HDP Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan, Genel Kurulda yaptığı konuşmada, Hz. Ömer’in hayatından kesitler sunarak adalet duygusunu öne çıkardı.
ŞAM VALİSİ, YAHUDİ’NİN ARSASINA EL KOYAR…
Yaşanmış bir olayı Meclis kürsüsünden anlatan Aslan “Saad Bin Ebu Vakkas, Şam Valisiyken bir camiyi genişletme kararı alır, etraftaki arsa ve evler istimlâk edilir. Bir Yahudi, arsasını vermek istemez. Saad Bin Ebu Vakkas, zorla arsayı alıp, fazlasıyla bedelini gönderir ama Yahudi memnun olmaz, durumu Müslüman komşusuna anlatır. Komşusu, kendisine der ki ‘Medine'de adil bir halife vardır, git derdini ona anlat, mutlaka mağduriyetini giderecektir’ Bunun üzerine Yahudi, Medine'ye gider, Hazreti Ömer'i sorar. Hz. Ömer, hurma ağacının altında gölgeleniyor, sade ve mütevazı bir giyimi ve duruşu vardır. Yahudi, umutsuzluğa kapılıyor, ‘benim geldiğim yerde, Şam'daki valiler, yöneticiler şaşaa ve lüks içinde yaşıyor, bu mütevazı onlara söz geçiremez ama gelmişken derdimi anlatayım’ diyor ve anlatıyor. Hazreti Ömer bir kemik parçası ya da deri parçasına ‘Ömer, Nuşirevan'dan daha az adil değildir’ yazar ve onu Şam Valisine vermesini ister. Yahudi bunu görünce daha da umutsuzluğa düşüyor. Bu yazıdan bir şey anlamaz. Şam’a gidip Vali’ye bunu teslim eder. Vali, bunu okuyunca kafasını öne eğip ağlar, arsasını Yahudi’ye geri verir” dedi.
VEKİLLER, PÜR DİKKAT DİNLEDİ
Anlattıkları ile Meclisteki Vekillerin dikkatini çeken Aslan “Yahudi merak eder, bu sözün anlamını Vali’ye sorar. Vali de anlatır ‘Biz Müslüman olmadan önce Ömer'le ticaret için 200 deveyle İran'a ticarete gittik, gençler orada cirit oynuyordu. Gençlerden bir çete, develerimizi gasp etti. Bir hancıya derdimizi anlattık. O ülkenin adil bir kralı olduğunu söyleyip, bizi oraya gönderdi. Krala gidip derdimizi anlattık. Kralın yanındakiler, söylediklerimizi tercüme ettiler. Kral bize birer kese altın verip evimize gönderdi. Bundan memnun olmadık çünkü 200 deveyi karşılamıyordu. Yine hancıya gittik. Hancı da bir yanlışlık olduğunu söyledi. Hancıyı da alıp tekrar krala gittik. Hancı bu kez söylediklerimizi tercüme etti. Kral, 200 devemizin akşam geleceğini söyledi, ikişer kese altın verip bizi gönderdi. Ama bu ülkeyi terk edeceğimiz zaman birimizin doğu, ötekimizin ise batı kapısından geçmemizi söyledi. Ertesi gün ben Doğu kapısından, Hazreti Ömer ise Batı kapısından çıktık. Doğu kapısında iki insan idam edilmiş. Halka sorduk. İdam edilenlerden birinin vezir, diğerinin ise kralın oğlu olduğunu söylediler. İki Arap tüccarı dolandırdıkları için kralın talimatı ile idam edilmişler. Hz. Ömer’in çıktığı Batı kapısında ise tercüman, idam edilmiş. O da deve hırsızları hakkında Krala yanlış bilgi verdikleri, Krala yanlış tercüme ettikleri için idam edilmiş. İşte Hz. Ömer’in yazdığı bu yazıyı görünce anladım ki eğer ben adil olmazsam, ben sana bu haksızlığı sürdürürsem Ömer de beni tıpkı o Nûşirevân'ın kendi oğlunu ve vezirini idam ettiği gibi idam edecekti’ demiş.
“KENDİ YANDAŞLARIMIZI KAYIRMAMIZ, DOĞRU DEĞİL”
Meclisteki vekillere tavsiyede bulunan Aslan “Bu kıssadan hisseyi anlatırken amacım, şu anda maalesef, Türkiye'de, Orta Doğu'da, İslam ülkelerinde, maalesef, bizler tarafgirlik cihetiyle kendi yandaşlarımızı, kendi arkadaşlarımızı, kendi fikirdaşlarımızı kayırıyoruz, bizden olmayanlara da her türlü saldırıyı meşru ve reva görüyoruz. Bu yol, yol değildir, bu yanlıştır. Umarım bu yanlıştan hep beraber birlikte döneriz. Burası tedenniyât merkezi değil, terakkiyât merkezi olmalıdır” dedi. (Yusuf Kavak)