum hep. Önce eğitimime odaklandım. İki yıllık bir ön lisans bölümü okurken, 90 puan ortalaması ile dört yıllık lisans bölümüne geçmeye hak kazandım. Lisansımı başarıyla bitirmek için çabalıyorum. Üniversite okurken usta öğreticilik de yapıyorum. Böylece, öğrendiklerimi öğrencilerimle paylaşıyorum. Gruplara imaj yönetimi ve stil danışmanlığı yapıyorum. Bilgisayarda tasarımlar, sahne kostümleri çiziyorum. Dünyaca ünlü ödül törenlerine uygun tasarımlar hazırlıyorum. Gelinlik alanına odaklandım. Bu alanda bolca araştırmalar yaptım, fikirler geliştirdim.

-Peki bu merakın nasıl gelişti?

 Modaya ilgi ve merakım henüz çok küçük yaşlarda başladı. Barbie bebeklerimi giydirirdim, farklı stiller oluşturmaya çalışırdım. Kıyafetlerimde renk uyumsuzluğu olunca ağlar ve "Bununla asla dışarı çıkmam." derdim. O yaşta herkesin bana baktığını düşünür, bir sanatçı gibi davranırdım. Çünkü sanatçıların sahnedeki göz kamaştıran giysilerine ilgi duyar, kendimi onlarla bir görürdüm. On iki yaşında resim yeteneğimi keşfettim. Bu, bana Allah tarafından verilmiş bir hediyeydi. Artık hayalini kurduğum şeyleri gerçeğe aktarabilecektim. Bu, bir mucizeydi. Saatlerce moda dergilerini karıştırırdım. İlgi ve yeteneğimi fark etmemle birlikte bu alanda ilerlemem gerektiğine karar verdim. Bu kararımı aileme söylediğimde ailem, "Terzi mi olacaksın? Asla olmaz!"  dedi. Ben de aileme duyurmadan Moda ve Tasarım bölümüne tercih verip kayıt yaptım. Hayallerime ulaştım, derken ikinci dönem üniversiteyi bırakmak zorunda kaldım. Ama buna rağmen çizmekten asla vazgeçmedim. Hâlâ o zamanki tasarımlarından ilham alıyorum. Üç yıl aranın ardından kaldığım yerden devam etme kararı aldım. Tekrar sınava girip aynı bölümü kazandım ve okudum. Ne kadar imkânsız görünse de hayallerimin peşinden gitmekten asla vazgeçmedim...

 -Üniversitede bu bölümü okurken moda ve tasarıma karşı bakışın değişti mi?

 Elbette! Üniversiteye yeni başlığım zamanlar tasarım için ihtiyacım olan ilhamın bir anda geleceğini sanırdım. Hâlbuki tasarım; görsel hafızayı geliştirerek, bolca araştırarak ve tasarımların son haline kadar planlamalar yaparak bunun gibi birçok aşamadan oluşuyormuş. Yani eline kalem alıp çizdiğin bir şey değilmiş. Bolca yer görmek, tarih bilmek, kültürleri tanımak, yeni yerler, yeni insanlar, farklı inançlar ve farklı görüşteki insanları tanımak, belki hiç dinlemediğin tarzda şarkılar dinlemek, filmler izlemek gerekiyormuş. Dünyadaki yaşantıları gördükçe görsel hafıza gelişiyor. Bununla bağlantılı olarak yeni ve yaratıcı fikirler üretilebiliyor. Bolca okuyup araştırdığın için tasarımın altını doldurup ruh katmış oluyorsun. İşte o zaman tasarımlar, sanata dönüşmüş oluyor. Mesela her kumaşı istediğim gibi tasarlayabileceğimi sanırdım. Hâlbuki her şeyin bir kural ve tekniğini bilmek, bu doğrultuda tasarımı hayata geçirmen gerekirmiş. :)

  -Moda ve tasarım ile ilgili doğru bildiğimiz çok yanlış var, değil mi?

 Evet, evet, çok fazla… Dikim, moda tasarımın binde biri gibi… Buna rağmen hâlâ toplumumuzda terzi olarak adlandırılıyorum :)  Trajikomik bir olay. Evet, ben terzi değil, tasarımcıyım. Tasarımlarıma yapılan komik soru ve cevaplar oluyor. Mesala "Bunu kim giyer ki?" ya da "Aaa, ters dikmişsin!" ya da "Sanatçı burada ne anlatmak istemiş?" gibi ilginç söylemler olabiliyor. Beni bir tek babam anlıyor. Çünkü bu tür konuşmalarda "Siz modadan ne anlarsınız, kızım tasarım yapmış." diyerek cevap veriyor.

 -Modayı takip etmek mi yoksa yakışanı giymek mi? Hangisini tercih etmeliyiz?

 En yeni tasarımları yakıştırarak giymek…  Modayı takip etmek, yeni ve yaratıcı fikirlerle yapılmış tasarımlarımı incelemek ve seni en iyi hissettiren parçaları kendi tarzınla birleştirmek gerekiyor. Bunu başarabilmek ise öncesinde kendine bazı sorular sorup bu soruların cevabını bulmakla mümkün. Giydiğimiz ve taktığımız her bir parça, bizi yansıtmalı. Giydiğimiz kıyafete kendimizi ait hissedebilmeliyiz. Aynaya bakınca "İşte bu, benim!" diyebilmeliyiz. Bu da kişinin, kendini tanıması ile mümkün. Hem ruhsal hem bedensel anlamda kendimizi tanıyor muyuz? Ben kimim? Benim tarzım ne? Beni tamamlayan parçalar ne? Neyi severim? Hangi renkleri, hangi kumaşları, ne tarz modelleri, ne tür aksesuarları severim? Sevdiğim parçalar, benim bedenim ile uyumlu mu? Hangi vücut tipine sahibim? Hangi renkler tenimle uyumlu? Hangi kumaşlar yapıma uygun? Tüm bunların cevabı; kendimizi, ruhumuzu ve bedenimizi tanımakla ilgili. Bunların cevabını bularak oluşturacağınız parçalar sizi anlatacaktır. Kendi tanımak, özgüven verir. Böylece kendini bilen, güçlü bir karakter algısını da oluşturmuş olursunuz. İnsan giyimi ile ağırlanır, düşünceleri ile uğurlanır. İlk izlenim ki çok önemlidir. Çünkü insanlar ilk ve son halleri ile hatırlanır. Giyimimiz ise hafızamızdaki fotoğraflardır.

  -Toplum modayı nasıl etkiler?

 Yaşadığımız ülke, bölge, örf ve adetler, giyimimizi etkiler. Yaşadığın şehirde çoğunluk şalvar giyiyorsa senin de şalvar giymen kaçınılmazdır. Ama önemli olan, bireysel olmayı başarabilmektir. Evet, şalvar giy ama o şalvara seni yansıtan bir aksesuar kullanarak kendi tarzını yansıt. Hayatı anlamlaştırmak gerekir yani.

 -Şu anda istediğin bölümü okuyorsun. Mezun olunca ne yapmak istiyorsun, hedefin nedir?

 Bu dünya, dert ve keder çekip cehennemi yaşamak için var olmadı. Bütün acı ve öğretileri hayallerimize ulaşmak için itme kuvvetine dönüştürebilmeliyiz. Yaşadığımız zorlukların ardından edindiğimiz başarılar ile gerçek mutluluğu tatmak, bolca tecrübe ve öğretiler ile her seferinde bir üst seviyeye geçerek yaşam yolculuğumuzu anlamlı bir cennete dönüştürmemiz gerekiyor. Hedefim akademik olarak moda ve tasarım alanında ilerleyebildiğim kadar ilerlemek, nihayetinde en iyisi olmak. Peşinden koşulduğu zaman hayallerin ulaşabilir olduğunu göstermek istiyorum. Hayaller, ulaşılmaz değildir. Bu sözü ardımda bırakabilmek istiyorum. Çaresizliğin karanlığında bile umuda tutunarak gerçeğin nuruna ulaşmak istiyorum. Örneğin neden bir Oscar ödül törende kırmızı halının üstünde tasarımlarımı taşıyan sanatçılar olmasın? Her şey mümkün! Ve henüz yolun en başındayım. Bu yolda atılacak çok adım, aşılacak çokça yol var. Yeter ki hayalini kuracak cesaret ve bolca çalışacak kadar inanç olsun.

 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ