Her insan için, diğer insanlarla haberleşmek, kitle iletişim araçlarını kullanmak ve teknolojik araçlarda yararlanmak kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. İçinde yaşadığımız çağın gereği olarak hepimiz bir biçimde iletişim kurmak ve teknolojik araçları kullanmak zorundayız. Ne var ki günümüzde haberleşme ve iletişim ihtiyacı, doğal sınırların çok ötesine geçmiş, adeta bir bağımlılık, bir tutsaklık işlevi ne dönüşmüştür. Neredeyse, Dünya ölçeğinde, bir iletişim çılgınlığından söz etmek mümkün görünüyor. Nitekim kitle iletişim araçları ve teknolojik yenilikler insanın doğal yapısını tehdit edercesine hayatımızın içine girmiş durumdadır. Hepimiz, her gün televizyon kanalları, internet teknolojisi, cep telefonları vb. yollarla yüzlerce gerekli/gereksiz bilgiye muhatap olmaktayız. Bu bilgi bombardımanı zihinlerimizi yormakta, duygu dünyamızı alt üst etmektedir.
İnsan hayatını kolaylaştırmak için üretilen teknolojik araçlar, insanlığın sonunu hazırlayacak bir niteliğe bürünme yolundadır. Bu durum yaman bir çelişkiyi de beraberinde getirmektedir: İnsanoğlu kendi eliyle ve kendi iradesiyle yine kendi sağlık ve huzuruna kastetmektedir. Bilişim teknolojileri ve sosyal medya kullanımı yükselirken insani duygular ve ilişkiler yok olmaktadır.
Oysa insan; biyolojik varlığı ve psikolojik özellikleriyle bir bütündür. Her bireyin biyolojik anlamda hayatını sürdürebilmesi için yeme, içme, barınma vb. işlevlerini sürdürürken bir yandan da psikolojik olarak sevme, sevilme, saygı görme, yardımlaşma, iletişim kurma gibi gereksinimlerini karşılaması gerekir. Bu iki yön, her insan için doğal bir dengeyi de ifade eder. İnsanın sağlık, huzur ve mutluluğu da bu dengede gizlidir.
İnsanın sosyal bir varlık olarak diğer insanlarla iletişim kurması doğal ve gereklidir. Ancak, bu iletişimin doğal bir ölçüsü ve sınırı da olmalıdır. Sınırsız, ölçüsüz ve dengesiz her şey, insanın fıtratına aykırıdır ve doğal hâline zarar verir. Esasen, iletişim araçları ve sosyal medya kararında, kıvamında ve gereğince kullanıldığında yararlıdır. Asıl konu, bu ihtiyaçların nasıl karşılandığı ve hangi oranda kullanıldığıdır ve asıl önemli olan doğru kullanmaktır. Dahası, insanlığın doğal ve fıtri yapısına zarar vermesidir.