TOPLUMSAL HAYATIN VAZGEÇİLMEZ CİLVELERİ

Toplumsal yaşantımız, değişik evrelerden oluşmaktadır. Bu evreleri doğumdan ölüme kadar insanoğlu seçmekte özgür değildir.

TOPLUMSAL HAYATIN VAZGEÇİLMEZ CİLVELERİ

 

Hangi toprakta dünyaya gözlerini açarsa, bulunduğu yere göre hareket etmek zorundadır. Bir nevi özgürlük kısıtlayıcı nitelik taşımaktadır. Bunların altın kuralları vardır. Tabiri caizse, ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin hesabı mevcuttur. Özellikle töre diye tabir edilen katı bir kural hâkimdir. Töre içinde insanlığı barındırmayan bir toplumsal yaşamı anımsatmaktadır. Neticede bu kavramın değişik, pekte iyi olmayan yönleri vardır. Bunun başında yüzyıllardır süre gelen kan davası gelmektedir. Özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesini zehreden bu kavram, her yıl sayısını bile bizlerin bilmediği kadar insanın canına mal oluyor. Sebebi ise; vakti zamanın da dedesinin dedesi birini öldürmüş, o da onun öcünü almak için bu yola baş koymuş vss...
Ne gerek var bu tür olaylara.
Zaten dünya var olduğundan bu yana, hep savaşlar yaşanmış, milyonlarca insanımız vatanını korumak için canlarını hiçe saymış, bu köreltilmiş duygu niye?
Her ne kadar içimizi yazılara döksekte bu konularda, yinede insanımız kendi bildiğini okuyacak, neyse daha fazla bu konulara girmek günümüzde ne yazık ki çözüm değil.
Yaşantımızın üç altın kuralı vardı ya işte onlardan bir tanesi de sosyo-kültürel faaliyetler. Sosyo-kültürel diye tabir edilen bu kavram, tam anlamıyla hayatımızın dönüm noktasını oluşturmaktadır. İnsanın bütün benliğini ortaya çıkarmaktadır. Çünkü insan bu kavram neticesinde nereden geldiğini, hangi topluma ait bir birey olduğunu ancak bu yolla kestirebilmektedir. Günümüze şöyle bir göz attığımız zaman, görüyoruz ki toplumumuzda kültürel yozlaşma almış başını gidiyor. Kendi kültürümüzden çok uzakta bir yaşam sürdürmekteyiz. İnsanımızda oluşan bu asimilasyon canavarı kendi benliklerini yok etmektedir. Hep bir batı özentisi, elit bir yaşam tarzı nerden geldiğimizi unutturmuş bizlere. 
...
Biz neden böyle olduk, yaşadığımız çevresel etmenler bizleri bu hale getirdi. Bu duruma bir el atmak gerekir. En güzel örneklerden bir tanesi de ülkemizin dini bayramları, eskiden bayram gelince herkesi bir sevinç sarardı. Ziyaretler, bayramlaşmaya giden insanlar vss.. Şimdilerde nerede o güzelim merasimler, gözlerimiz yollarda kaldı. 
Her şeyi yaşayıp duralım öylece, takalım at gözlüklerini sadece hayata bildiğimiz yoldan devam edelim, her ne kadar böyle yapsakta bu bize bir şey kazandırmaz ki. 
Sosyo-ekonomik kavram can damarımız. Hayatımızı renklendiren, bizleri yarı ölü yarı canlı kılan temel direğimiz. Ekonomik anlamda toplumsal yapımız hiç iyi bir durumda değil. Her geçen gün biraz daha dibe çöküyoruz. O kadar sahipsiz bir millet oluvermişiz ki, diğer ülkeler halimizi görüp bizleri gambazlamak için resmen sıraya girmiş durumdalar. İnsanımız  ekonomiyi canlandıracağına  daha çok savurganlık yaparak ekonomik anlamda piyasayı çökertiyor. Dikkat ederseniz, son günlerde yine zamlar gündemde. Özellikle sigara fiyatlarındaki artış herkesi şoke etti. Maksat  ne? Sigara içişini en aza indirgemek mi, yoksa ekonomiyi canlandırıp, kendi ceplerini yasa dışı yollardan doldurmak mı? Bilinmez.... Allah sonumuzu hayır etsin. 
Siyasete girmeye hiç gerek yok. Ülkemizde her şey yaşanır oldu. Aklınıza ne geliyorsa artık. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk bu ülkemiz için çok güzel faaliyetlerde bulunmuştu vakti zamanında. Şimdi ise, başımızdaki devlet büyüklerimiz ulu önderimizin kurduğu bu naçizane Türkiye Cumhuriyetine gözü gibi bakıyor değilmi? Ülkemiz için en hayırlısı ne ise o olsun...

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...