SOSYAL BİR OLGU OLARAK COVİD-19 SALGINI ÜZERİNE

SOSYAL BİR OLGU OLARAK COVİD-19 SALGINI ÜZERİNE

SOSYAL BİR OLGU OLARAK COVİD-19 SALGINI ÜZERİNE

Tarihsel süreç içerisinde bulaşıcı hastalıklar; toplumların sağlık, sosyal, demografik, siyasal, ekonomi ve eğitim yapıları üzerinde değişim ve dönüşümlere neden olmuştur.              Bulaşıcı hastalıkların salgın halini alması toplum sağlığı üzerinde risk oluşturmuştur.
Geçmişten günümüze doğru salgın hastalıkların tarihsel süreçteki seyrine bakıldığında farklı dönemlerde meydana gelen salgın hastalıklar, toplumların sosyolojik yapıları üzerinde etkili olmuştur. 
Literatür incelendiğinde MS 541-750 yıllarında Justinyen Vebası, 1347-1351 yıllarında Kara Ölüm, 1817-1823 yıllarında Kolera,  15-17 yüzyıllarda Çiçek Hastalığı, 1918-1919 yıllarında İspanyol Gribi veya H1N1, 1968-1970 yılları arasında Hong Kong Gribi veya H3N2,1981 ve günümüze doğru HIV/AIDS, 2002-2003 yılları arasında SARS, 2009-2010 yılları arasında H1N1 veya Domuz Gribi,  2014-2016 yılları arasında Ebola salgınları toplum sağlığı üzerinde olumsuz sonuçlar doğurmuştur.
Yakın tarihimizde bakıldığında dünya ülkelerinin karşı karşıya kalmış olduğu salgın ise hayatı durma noktasına kadar getirmiştir. 31 Aralık 2019’da Çin’in Hubeieyelatine bağlı Wuhan şehrinde vakaların açıklanması ve bu sayının artması ile birlikte 7 Ocak 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından Yeni Tip Koronavirüs olarak tanımlanmıştır. Yeni Tip Koronavirüs (Covid-19) vakaları her ne kadar Çin’de görülmeye başlandıysa da kısa süre içerisinde dünyanın birçok ülkesini etkisi altına almış ve küresel bir salgın haline gelmiş, Yeni Tip Koronavirüs (Covid-19) Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilmiştir.
Küresel bir dalga halinde tüm dünyanın gündemine gelerek dünya ülkelerini etkisi altında almasıile enfekte sayısı ve ölü sayısı diğer benzer hastalıklara göre az bir sayıda olmasına rağmen Covid-19 salgını toplumlar üzerindeki sosyolojik ve bireyler üzerindeki psikolojik etkisi daha büyük olmuştur. Covid-19 salgınının günümüz dünyasında oluşturduğu sosyolojik durumu anlamak için yaşadığımız yüzyılın toplumsal sürecinde etkili olan temel süreçleri ele almak konun açıklığa kavuşturulması açısından fayda sağlayacaktır. Bu anlamda küreselleşme süreci, ele alınması gereken temel kavramlardan birisi haline gelmektedir.
Küreselleşme süreci; genel anlamda sosyal, siyasal, ekonomi, eğitim ve sağlık alanındaki temel kurumlardaki değişimini ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Küreselleşme süreci ile birlikte dünya ülkeleri arasında mesafenin azaldığı, dünyanın sosyal, ekonomi, siyasal ve kültürel olarak bütünleşmesini ifade etmektedir.
İletişim ve bilgi teknolojilerindeki hızlı gelişmeler ile birlikte insanlar istenilen bilgiye hemen ulaşılabilmekte, dünyada hiç bilinmeyen ülkelerin kültürleri hakkında bilgi sahibi olabilmektedir. Bu durum, dünya ülkeleri arasındailetişim, etkileşim ve köprülerin kurulmasına olanak tanımıştır.
Dünya ülkeleri arasında iletişim, etkileşim ve sosyal hareketliliğin yoğun olduğu bir süreçte Covid-19 salgını ile birlikte insanlar arası yüz yüze ilişkilerin azalması, bireysel olarak toplumdan izole bir şekilde evlere kapanmakla birlikte ülkelerin karantinaya alınması,sosyal hareketliliğin durma noktasına gelmesi beraberinde insanların beklemediği bir durum ile karşı karşıya kalmasına, bu durum de insanların kaygılanmasına neden olmuştur.Ölüm sayılarının artması, hastalığın buluşma riskinin yüksek olması ve tüm dünya ülkelerine hızlı bir şekilde yayılmış olması, virüse karşı henüz bir aşının geliştirilememiş olması vetoplumda yüksek risk algısı belirsizlik durumunun oluşmasına, belirsizlik durumu da kaygıyı artırmıştır. İnsanların hastalığa yüklediği anlam, kaygı durumunun oluşması ile doğru orantılıdır.
Belirsizliğin insan psikolojisi üzerinde etkileri olduğu gerçeğinden yola çıkıldığında belirsizliğe neden olan uyaran hakkında bilgi alarak belirsizliği azaltma, belirsizliği yönetme ve kontrol atına alma önemli bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Belirsizliğe neden olan uyaran dış faktörlere bağlıysa endişeye ve korku, kişinin kendisiyle ilgiliyse depresif eğilimlere neden olabilmektedir. Belirsizlik her ne kadar olumsuz olarak düşünülen bir durum olarak değerlendirilse de yeni fırsatlara keşiflere ve yaratıcılığa kapı araladığı gerçeğini de unutmamak gerekmektedir. 
Covid-19 salgını her ne kadar olumsuz sonuçlar doğursa da olumlu durumlara yol açtığı da bilinen bir gerçektir. Bu süreçte doğa, doğal dönüşüm süreciyle yenilenme sürecine girmiştir. Dünyadaki tüm ülkelerin kendi kabuğuna çekilerek, salgınla mücadeleye odaklanması tüm dünya ülkelerinin ortak bir sorun etrafında birleşmesine ve sorunun giderilmesi için ortak stratejiler geliştirmesine katkı sağlamıştır. Covid-19 salgını geleceği yönelik yeni atılımların, keşiflerin, girişimlerin yapılmasını zorunlu kılması da bu noktada katkı olarak değerlendirilebilir. Çünkü belirsizlik durumu, belirsizliğe neden olan uyaranı belirli kılmaya bu durumda yeni keşiflere ve stratejilere kapı aralamaktadır. 
Covid-19 sürecinin beraberinde getirmiş olduğu belirsizlik, kaygı, korku duygularına karşı unutulmaması gereken temel gerçek, insanlık tarihinin salgınlarla mücadele ettiği süreçte,                   bu salgınlar karşısında toplumların kenetlenmesi ile oluşan toplumsal bilinç ile salgınlara karşı aktif bir şekilde mücadele edilerek başarılı sonuçlara ulaştığı temel gerçeğidir. Özellikle günümüz dünyasında artan teknolojik imkânlar ile birlikte Covid-19 salgınına karşı elimizde etkili bir güç olduğunu ve bu güç ile toplumların sağlığına kavuşacağı iyimserlik durumunu hissetmemiz, kaygı durumu üzerinde olumlu bir katkı sağlayacaktır. Nitekim dünyanın birçok ülkesinde Covid-19 salgınına karşı aşı geliştirme çalışmalarında iyi bir seviye gelindiği haberleri toplumun sağlığına kavuşmasına umut olmaktadır.
Kişinin psikolojik sağlığı ile bedensel sağlığı arasında yakın bir ilişki olduğu gerçeğinden yola çıkıldığında strese neden olan unsurları azaltmak bağışıklık sistemi üzerinde olumlu sonuçlar doğurmaktadır. Bu anlamda, pandemi sürecinde fiziksel aktivitelerimize devam etmek, spor yapmak, uyku düzenimize dikkat etmek, iyi beslenmek bedensel sağlığımızı koruduğu gibi psikolojik sağlığımız üzerin de fayda sağlayacaktır. 
Covid-19 salgınının yayılmasının azaltılmasına yönelik olarak ülkemizde etkin mücadelenin gerçekleştirildiği bu süreçte sorumluluklarımızın farkında olan bireyler olarak devletimizin ilgili kurum ve kuruluşlarının aldığı önlemler doğrultusunda hareket etmemiz, salgın sürecini hep birlikte atlatılmasına katkı sağlayacaktır. Bu anlamda sosyal mesafe kurallarına uyulması, maske takılması ve el hijyenine dikkat edilmesi virüsün yayılımını engelleyecek, süreci en kısa sürede atlatmamıza olanak sağlayacaktır.
Sağlıklı bir toplumun, sağlıklı bir geleceğin teminatı olduğu temel gerçeğinden yola çıkarakdevletimizin ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından belirlenen kurallar çerçevesinde hareket ettiğimizdeCovid-19 salgınının en kısa sürede atlatacağımızı, toplum olarak sağlığımıza kavuşacağımızı unutulmamalıyız. Her bir birey olarak hepimizin kendimize karşı sorumluluklarımız olduğu kadar diğer bireyler içinde aynı sorumluluğumuzun olduğunu bilmeli, bu bilinç ile kurallara uymalı ve sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz. 
Unutulmamalıdır ki insanlığın karşı karşıya kalmış olduğu salgın, sadece birey olarak bizim değil tüm insanlığın ortak bir sorunudur. Bu anlamda sorumluluğumuzun bilincinde olan bir birey olarak hareket ettiğimizde insanlığa karşı sorumluluğumuzu da yerine getirmiş oluruz.

 

TANER GÜNCE – SOSYOLOG
mail:taner.gunce@hotmail.com

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...