<div>https://youtu.be/7KPnNKVIKmA</div> <div>İşgalci siyonist rejimin, Gazze'de 7 Ekim'den bu yana katliam yaptığını ancak bu durumu durdurabilecek hiçbir mekanizmanın devreye girmediğini belirten Ramanlı <strong>“Uluslararası toplumun harekete geçmemesi halinde tam bir soykırımına dönüşecek olan bu Gazze ablukasının bir an önce sonlandırılması, bütün devletlerin ortak sorumluluğudur. Bu kapsamda hükümetimize de bazı görevler düştüğünü bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Çünkü yetki ve vazife hükümettedir. Hükümetin de özellikle bu soykırıma karşı, bu insanlık suçlarına karşı siyonist rejimle olan ilişkilerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğini ve diplomatik ilişkileri kesmesini bu süreçte tavsiye ediyoruz. Mersin Limanından siyonist rejim, yaş meyve ve sebze ve tahıl ürünlerinin tedarikini yapıyor. Türkiye’nin bu konuda aracılık yaptığı, medyaya yansıdı. Bu konuda Ticaret Bakanlığımızın kamuoyunu aydınlatma yükümlülüğü var. Müslüman kardeşlerimizi susuzluğa, açlığa, elektriksizliğe, yakıtsızlığa ve tıbbi müdahale için lazım olan ekipmanlara erişmesine engel olan siyonistlere böyle bir zamanda halen daha böyle bir sevkiyatın yapılmasını kamuoyu kabul edemeyecektir” </strong>dedi.</div> <div><strong>“BU ÜLKENİN ARTIK YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYACI VAR”</strong></div> <div>Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ramanlı <strong>“Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yüzüncü yılını geride bıraktı. Artık ikinci yüzyıla girmiş bulunmaktayız. Geçmiş yüzyıl günahıyla sevabıyla geride kaldı. Bu saatten sonra geçmişe dönüp, geçmiş kavgaları tekrar tekrar hatırlatmanın hiç kimseye bir faydası yoktur. Bizim gelecek perspektifine ihtiyacımız var. Bu gelecek perspektifinin de en önemli lokomotifi yeni anayasadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın da Sayın Genel Başkanımızın da defaatle ifade ettiği gibi bu ülkenin artık yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Maalesef geçmişten bugüne kaleme alınan bütün anayasalar, yürürlüğe giren bütün anayasalar bir biçimde vesayetçi, darbeci bir anlayışın dayatması ile vücuda gelmiş anayasalardır. Çoğunluk itibariyle Türkiye'nin farklılıklarını içinde barındırmayan, ideoloji dayatan, tek tipçiliği genel geçer bir gerçek olarak kabul eden ve gerçek adaleti tesis etmeyen bir anayasanın artık bu ülkenin sırtında bir kambur olduğu gerçeğini hepimizin idrak etmesi gerekiyor. Önümüzdeki yüzyıla bu ülkenin farklı etnik yapılarına birinci sınıf vatandaş muamelesi yapan, temel hak ve özgürlükleri garanti altına alan, ama değil anayasa olan bir metni bizim milletimize armağan etmemiz gerekiyor. İkinci yüzyıla gelecek nesillerin güvenle bakabileceği, barış, huzur ve refah içerisinde yaşayabilecekleri bir ülke bırakmak hepimizin vazifesidir”</strong> dedi.</div> <div><strong>“ANADİLDE EĞİTİME DEĞİNİLMEMESİ, BÜYÜK EKSİKLİK”</strong></div> <div>Anadilde eğitim talebini gündeme getiren Ramanlı <strong>"Türkçenin doğru kullanılması özellikle yurt dışındaki Türk vatandaşlarının ana dillerini yaşatabilmeleri hususunda bazı tedbirlerin alınacağı belirtilmişse de sayısı 10 milyonları bulan Kürt vatandaşlar ve diğer etnik aidiyetler için ana dilde eğitim almanın, ana dilini sonraki kuşaklara aktarmanın nasıl mümkün kılınabileceği, buna yönelik nasıl tedbirler alınabileceği hususuna değinilmemesi bize göre bir eksikliktir. Çünkü özellikle dil ve kimlik bağlamında Kürt meselesinin hala mevcut olduğu gerçeğinden hareketle bu kalkınma planında Kürt meselesine dair bir planın, bir projenin olmaması bize göre büyük bir eksikliktir”</strong> dedi. (Haber Merkezi)</div> <div></div>