Meslek, insanın yaşamını sürdürebilmesi için yaptığı ve genellikle yoğun bir eğitim ve çalışma gerektiren sürecin sonunda kişilerin kazandığı unvanın adıdır. Öncelikle internet ve diğer kaynaklardan yaptığımız alıntılarla mesleğin tarihçesine değinip Batman'da bu mesleği ilk icra eden veya yıllarını vermiş bir üstadın ağzından mesleği tanıtmaya çalışacağız. Bu hafta yaklaşık 50 yıldır müzik ile uğraşan ilimizin tanıdık simalarından İsa Bürü’ye yer verdik.
ÇOCUK YAŞTA MÜZİĞE GÖNÜL VERİR
İsa Bürü, (İsa Hoca) Batman Çarşı Mahallesi'nde 1956 yılında dünyaya geldi. Batman'da müzisyen sayısının bir elin parmağını geçmediği yıllarda çocuk yaşta müziğe gönül verir. Çocukluğunun büyük bölümünü geçirdiği Çarşı Mahallesi'nde bir gün komşuda gördüğü Mandolin, geceleri rüyalarını süslemeye başlar. Geceleri rüyalarına giren Mandolini almayı kafasına koyan Bürü, harçlığından para biriktirmeye başlar. Komşunun Mandoline cüzi bir fiyat istemesi İsa Bürü’yü sevindirir. Hayalindeki Mandoline kısa zamanda kavuşur. Arkadaşları sokakta oyunlar oynayıp eğlenirken o minik parmaklarının arasına sıkıştırdığı mızrapla Mandolinin tek telini tıngırdatır diğer elin parmakları ile mandolinin perdelerini keşfetmeye çalışır.
MAHALLEDEN TAŞINIR
Komşudan aldığı tek telli Mandolinde elini alıştıran İsa bürü müziğe ilk adımı atmış olur. Küçük bir köy iken petrolün bulunmasıyla hızla büyüyen Batman ile birlikte İsa Bürü’de büyür. Daha önce İluh, Çarşı, Kısmet, Aydınlıkevler, Akyürek gibi mahallelerden oluşan ilçeye Raman, Sağlık gibi yeni mahalleler eklenir. Babası şoför olan İsa Bürü, Batman'ın yeni mahallesi Sağlık Mahallesine taşınır. Sağlık Mahallesine taşınan İsa Bürü, eski mahallesine veda etmenin hüznünü yaşar. Yeni mahallede arkadaşsız kalan İsa Bürü, teselliyi tek telli Mandolininde arar. Bu arada darbuka da çalmaya başlar. Ancak bu durum fazla sürmez misafir olarak gittikleri komşuda duvara asılı sazı görünce hüznün yerini mutluluk alır. Sık sık gittiği komşuda komşunun oğlu İbrahim Yetkin ile birlikte evde saz çalmaya başlar. Mandolin ile başladığı müzik çalışmalarına saz ile devam etmeye başlar. Kısa sürede sazı ustaca çalmaya başlayan İsa Bürü artık okula giderken defter kitaplarının yanında sazını da getirir. Okul bahçesinde saz çalıp türkü söyleyen İsa Bürü, zaman zaman idarecilerden fırça yese de Müzikten iyi not alır.
TRENDE SAZI ÇALDIRIR
Oyun havaları ve belli müzik parçalarını ustalıkla çalmaya başlayan Bürü, sazını elinden düşürmez. Okulda mahallede sazı elinde. Artık gittiği her yerde “Hele çal bir parça da eğlenelim-efkarlanalım” şeklinde taleplerle karşılaşır. Sohbetlere sazı ile katılan İsa Bürü, bir yaz tatilinde İskenderun'a bir yakının ziyarete gider. Sazını da yanında götüren Bürü, trende ayrıldığı kopartmana geri döndüğünde sazının yerinde olmadığını görür. Çok üzülür ancak yapacak bir şey yok Batman'a sazı olmadan döner.
SAZ GİTTİ TAMBUR GELDİ
Her gün kendini biraz daha geliştiren İsa Bürü, topladığı parayla bir Tambur alır. Kısa sürede Tambur çalmayı öğrenir. İlk fırsatta tekrar bir saz alır. 1970 yılında Batman Lisesine yazılır. Okulda boş zamanlarını saz çalarak değerlendirir. Müzik sayesinde okulda kısa sürede tanınan İsa Bürü, okulun folklor ekibine saz çalar... O dönem Batman'ın gözde halkoyunları ekiplerinden olan Batman Lisesi halkoyunları ekibine saz çalan Bürü, hafta sonları da Esentepe eteklerinde arkadaşlarıyla beraberce şarkı söyler eğlenirler. İsa, şarkı söylerken diğer arkadaşları da enstrümanlarla eşlik eder.
YILMAZ KURT İLE TANIŞIR...
Ağabeyinin düğününde Batman'ın sevilen sanatçısı Yılmaz Kurt ile tanışır. Yılmaz Kurt, 1960’lı ve 1970’li yıllarda Batman henüz küçük bir kasabayken cümbüşü ile düğünlere renk katan güzel bir ses ve yoruma sahip değerli bir sanatçıydı… Buzdolabı ve çamaşır makinesi ustasıydı. Ustalığı ile birlikte çok güzel cümbüş çalar ve Türkçe, Kürtçe ve Arapça, şarkılar söylerdi. Batman’ın ilk sanatçısı Yılmaz Kurt, Batmanlı birçok sanatçıya olduğu gibi İsa Bürü'ye de ilham kaynağı olmuştu.Yılmaz Kurt'u dinlerken Cümbüşe gönlünü kaptırır. Tek telli mandolinle başladığı müzik hayatına saz, tambur ve darbuka gibi enstrümanlarla devam Eden İsa Bürü, cümbüş çalmayı kafasına koyar. Bürü’nün cümbüşe nasıl başladığını “Yılmaz Kurt ağabeyimin düğününe geldi. Cümbüş çalmasından çok etkilendim. Cümbüşe merak sardım. Şarkılarını çok seviyordum. Emmi rohi teşşiye adlı Arapça parça, tüm Batman’ın dilindeydi o zamanlar. Kısa sürede cümbüş çalmayı öğrendim” ifadeleriyle anlatıyor.
DÜĞÜNLERE GİTMEYE BAŞLAR
Kısa sürede cümbüş çalmayı öğrenen İsa Bürü, cümbüş ve darbuka ile düğünlere gitmeye başlar. O dönemler düğünler üç gün üç gece yapılırmış. Arkadaşları Emin Taner ve Ziver Köz'ün desteği ile kısa sürede tanınan İsa Bürü “Arkadaşlarımın çevresi genişti. Onlarla beraber düğünlere gidip çalıyorduk onların sayesinde kısa sürede tanındım” diyor.
SESLENDİRME CİHAZ YOKTU
O zamanlar ses yükseltici cihazların olmadığını belirten Bürü, Limofon denilen teneke cihaz ve havalı hoparlör alır. Ses çok gelsin diye hoparlörleri ağaç dallarına veya damlara kurduklarını belirten Bürü, daha sonra profesyonel ses cihazı almak için para toplar. Bürü, “Bir yandan düğünlere giderken diğer yandan sanayi çarşısında dayımın yanında çalışmaya başladım. Kafamda daha profesyonel bir ses cihazı vardır. 1975 yılında seslendirme cihazı aldım. Anfi ve iki tekli hoparlör aldım. Batman küçük bir kasabaydı o günün koşullarına göre çok lüks sayılırdı. Ses Tüm Batman'dan duyuluyordu” şeklinde konuştu.
ARTIK BATMAN'DA ARANAN BİR MÜZİSYENDİR
80'lı yıllarda yükselişe geçen Bürü, düğünden düğüne koşar. Cümbüşün teline vurdukça insanlar coşuyor. Batman'da aranan bir müzisyendir. Seslendirme cihazından sonra Bateri takviyesi yapar. Arkadaşların desteği ile bir ekip kurar. Bürü o günleri “Emin Taner, Ziver Köz ile beraber cümbüş, saz ve darbuka çalıyordum. Fazla ekip yoktu. Davul zurna ve kemençeciler vardı. Düğünlerin aranan ismi olmuştuk. Bizim piyasaya girmemiz bu müzisyenler arkadaşların işine olumsuz yansıdı. Yavaş yavaş Batman dışına da çıkmaya başladık. Takviye ekiple kadroyu güçlendirdik. Hızla gelişen Batman'da artan düğünlerde o dönem Müzikle uğraşan Emmo Celal, Bahri Tunç, Doğan Binici, Bilal Görmüş, Halit Hoca ve Reşat Akyürek gibi arkadaşlarla da çalıştık” cümleleriyle aktarıyor.
DÜĞÜNLERE YETİŞEMİYORDUK. EKİBİ GÜÇLENDİRİP İKİYE AYRILDIK.
Batman dışındaki düğünlere de gitmeye başlayan Bürü ve arkadaşları yoğunluktan ötürü ekibi güçlendirip ikiye bölerler. Köy düğünleri zevkli olsa da yol ve elektrik sıkıntısından ötürü büyük sıkıntı yaşarlar. O düğünleri Bürü’den dinleyelim: “Yüksek sesli düğünlerle tanışan köylüler davul zurna yerine bizi tercih ediyordu. Köy düğünleri çok zevkliydi. Ancak bazı köy yolları yoktu. Araçla belli bir yere kadar gidiyorduk. Cihazları sırtımıza yükleyip yolun geri kalan kısmını yürüyerek gitmek zorunda kalıyorduk. Köyler bizi çok beğeniyordu. Bazı köylerde elektrik yoktu. Aküyle cihazları çalıştırıyorduk. Elektrik geldikten sonra kaliteli cihaz almaya başladık”
DÜĞÜNLER DIŞARIDA YAPILIYORDU
O yıllarda düğün salonları olmadığı için düğünlerin dışarıda yapıldığını belirten Bürü “Kış günleri yağmurda, karda, soğukta, yazın sıcağında her yerde çalıyorduk. Bayanlar damlarda balkonlarda dizilirdi, erkekler aşağıda halay çekerdi. Düğünler konser havasında geçerdi. Cep telefonu gibi iletişim araçları yoktu. Gençler düğünde buluşup anlaşıyordu. Özellikle çepik oyunu şifrelerle dolu bir oyundu. Çepikte parmak, el kol ve parmak hareketleriyle kıza buluşma teklif edenler vardı” ifadelerini kullanıyor.
MÜZİK EVİ AÇAR...
İşleri iyi giden Bürü, yavaş yavaş çocukluk hayalini gerçekleştir. Gülistan Caddesinde müzik evi açar. Burada müzik aletleri satıp kurs vermeye başlar. Birçok müzisyen yetiştirir. Amatör olarak müzik yapan İsa Bürü oyun havalarından oluşan kaset çıkartır. Artık gitmediği düğünlerde İsa Bürü’nün sesi duyulur. Düğün ekibi tutmayan düğünler çıkan kasetlerin önünde düğünlerini yapıp halay çekerler. Kasetlerden sonra beste yapma çalışmalarına başlayan Bürü. Minnoş ve Ben Batmanlı olaydım şarkılarını besteler.
MÜZİĞİ ÇOK SEVDİĞİMDEN AKLIMA BAŞKA MESLEK GELMEDİ
Emekli olan Bürü, artık her düğüne gitmiyor. Sadece istek üzerine eşin dostun düğününe gidiyor. Öğrencilere ders veriyor. Komando Caddesi üzerinde bulunan iş yerinde müzik aletleri satıyor. 1970’lerde başlayıp günümüze kadar süren müzik yaşamında çok güzel günler yaşadığını belirten İsa Bürü, “başka meslek düşündün mü” şeklindeki sorumuza “Müziği çok sevdiğim için aklıma başka meslek gelmedi” yanıtını veriyor.
***********************************
MÜZİK NASIL ORTAYA ÇIKMIŞ?
Müzik var oluşumuzdan bu yana, içimizde bir yerlerde hep bizimle. Peki, müzik nasıl doğdu? İnsanlar sesi nasıl keşfetti?
Müziğin insanlık tarihi boyunca var olduğu düşünülür. Hatta bazı kaynaklar insanların daha konuşmaya başlamadan önce şarkı söyleyerek iletişime geçtiklerini söyler.
İlk insanlar, sesleri avcılıkta ya da bu tür çalışma sırasında ve haberleşmede vb. kullanmış olmalılar. Bir kısım araştırmacıya göre müzik, ilk insanlarda işaret verme görevi gören ünlem ve bağırtılardan ortaya çıkar. Onlara göre insanoğlu, ilk zamanlarda çalışma sırasında harcadığı çabayı hafifletmek amacıyla dans edip şarkı söylemiştir.
MUSİC İSMİ, TUNAN MİTOLOJİSİNDEN GELİR
Music ismi eski Yunan mitolojisinden gelmektedir. Müzikle ilgili çeşitli çalışmalar yapılmıştır ancak bunlardan bizim ilk olarak bildiğimiz kişi Boethiustur. Boethius çeşitli harflerden yararlanarak şimdiki kullandığımız nota sisteminin bir kısmını oluşturmayı başarmıştır ancak daha sonra bir papaz tarafında geliştirilmiş ve bizim kullandığımız halini almıştır.
Günümüzde bulgusuna rastlanan en eski müzik yazmaları ise Hindistan’da bulunmuştur. Bu yazmalar yaklaşık 3000 yıl öncesine aittir. Eski Yunan ve Çinliler çok mutlu olduklarında veya çok üzüntülü olduklarında müziği kullanmışlardır. Eski Mısırda ise müzik daha çok koro şeklinde söylenilirmiş. Mısırlılar kendilerine orkestra kurmuş ve orkestralarında arp, flüt ve çeşitli çıngıraklar yer alıyormuş.
İlk insan, ayakları, elleri, gırtlağı ve beyni ile yarattığı kendi dünyasını giderek çeşitli seslerle doldurmuş; zamanla bir delik öküz boynuzundan, içi oyuk bir kamıştan ya da kemikten uyumlu sesler elde ederek kendisine zengin bir iç hayat örmüştür. Üflemeli çalgılar böyle doğmuş.
Ayrıca avcılıkta kullanılan gerilmiş yaylardan çıkan sesler, yeni bir çalgı ailesinin, telli çalgılar grubunun doğmasına yol açmış olmalı. Yine kemikler, taşlar, tahtalar ya da gerilmiş derilere vurularak bugünün vurmalı çalgılarının ilkleri oluşmuş olabilir. (Kaynak-İnternet- ilklerin kitabı)