İşte "Saati rehine elli lira aldım" notunun hikayesi

Yaşadığı dönemde çeşitli engellerle karşılaşmasına rağmen dinmek bilmeyen öğrenme arzusu, uçaklara olan merakı ve milli savunma sanayisinin geliştirilmesine dair hayalleri Vecihi Hürkuş'un adını Türk havacılık tarihine yazdırdı.

İşte "Saati rehine elli lira aldım" notunun hikayesi

Türkiye'nin ilk yerli uçağı Vecihi K-6'yı üreten, ilk uçuşunu 28 Ocak 1925'te gerçekleştiren Vecihi Hürkuş, hayata gözlerini yumduğu 1969 yılına kadar bu alanda önemli başarılara imza attı.

Eski aile albümünü karıştırırken bulduğu bir rulo pelür kağıda not edilmiş yazılardan yola çıkan avukat Bahadır Gürer de 2007'de kurduğu Tayyareci Vecihi Hürkuş Müzesi Derneğinde onun eserlerini ve ideallerini yaşatmak için çalışmalarını aralıksız sürdürüyor.

Kadıköy'de bir apartman dairesinde gelecekte müze olması için kurulan dernekte Hürkuş'a ait fotoğraf ve belgelerin yer aldığı 30 bin civarında doküman yer alıyor. İzini sürdüğü belgeleri ortaya çıkarmak için adeta iğneyle kuyu kazan Gürer, Vecihi Hürkuş'u günümüz toplumuna anlatmanın yanı sıra Türk ve Dünya havacılık tarihine katkı sağlayacak bilgi, belge ve dokümanları araştırmak, arşiv oluşturmak ve toplumla paylaşmayı amaçlıyor.

Hürkuş'un, uçak teknisyenliği ile başlayıp pilotluk ve uçak mühendisliği ile devam eden hayatının, havacılık okulu kurmaktan ilk sivil hava yolu şirketini kurmaya kadar geniş bir yelpazede değerlendirmek gerektiğini ifade eden Gürer, Hürkuş'un Türk havacılığına mal olmuş bir insan olduğunu dile getirdi.

Avukat Gürer, hem yaşadığı dönemde hem de sonrasında pek çok kişinin Hürkuş ile ilgilendiğini ancak çalışmaların dağınık şekilde kalmasından dolayı müze derneği fikriyle ortaya çıktıklarını söyledi.

Vecihi Hürkuş hakkında daha önce yeterli bilgiye sahip olmadığını aktaran Gürer, bir tesadüfle 90 yaşındaki amcasının onunla ilgili yazdığı anılardan yola çıkıp çalışmalarına başladığını anlattı.

Daha sonra yaptığı araştırmaları bir kitapçık haline getiren Gürer, ilgilenen olursa diye Havacılık Müzesi'ne 60 örneğini bıraktığını, o kitapçıklardan birinin Vecihi Hürkuş'un kızı Gönül Hürkuş Şarman'a ulaştırıldığını kaydetti.

Gürer, Şarman ile tanışmalarına ilişkin "Kitabın içine, bu yazdıklarımızın tartışılmasını sağlamak, doğruluğunu, yanlışlığını ortaya koyabilmek adına telefon numaramı, adresimi yazmıştım. O adresten, telefondan bana ulaştılar. O şekilde Gönül Hanım'la tanışma imkanı bulduk." dedi.

2015 yılında vefat eden Şarman'ın derneğin kuruluşuna ilişkin yaptığı çalışmalara önemli katkılar sağladığına dikkati çeken Gürer, şöyle devam etti:

"Hafızası çok kuvvetli bir insandı. Kişileri, olayları, yerleri çok iyi anlatıyordu, hatırlıyordu. Bizim de tamamen eksik olduğumuz, bilmediğimiz konuları onunla çalışarak öğrendik. Belki yüzlerce video kayıt yaptık. Fotoğraflar, belgeler üzerinde konuştuk. Ve sonra dedik ki; 'Gönül Hanım, bu evet babanız. Tabii ki değeri tartışılmaz ama artık Vecihi Bey Türk havacılığına mal olmuş bir insan. Dolayısıyla o artık herkesin babası, dedesi. Dolayısıyla bunu sizinle birlikte kurumsal bir boyutta değerlendirelim.' O şekilde de Tayyareci Vecihi Hürkuş Müzesi Derneğini kurduk"

Gürer, yaptıkları çalışmalar sonucunda Vecihi Hürkuş'a ait bilgi, belge ve fotoğrafları alışveriş merkezlerinde sergilediklerini, üniversitelerde konferanslar verip havacılık okullarında çalışmalar yaptıklarını böylece onunla ilgili bir canlılık sağladıklarını söyledi.

Hürkuş'un 1942 yılında çıkardığı kitapta, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nda kendisinin de içinde yer aldığı havacılık olaylarını ve yaptığı çalışmaları anlattığını aktaran Gürer, bu kitabı 2008 yılında yeniden düzenleyip yayınladıklarını dile getirdi.

Gürer, Hürkuş'un anlattıklarıyla havacılık tarihi kaynakları arasındaki köprüler kuran bilgileri orada paylaşma imkanına sahip olduklarını belirterek, Hürkuş'un 1922'den 1969'a kadar havacılık ile ilgili yaptıklarını ve planlarını yazdığı küçük cep defterinden 10 kitaplık bir seriyi tamamlamayı amaçladıklarını ifade etti.

"50 lira o dönem çok büyük bir para"

Küçük not defterine yazdığı bir cümlenin izini süren Gürer, Hürkuş'un hangar kurmak için ona hediye edilen altın saati nasıl rehine verdiğini ise şöyle anlattı:

"Defterin bir sayfasında, 1932 yılının Nisanı'nda yazılmış 'Saati rehine elli lira aldım.' diye bir not var. Bu kadar, Türkçe yazılmış kısa bir metin. 50 lira o dönem çok büyük bir para. Vecihi Bey'in 50 liralık bir saatinin olması mümkün değil. Bir başka soru işareti. O saate rehinci 50 lira verdiyse, o saatin değeri en az 300-400 liradır. Bu saat nasıl bir saat? Böyle bir saati nasıl olabilir? Para verip almamıştır. Yıl 1932, bu tarihte Vecihi Bey'in Kadıköy'de, 'Vecihi XV', 'Vecihi XVI' uçaklarının yapımı için bir hangar kurmaya çalıştığı bir dönem. Yani o kıymetli saati rehine vermesinin sebebi mutlaka o hangarla ilgili olarak yapması gereken bir ödemeyi gerçekleştirmekti."

Gürer bu sonuca ise yine anıların yazılı olduğu not defterlerinden yaptıkları çalışmayla ulaştıklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:

"1925 yılında Türk Tayyare Cemiyeti, kurulduktan sonra uçaklarımızın olmaması nedeniyle bir kampanya başlatıyor. Cevat Abbas Bey ve Vecihi Bey beraberce hazırladıkları bağış uçaklar var. Bu proje çerçevesinde halkın çeşitli ilçeler, iller, gruplar, her ne olursa olsun 10 bin lira bağışta bulunan yere bir uçak alınacak ve bu uçağa o yerin adı verilecek. 1925 yılında ilk bağış Ceyhan ilçesinden geliyor. Ceyhanlılar 10 bin lira para toplayıp Türk Tayyare Cemiyetine gönderiyorlar. Onlar için İtalya'dan alınan bir uçak var. O uçak İstanbul'a geliyor. İstanbul'da kontrolleri yapıldıktan sonra kanadına Ceyhan yazılıyor. Daha sonra Konya üzerinden Adana'ya ve oradan da Ceyhan'a gidiyor. Ceyhan'da büyük bir tören düzenleniyor. İşte o tören sırasında Ceyhanlılar böyle bir bağış yaptıkları gibi Vecihi Bey ve yardımcısı makinisti Hamit Bey'e birer altın kol saati hediye ediyorlar. İşte o Vecihi Bey'in not defterindeki 'saati rehine elli lira aldım' lafı böyle ortaya çıkmış oluyor." (AA)

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...