Terörsüz Türkiye - 2

Süleyman Soylu’nun Terörsüz Türkiye çalışmasına ne diyeceği ya da ne demeyeceği niçin önemli?

Terörsüz Türkiye - 2

Bu soruya cevap aramamın en temel nedenlerinden birisi Terörsüz Türkiye çalışmasına halk nasıl bakıyor başlıklı yaptığım saha çalışmasında bir şehit babasının bana yönelttiği soruydu

şöyle sormuştu şehidimin babası; “Süleyman Soylunun İçişleri bakanlığından alınmasıyla terörsüz Türkiye planının arasında bir ilgi, alaka var mıdır?”

Ne diyeceğimi şaşırmış öyle bakakalmıştım bir süre.

Bu soru karşısında hayrete düşmemin iki temel sebebi vardı.

1-Böylesi bir ihtimal hiç aklıma gelmemişti.

2-Bu tez kafamda birçok deli soruların meydana gelmesine neden olmuştu.

Şehit babasının söylediği gibi Soylu teröre karşı şahin ve keskin görüşleriyle bilindiği için mi yeni dönemde İçişleri bakanlığına veda etmişti.

Soylu, Teröre karşı güvenlik politikalarından asla vazgeçilmemesi gerektiğini ifade eden ve teröriste asla güvenilmemesi gerektiğine inanan bir düşünceye sahipti.

Yani Soylu’nun teröre karşı düşünce bariyerleri vardı ve PKK’ya karşı bakanlığı döneminde yürüttüğü etkin karşı koyma çalışmasında bu kanaatini destekleyecek birçok özel bilgiye sahipti.

Acaba bu nedenlerle mi Devlet aklı böyle geniş kapsamlı, çok ayrıntılı bir planlama çalışmasına girerken Soylu gibi devlete hizmette kusur etmemiş bir tecrübeli ve ciddi devlet adamının görüşlerini alma gereği duymamıştı?

DEM’liler dahil birçok unsur ve yapı ile ortak çalışma yürüten devlet üniteleri şehit aileleri ve gaziler üzerinde büyük bir saygınlık ve sevgiye sahip Soylu’dan niye sürece destek vermesini istememişti veya böyle bir talep Soylu’ya gelmiş ise Soylu’nun tavrı ve davranış modeli ne olmuştu?

Kamuoyu bu sorular konusunda net bir bilgiye sahip değil.

Şehit babasına ‘böyle bir yargıya neden girdin dostum’ dediğimde acı bir tebessümle bana;

Soylu’nun ‘TBMM çatısı altında yaptığı konuşmalara bir bak ne dediğimi anlarsın’ demişti.

Soylu, ‘ terörsüz Türkiye çalışmasına nasıl bakıyor’ sorusu üzerinde ihtimaller hesabından yola çıkarak bazı sonuçlara vardım ama bu hususta kesin bir kanaate sahip değilim.

Amacım bir niyet okuyuculuğu değil elbet, Hepsinden en önemlisi Soylu ile Terörsüz Türkiye çalışmasını karşı karşıya getirme gibi sinsi bir plan ve stratejidense Cenabı Allah’a sığınırım.

MHP lideri Bilge önder Devlet Bahçeli’nin Terörsüz Türkiye çalışmasına engel olmak isteyenler için söylediği çok ilginç şu ifadelere bakalım;

"Bilhassa melezleşmiş bir millet yapısını dikte etmenin peşine düşenler, yürürlükteki Anayasa’da ifadesini bulan Türk vatandaşlığı tanımını pervasızca ve peşin hükümlerle tartışmaya açanlar terörsüz Türkiye seferberliğini kesintiye uğratmanın düşünü kuran tatlı su kurnazlarıdır."

Kısaca şunu belirteyim;

Komplo teorisyenlerine analiz yapma fırsatı vermemek adına bu husustaki düşünce ve arayışlarımda Soylu, Terörsüz Türkiye karşısında bir muhaliftir demiyorum.

Samimi niyetim ve çabam iki dönem etkin ve etkili bir içişleri bakanlığı yapmış hatta bir dönem istifa etme noktasına geldiği halde hem Devlet Bahçeli Beyin kendine sahip çıkması hem de Cumhur reisin onun istifasını kabul etmeyip göreve devam etmesini talep etmesi çok önemliydi.

Zira bir dönem Milletin büyük bir çoğunluğu İçişleri Bakanlığı görevi yapan Soylu’yu hem desteklemiş hem güvenmişti.

Özellikle şehit aileleri ve Gazilerin Süleyman Soylu’ya duyduğu engin sevgi ve saygı kulaktan kulağa yayılmıştı.

Bu bağlamda böyle bir ismin İmralı’dan gelen bu çağrılara ne diyeceğini çok önemli kılıyordu.

Soylu’nun Terörsüz Türkiye noktasında ne düşünüyor sorusuna cevap aramaya çalışırken; birilerinin onun neyi nasıl düşünebileceğini nerden biliyorsun sorusuna şöyle cevap vereyim;

Aslında Bakan Soylu’yu on yıllarca önceden tanımaya başladığımı belirtmemde yarar var.

Süleyman Soylu’yu ilk gördüğüm yıllar 1999 senesinin sonlarına doğruydu.  Dönemin Başbakanı Tansu Çilleri izlemek ve bazı saha analizleri yapmak için İstanbul’a gitmiştim.

Toplantı salonunun girişinde genç bir insanın etrafında kümelenmiş genç erkek ve bayanlardan oluşan bir gruba direktifler vererek salonu organize etmesi dikkatimi çekmiş yanımdaki o dönemin Milletvekiline bu gencin kim olduğunu sormuştum.

O vekil birazda hoşnutsuz bir biçimde Çiller’in İstanbul İl Başkanlığına atadığı başımıza getirdiği biri diye cevap vermişti.

Daha sonraki yıllarda Soylu’yu uzaktan izlemeye çalıştım. Demokrat Parti Genel Başkanlığına geldiğinde yanımdaki bir dostuma; Kendine yazık etti dediğimi dün gibi hatırlıyorum.

Zaman beni haklı çıkarmış ve Soylu bir süre sonra kendi isteğiyle Genel başkanlık koltuğunu bırakmıştı. Zira o yıllarda ezici bir iktidar çoğunluğunu elde eden Ak Parti karşısında dayanması ve direnmesi olası değildi.

Takvimler 2010 yılını gösterdiğinde ülke büyük bir referandum sürecine girmiş, coğrafyamızdaki bu tercih süreci adeta Ak Parti’nin kabulü noktasında bir politik tercihe evirilmişti.

Referanduma hayır diyen cephenin tezlerini incelediğim dönemde Soylu’nun önderliğinde başlatılan Demokrasi Buluşmaları toplantıları beni hem çok şaşırtmış hem hayrete düşürmüştü. Zira bu dönemde Soylu, ‘Evet’ tercihinin yapılması gerektiğini tüm benliği ve samimiyetiyle anlatırken eski yol arkadaşları tarafından ihanet ve hainlikle eş değerde suçlanmaya başlamıştı.

Bir süre sonra ise Soylu Ak Partiye katıldı ve kısa bir süre sonra Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığına bir süre sonra ise İçişleri bakanlığına atandı.

15 Temmuz darbe girişimin yaşayan Soylu’yu siyasi hayatımızda zirveye çıkaran ise İçişleri Bakanlığı döneminde teröre karşı verdiği amansız mücadeleydi.

Soylu, bu satırların yazıldığından habersizdir. Kendisiyle ne yüz yüze ne telefonda bir tanışıklığım, konuşmamda yoktur. Kendisiyle uzun soluklu bir politik analiz yapma şansım hiç olmadı. Bu nedenle yazdığım tüm görüşler bana aittir ve kişisel düşüncelerimdir.

Terörsüz Türkiye konulu makalemin yazıldığından Soylunun haberi olur mu? okur mu bilmem ama bildiğim bir husus var;

Terörsüz Türkiye çalışmasına ciddi katkısı olabilecek bir tecrübeli devlet adamının neden hala suskun ve köşesinde sessizce durduğunu anlamakta zorlanan birçok okurumun duygu ve düşüncelerini dillendirmeye çalıştım.

Araştırmacı Gazeteciliğin temel amaçlarından biri de toplumun duygularını seslendirmek değimlidir?

Hoşçakalınız…

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR