bazen sevinirim.
sevinmek nedense hep çocuk yaşta.
pencerenin bir tarafında yüzüm,
öbür tarafında yağmur damlaları varken
nedensiz bir hüzün kaplıyor içimi.
öksüz dünyaya dalınca gözlerim, içimdeki raylardan sefere çıkıyor ruhum.
vagonlar dolusu umutla çıktım yola ben,
taş koydular sonra,
devrildim.
kara yazgım hangi kitap arasında kuruyup kalmıştır şimdi?
hangi unutulmuş çiçek olmuş benim yaşantım?
ya da hangi kötü rüyanın içinde ölü bulunmuş bedenim?
çok karanlık işte.
göz gözü görmediği gibi,
gönüllerde uzak.
bu yaşımızda duygularımız noksan.
işte böyle insanlarız..
biraz çocuk kalsaydık
mutlu olabilirdik hâlbuki.
gökyüzüne bakınca,
yağmur damlaları ıslatınca bizleri,
gökkuşağı çıktığında ya da . .
uyumadan önce kurduğumuz hayaller azalıyor.
belki de hiç kalmadı artık.
günün her saatinde gözleri kör edecek uğraş mı olurmuş?
oluyor işte.
bu yüzden karanlık işte.
ben bu yüzden kitap arasında sıkıştım kaldım.
ruhum rüya alemine bu yüzden uğramıyor. .
kuşları taşlıyoruz.
çiçekleri koparıyoruz.
canavarlaşmışız biz,
güler yüz neden bu kadar uzak ihtimal?
yağmurdan kaçıyoruz,
güneş biraz fazla ısıtsa, ona bile değiyor küfrümüz.
nasıl yaşıyoruz biz ?
HİÇ !
en son ne zaman bir salıncakta sallandık?
hadi utandık diyelim bu yaşta bunu yapmaya,
bir çocuğu en son ne zaman salladık salıncakta?
işte bu yüzden karanlık.
toprağın altına sakladığımız bilyelerden eser yok.
gökyüzü uçurtma görmüyor artık.
nefes alarak çürümüşüz biz.
sonra da kalkıp toprağın altındakilere ağlıyoruz.
bana soracak olursanız onlar bizim halimize ağlıyor…
geliyor
ve geçiyor bizleri zaman.
herkesin ağlayacak bir derdi var ama
aynı şeye ağlamadık hiç.
ortak hiçbir yanımız yok.
acılarımız ayrı.
hangi dünyadan geldik biz,
hangi aleme yollanıyoruz?
boşver işte.
şarkılara,
şiirlere sığınalım.
kitaplara,
yağmurlara. .
toprağın altına girince hatırlayacak anılarımız olsun.
boş yere gelmiş, boş yere gitmişsek
asıl karanlık o zaman işte…