NASRETTİN HOCA FIKRALARINA KONU OLMUŞ BİR MESLEK HELVACILIK

NASRETTİN HOCA FIKRALARINA KONU OLMUŞ BİR MESLEK HELVACILIK

NASRETTİN HOCA FIKRALARINA KONU OLMUŞ BİR MESLEK HELVACILIK

62 YILDIR DAMAKLARI TATLANDIRAN BİR LEZZET: DANIŞ HELVA

Danış Helva'nın serüveni 1953 yılında Ömer Danış'ın 1. Caddede bulunan küçük bir imalathanede helva ve tahin üretimi ile başlamış. Uzun süre 1. caddede üretim yapan Ömer Danış'ın çocukları, daha sonra baba mesleğini devralarak bu güne taşımış. 62 yıl önce kurulan imalathanede yıllardır kalite ve lezzetten ödün vermeden ilk günkü heyecanla baba mesleğini sürdüren Cengiz Danış, geleneksel mesleği günümüz modern teknolojisi ile birleştirerek halen başarıyla sürdürüyor. Yarım asırdan daha fazla zaman önce babasının temelini attığı imalathaneyi ayakta tutmaya çalışan Danış, mutfakların sevilen lezzetlerinden olan helvanın, damakları şenlendiren, bir lezzet olmanın ötesinde bir kültür olduğunu söylüyor.

Mesleği babasından devraldığını belirten Danış “1963 yılında Batman'da doğdum. Babam ben doğmadan çok önce mesleğe başlamış. Büyüklerimin anlattığına göre, babam Siirt'te helva yapmayı öğrendikten sonra ailecek Batman'a göç etmişler. 1. Caddede o dönem popüler olan Sümerbank karşısında küçük bir dükkân kiralayarak üretime başlamış. Yıllar sonra ben doğup büyüdükten sonra çocuk yaşta babamın yanında helva yapımında yer aldım. O zamanlar helva çok meşhurdu. Herkes alamıyordu. Helvaya dair çokça mesele, fıkra ve hikaye anlatılırdı. Babamın yanında o günlerde yaşananların anlatıldığı hikayelerle büyüdüm” diyor.

HELVACILAR LOKANTA GİBİ HİZMET VERİYORDU

İlk kurulduğunda lokanta olmadığı için insanların karınlarını helvacıda doyurduğunu söyleyen Danış, o günlere dair anılarını anlatırken geçmişe yolculuk yapıyor “Babamın açtığı ilk dükkan hem imalathaneydi hem de satış yeriydi. O zaman lokanta görevi de görüyordu. İnsanlar gelip helvacıda karınlarını doyuruyordu. Tren garı o dönemler çok hareketliydi. Yolcular beklerken veya yolluk için paket yapıyorlardı. Köyden gelenlerde getirdikleri ürünleri sattıktan sonra biraz helva alıp gidiyorlardı”

HELVA ÇOK MEŞHURDU

Daha önce helvanın çevre illerden getirildiğini belirten Danış “Helva Siirt ve Gaziantep’te üretiliyordu. Herkes helva alamıyordu. Bizim ilk dönemlerimizde daha doğrusu babamın döneminde ambalaj sanayi gelişmemişti. Helva teneke kutu, tahin ve pekmez ise naylon poşetlerde satılırdı. Yakıt olarak da gazyağı kullanılıyordu. Şimdi teknoloji gelişti. Ancak biz hala ilk günkü kalitemizi koruyoruz. Bizimki fabrikasyon gibi değil. Katıksızdır. Doğal yolla yapıyoruz. 60 yıl önce nasılsa aynı sistem ve lezzetle damaklara hizmet ediyoruz” ifadeleriyle anlatıyor geçmişten bugüne gelen serüvenini.

KARŞI KONULMAZ BİR LEZZET TAHİNLİ CEVİZLİ HELVA 

Tahin, helva, pekmez, fıstıklı helva, sade beyaz helva, tahinli kakaolu cevizli irmik helvası gibi değişik çeşitlerde helva ürettiklerini belirten Danış, ancak özel olarak ürettikleri Tahinli Cevizli Helva’nın bir başka olduğunu söylüyor. Zaman ve beceri isteyen bir helva çeşididir. O helvadan yiyen hastası oluyor tekrar istiyor. Yaz kış demeden her gün gelip alanlar varmış. Helvalarının bir başka özelliğinin ise taze olmasıymış. Satışa sunulan helvaların en çok 5-6 günlük olduğunu söylüyor.

HEDİYE OLARAK GÖTÜRÜYORLAR

Helvanın Batman dışında daha çok tanındığını belirten Danış “Biz yerli ürünlerin, lezzetlerin kıymetini bilmiyoruz. Dışarıdakiler bizim ürünleri daha iyi tanıyor. Bizde yerli üretime gevşek bakılıyor. O kültür gelişmemiş” sözleriyle hem tepkisini dile getiriyor, hem de yerli üretime kayıtsız kalan vatandaşlara mesaj veriyor.

KALİTELİ MAL ÜRETMENİN BİR MALİYETİ VARDIR

Batman’ın yanı sıra çevre illere de satış yaptıklarını belirten Danış, diğer helva markaları ile aralarında cüzi bir fiyat farkının bulunduğunu ancak kaliteli ve sağlıklı mal üretmenin de bir maliyeti olduğunu söylüyor. 

ALMANYA'YA GÖTÜRENLER VAR

Büyük fabrikaların üretime geçmesi, yine perakende satışta büyük marketlerin açılması ve vatandaşların beslenme alışkanlığının değişmesinin helva kültürüne olumsuz yansıdığına vurgu yapan Danış “Ancak bizim özel müşterilerimiz vardır. Çünkü bu helva Batman'dan başka yerde üretilmez. Tamamen doğal ve yöresel bir lezzettir. Memleketine gidenler hediye olarak helva götürüyor. Almanya'ya götürenler var. Oralarda da helva var. Ama buradan götürüyorlar. En fazla götürdükleri arasında meşhur Tahin helvamız bulunuyor” diyor.

OKUYAN OKUR, OKUMAYAN HELVACI OLUR

Yaşadıkları süre zarfında baba mesleğini sürdüreceklerini belirten Danış, çocukların mesleğe bakışı ile ilgili soruyu ise “Artık meslekler babadan oğula geçmiyor. Çocuklardan okuyan okur okumayan helvacı olur” sözleri ile yanıtlıyor.

 

 FIKRA VE ŞARKILARA KONU OLAN MESLEK

Helvacılık geçmişi çok eskilere dayanan bir meslektir. Eski zaman sohbetlerinde sıkça yer alan Helva Türkiye'de ve pek çok Orta Doğu ülkesinde yaygın bir tatlıdır. Bazı kaynaklarda Osmanlı mutfağında 36 çeşit helva yapıldığı belirtiliyor. Helva ile ilgili birçok fıkra ve hikaye de anlatılır. Bunlardan bazılı gerçekten yaşanmıştır.

“Falancanın dedesi helva yemiş" dediklerinde, helva yemiş dedenin torunu dedesinin helva yemesinden ötürü oldukça gururlanırmış. Köyden şehre gelip helva gören biri. "Ah keşke 1 liram olsa, elli kuruşa helva alacaktım" demiş. Arkadaşı merakla sormuş, diğer elli kuruşa ne yapacaksın. Adam biraz düşündükten sonra, onunla da helva alacaktım" demiş. Yani eskiden helva yemek pek fiyakalı, cakalı bir şeymiş. Bu nedenle Nasrettin Hoca fıkralarına konu olmuş. “Un’un var mı? Var. Yağ ile şeker de var mı? Var. Ne duruyorsun öyleyse, helva yapsana” adlı fıkra şarkı olarak ta her dönemde kulağımızda hoş bir seda bırakmıştır. Buna benzer sayısız anekdot ve fıkra var. “Ölüler de sanır ki diriler her gün helva yiyir” şeklindeki Erzurum atasözü de bir zamanlar helvaya verilen değerin bir göstergesidir.

 

HELVANIN TARİHÇESİ

Helva; Arapça kökenli olup, tatlı, şirin, güzel anlamlarına gelen hulviyyat veya halaviyyat kelimesinden gelmektedir. Helvanın dünyada ilk yapıldığı bölge Ortadoğu ve Balkan ülkeleri olarak bilinmektedir. Türklerin helva ile tanışmaları, İslamiyet’i kabul ederek Arap kültürüne yakınlaşmalarıyla başlamıştır. Osmanlı’da helva sıradan bir gıda ürünü olmaktan çıkıp sosyolojik bir değer kazanmıştır. Helvanın etrafında çok zengin, güçlü ve etkileyici bir kültür oluşmuştur. Çeşitli sebeplerle helva yapılıp yenilmektedir. Bir insanın doğumundan başlayıp ölümünden sonra bile onun adına yenmeye devam edilen tek şey helvadır.

HELVA KÜLTÜRÜ

Helvanın birçok farklı ülkede birçok çeşidi vardır. Damakları tatlandıran bir lezzet olmaktan öte, aslında sosyolojik bir olgudur helva. Bir yiyecekten daha fazlasını ifade eder. Hayattır bazen, barış, mutluluk, bazen de ölüm...

Günümüz Türk toplumunda helva; ölü evinde cenazeden sonra yenilir olmuştur. Fakat Osmanlı sarayında bu düşünce tam tersidir. Osmanlı sarayında helva; keyfin, sevincin, bilimin, kültürün şiirin, şarkının, savaşta zafer kazanmanın şerefine pişirilip yenen bir tatlıdır.

Lale Devri’nde, padişahın ve sadrazamın saray ve konaklarda düzenlediği helva sohbetleri uzun süre devam ettirilmiştir.

KİMİ ZAMAN SEVİNÇLERİN KİMİ ZAMAN DA ÜZÜNTÜLERİN ORTAĞIDIR

Sonuç olarak Dünya üzerinde var olan her dilde tatlı kelimesi daima iyi şeyleri, mutluluğu çağrıştırır. Bir zamanlar saray mutfağının vazgeçilmezleri olan helva, şimdilerde değişen tüketici alışkanlıkları nedeniyle unutulmaya yüz tutan geleneksel tatlarımız arasında yerini almıştır. Kimi zaman sevinçlerin ortağıdır, kimi zaman da üzüntülerin. (Kaynak İnternet’ten derleme-Dünya Gıda)

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...