İsmail küçükkaya;“Mavinin tonları arasında seyahat ediyorum”

Bir programa katılmak üzere geldiği Batman’da, yakından tanıma fırsatı buldum kendisini. Mütevazılıği ve dobralığı ile “bu adam, bu kadar çok izlenmekte haklı” dedim kendi kendime.

İsmail küçükkaya;“Mavinin tonları arasında seyahat ediyorum”

Çalar Saat Programını, Fox TV çatısı altında İstanbul’da yapıyor ama ülkenin hiçbir yerinden kopuk değil.

Bölgeye özel bir hassasiyeti var aksine.

Batman Gezisinde de hissettirdi bunu.

Araçtan inip inip köylülerle, işçilerle, kadınlarla fotoğraflar çektiriyor,

Sohbet ediyor,

“Sağlığın nasıl?” diye soruyor gördüğü herkese.

Sıcak bir ilgi gösteriyor.

TP Sitesini,

Petrolspor Tesislerini,

Garzan Ovasını,

Rıdvan Köyü’nü,

Hasankeyf’i gezdik kendisiyle.

Petrol Kenti Batman’ın simgesi, petrol kulelerinde, at başının önünde hatıra fotoğrafları çektirdik…

Tabi “fırsat, bu fırsat” deyip, Sayın Küçükkaya ile söyleşi yapmayı da es geçmedim.

Çok anlaşılır ve net yanıtlar çıktı ortaya.

Hele 40 soru–41 cevap…

Hem keyif verdi hem de Küçükkaya’nın hiç bilinmeyen yönlerini ortaya çıkardı.

Hem söyleşimize zaman ayırdığı,

Hem de Batman’a gösterdiği yakın ilgiden dolayı,

Teşekkürler İsmail Küçükkaya…

 

-İstanbul’dan Batman nasıl görünüyor?

“Batman’ı anlamak için Batman’a gelmek gerekiyor. Batman’ın bir petrol şehri olduğu, bunun etkilerini yaşadığı, herkes tarafından bilinir ama Batman aslında geniş ovaları, engin dağları, sıcak ve güzel iklimi, bereketli toprakları olan bir şehir. Bunlar önemli şeyler ve pek bilinmiyor. Dolayısı ile Batman’ı uzaktan izlemek yerine, buraya gelip, bu kenti yaşamak gerekiyor. Batman’ı biraz farklı özellikleriyle de gündeme getirmek gerekiyor. Bu da biz gazetecilerin görevi”

“MAVİ, İÇ HUZURU AŞILIYOR”

-Konuşmalarınızda sık sık MAVİ’ye vurgu yapıyorsunuz. Sizdeki yeri nedir MAVİ’nin?

Renklerin insan duygusu ve psikolojisi üzerine etkileri var. Bu, bilimsel olarak da kanıtlanmış. Mavi, ferahlık, özgürlük ve bağımsızlık duygusu veriyor. İç huzuru aşılıyor insana. Türkiye, uzun zamandır zor bir dönemden geçiyor. İnsanlarımızın morali bozuluyor, geleceğe dair umutları azalıyor. Böyle bir Türkiye’de her gün 3 saat televizyon yayını yapmak, özel bir sorumluluk istiyor. Tabi haberleri sansürsüz vermemiz gerekiyor.  Olayları düzgün ve tarafsız sunup, özgürce yorumlamamız gerekiyor. Bu da işin özü ve kökü. Ama bunun dışında da biz, bir çeşit duygu terapisi yapmamız gerekiyor. Toplumumuza duygu da vermemiz gerekiyor. İnsanlar bu olumsuz duygulardan çıkmak isterler. Ben de bu yüzden maviyi seçtim. Bir felsefe oturttum. Takım elbiselerimde, gömlek ve kravatlarımda maviyi özellikle tercih etmeye çalışıyorum. Mavinin tonları arasında seyahat yapıyorum. Bunun sebebi tamamen toplumun duygusuna hitap etmek. Bir de tabi sabah saatlerinde yayın yapıyorum. Duygu tarafı daha fazla ağırlık ve önem kazanıyor”

“MEDYA PATRONLARININ TİCARİ İŞLERİ, ÖZGÜR BASIN ÖNÜNDE ENGEL”

-“Türkiye’de Özgür Basın” kavramı, sizde hangi düşünceleri çağrıştırıyor?

“Önemli bir soru. Türkiye’de basının önemli bir oranda özgür olduğunu düşünmüyorum. Bunu sistem sorunu var. Türkiye’de medya patronlarının ticari işyeri var. İhale takip ediyorlar. Vergi teşviklerinden yararlanmak istiyorlar. Devletle arasını hep iyi tutmak istiyorlar. Bir işadamı, devletle böyle ticari işlere girerse, özgürce yayın yapamıyor. Mesela bizim kanalımıza bakın. Fox, uluslar arası bir marka. Bizim patronlarımızın medya dışında hiçbir işi yok. Dünya çapında büyük bir grubun içindeyiz ve medya dışında işleri de olmadığı için biz bunun özgürlük alanından yararlanıyoruz. Bize hiç kimse ‘iktidarla ilgili aleyhte yayın yapın veya lehte yayın yapın’ demiyor, demesine de gerek de yok. Biz özgürce nasıl yayın ve yorum yapıyorsak yapıyoruz. Bu sayede hem ana haberimiz hem de Çalar Saat’imiz 5 yıldır, bu işe başladığımızdan beri hep şampiyon. Doğu, Güneydoğu, İç Anadolu, Akdeniz, Karadeniz, Marmara, Trakya, bütün bölgelerde biz şampiyonuz. Halkımız da bize itimat ediyor. Bağımsızlığımızdan dolayı. Dolayısı ile ben, özgür basın olması için sistemin düzeltilmesi gerektiğini söylemek zorundayım”

“GAZETECİLER KONUŞAMIYOR”

-Türkiye gazeteciliği sizi tatmin ediyor mu?

“Aslında çok yetenekli ve tecrübeli gazetecilerimiz var. Ama dediğim gibi, onların bir kısmı patron baskısı altında. Bir kısmı, diktatör korkusu altında. İşinden olabilirler. Ve Türkiye’de ağırlıklı olarak oto sansür uygulanıyor. Yani gazeteciler konuşamıyor”

“KAYGILARIM VAR AMA UMUTLARIM DAHA FAZLA”

-Gelecekle ilgili kaygılarınız var mı?

“Kaygılarım var ama umudum daha fazla var. Kaygılarım, özellikle Ortadoğu dengeleriyle ilgili. Sıkışık bir takvimden geçtiğimizden dolayı arttı. Ortadoğu’ya bakın, Amerika orda, Rusya orda, hatta Çin bile giriyor. Avrupa Birliği müdahale etmeye çalışıyor. İran, işin içinde. Ortadoğu’yu karıştırmak istiyorlar. Ortadoğu’nun haritalarını değiştirmek istiyorlar. Önce ırak’la başladılar, denediler. Suriye var. Sonra başka ülkelere de sıra gelebilir diye bir planlama var. Bu benim kaygılarımı artırır. Ama hep söylediğim bir şey var. Biz Türkiye’yi tam demokratik bir ülke haline getirirsek, üretken bir ülke haline getirirsek, sosyal adaleti sağlarsak, ülkenin imkânlarını iyi kullanır ve dağıtabilirsek, bence Avrupa Birliğine üye olma yolunda adımlara da devam edersek, Türkiye, Ortadoğu’da pırıl pırıl parlayan bir yıldız olmalı. Bu olursa bırakın Türkiye için kaygılanmayı, tam tersine, içimizde iyimser duygular artar. Ama iki ayağı var bunun; bir özgürlükler ve demokrasi. İki, ekonomi ve refah. Bu ikisi olunca bütün Ortadoğu bize bakar. Biz cazibe merkezi oluruz”

“YEREL BASINI VERMEK, BATMANLI ARKADAŞIMIN FİKRİYDİ”

-Yerel gazete manşetlerini ekranlara ilk siz taşıdınız. Bu fikir nerden aklınıza geldi?

“5 yıldır devam eden bir proje. İlk işe başladığımda da yenilik olarak n yapabiliriz diye arayış içindeydim. Çünkü büyük televizyonlarda yenilikler yapmak gerekiyor. Bugün benimle birlikte Batman’a gelen İşadamı Doktor Arkadaşım Ali Kemaloğlu var. Bir gün o söyledi. Dünyanın pek çok yerinde hastaneler kurmuştur. Önemli bir isim. Bir gün onunla oturup, sohbet ederken, ne yapabiliriz’i konuşuyorduk, yenilikleri tartışıyorduk. O da dünya basınından örnekler verdi. Mesela Amerika basını çok yenilikçidir. Bana dedi ki ‘yerel gazeteleri verebiliriz’ o gün başladık. Her gün 10 tane ilin manşetini aldık. Akdeniz’den bir il mersin, Karadeniz’den bir il Trabzon, ege’den İzmir, güneydoğu’dan mesela Batman. Her gün buralardan 1’er gazeteyi aldık. Ne oldu? Buralardaki meslektaşlarımızın adı duyulmaya başladı. Hem gazetelerin adları, hem muhabirlerin adları duyulmaya başladı. Bu bize çeşitlilik kazandırdı, derinlik getirdi. Yerel gazetelerdeki arkadaşları da teşvik etti. Güzel haberler yapalım demeye başladılar. Çevre haberi, insan hakları, kadın, demokrasi haberleri arttı. Böylece merkez medyadaki, şikâyetçi olduğumuz sansür mekanizmasını, yerel medya ile kırdık. Buna devam edeceğiz”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ