Avrupa’da 18. Yüzyılda başlayan sanayileşme hamlesini, 20. Yüzyılın başında hızlı bir şekilde ABD takip etti. 21. yüzyılın başlarında ise Çin ekonomik bir güç olarak ortaya çıkarak sanayileşmenin öncülüğünü üstlendi.
Ülkelerin refah ve kalkınma göstergesi olarak kabul edilen bu tarihsel sanayileşme ve kentleşme dönemleri hammadde (emtia) talebinin katlanarak artmasını sağladı.
Buna uluslararası sermaye piyasalarında spekülatif alımların da eşlik etmesi ile emtia fiyatlarının dönemsel olarak çok yükselmesini sağladı.
Günümüzde Çin, Hindistan, Rusya ve Brezilya (BRİC Ülkeleri) gibi gelişmekte olan ülkelerde artan nüfus, refah düzeyi, sanayileşme ve kentleşmeyle birlikte özellikle metal fiyatlarında yukarı yönlü bir hareket meydana gelmesine neden oldu.
Covid-19 sonrası güçlenen yeşil ekonomi teşvikleri ve yenilebilir enerjiye geçiş politikaları da birçok metalin fiyatı için itici güç olacak gibi durmaktadır.
Güneş enerjisi üretiminde kullanılan paneller, rüzgar tribünleri ve elektrikli araçlarda yoğun olarak kullanılan demir cevheri, bakır, çinko ve alüminyum başta olmak üzere çeşitli metallerin çevreci ekonomiden destek görmesi beklenmektedir.
Yeşil teknoloji de dahil olmak üzere tüketici odaklı teşvik ve hızlandırılmış altyapı yatırımları da metallere olan endüstriyel talebi canlandıracak.
Emtia analistlerine göre son aylarda emtia fiyatlarını etkileyecek 3 ana faktör bulunmaktadır:
1- Aşının uygulamaya girmesiyle hayat normalleştikçe dünya ekonomileri toparlanmaya başlayacak olması ticari ve sinai yaşamı pandemi öncesine döndüreceği için birçok emtiaya talep artacak.
2- Başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin dünyadaki ekonomik durgunluğu önlemek için finansmana ulaşım kolaylığı yönündeki parasal ve mali politikalar (düşük faiz ve zayıf dolar) üretim ve tüketime konu olan emtiaları destekleyecek.
3- Dünyada üretilen birçok emtianın çok büyük bir bölümünü tek başına tüketen Çin’in ve Hindistan gibi diğer Asya ülkelerinin inşaat ve imalat sanayisini canlı tutmak adına metallere olan ihtiyacı da emtia talebini diri tutacak
Küresel büyümenin barometrelerinden biri olarak kabul edilen emtialar ile ilgili bu değerlendirmeler ışığında metal fiyatlarında son zamanlarda meydana gelen yükselişler önemli boyutlara ulaşmış durumdadır.
Geçen sene bu aylarda pandeminin etkisiyle 4.250 dolara düşen bakır fiyatları 9.000 doların üstüne, 12.000 dolar seviyelerine gerileyen nikel fiyatları 18.000 doların üstüne, 1.500 doların altına gerileyen alüminyum fiyatları 2000 doların üstüne 2000 doların altında seyreden çinko fiyatları 2800 dolara ve 100 doların altında seyreden demir cevheri fiyatları ise 175 dolara yükselmiştir.
Altın ve gümüşten sonra uluslararası sermaye piyasalarında en çok ilgi gören bakır fiyatları ise güçlü talep ve sıkı tedarik beklentisinin desteği ile geçen hafta çıktığı sekiz yılın en yüksek seviyesini geçerek 9.200 dolarla Eylül 2012’den beri en yüksek seviyesi yakalamıştır.
Keza nikel de 2014’ten bu yana ilk kez 20.000 doların üzerine çıkmış, demir cevheri ise ton başına 175 doların üzerinde ve 10 yılın en yüksek seviyesine yakın işlem görmüştür.
Uluslararası piyasalarda emtia fiyatlarındaki bu gelişmeler ışığında bir değerlendirme yapacak olursak, ülkelerin sanayileşme düzeyi ile maden ve özellikle metal tüketimleri arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır.
Ülkelerin kişi başına düşen milli geliri ve sanayileşme düzeyi arttıkça metal tüketimleri artmakta ve yazımıza konu olan emtialara ihtiyaç düzeyi yükselmektedir.
Bu bağlamda ülkemizin sanayileşmesi ve gelişmesi, daha fazla metal tüketimini zorunlu kılmaktadır.
Ülkemizde halen metalik madenler büyük ölçüde cevher ve konsantre ağırlıklı olarak üretilmekte ve satışa konu edilmektedir.
Sanayimizin ihtiyaç duyduğu birçok metalik madende net ithalatçı konumunda olduğumuz için maden ithalatına her yıl 30-35 milyar dolar döviz ödemekteyiz.
Dolayısıyla emtia fiyatlarındaki yükseliş ve dalgalanmalar ülkemizi bu mana da olumsuz etkilemektedir.
Türkiye, halen altın ve gümüş gibi kıymetli madenler ile bakır, kurşun, çinko, alüminyum ve nikel gibi emtialara ödenen döviz yüzünden ciddi cari açık veren bir ülke konumundadır.
Ülkemizin metalik madenlerde cevher ve konsantre üretip satan ülke olmaktan çıkarak metal üreten ülke konumuna gelmesi için altın, gümüş, bakır, kurşun, çinko ve nikel gibi metal madenlerine özel önem verilerek desteklenmesi gerekmektedir.
Bu kapsamda öncelikle metal madenciliğinde üç ürün hedeflenerek öncelikle altın, gümüş üretimi ile paslanmaz çelik, metal bakır, çinko ve alüminyum için izabe yatırımları teşvik edilmelidir.
Son zamanlarda madencilik sektörü ile ilgili olarak çevresel hareketlere bağlı olarak kamuoyunda oluşan olumsuz algı, madencilik yatırımları önünde ciddi bir engel olarak durmaktadır.
Bilimsel metotlara uygun olarak insanı ve çevreyi odağa alan, sosyal onay ve toplumsal kabul prensipleri ile gerçekleştirilecek madencilik yatırımlarının hayata geçirilmesinde hiçbir tereddüttün yaşanmaması gerekmektedir.
Madencilik politikalarını ve mevzuatını yürüten Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile diğer ilgili kurum ve kuruluşların şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da ülkemizde katma değer oluşturarak istihdamın gelişmesine katkı sunacak madencilik sektörü yatırımlarına destek olması gerekmektedir.
ULUSLARARASI EMTİA FİYATLARINDAKİ DEĞİŞİMLERİN ÜLKEMİZ MADENCİLİK SEKTÖRÜNE ETKİLERİ
- 10-03-2021 15:57
- 36
Uluslararası finans çevrelerinin yakından takip ettiği borsa ve tahvil piyasalarından sonra üçüncü büyük ekonomik varlık sınıfı olarak kabul edilen emtialarda son dönemlerde ki yükselişle birlikte ciddi bir ralli yaşanmaktadır.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...