UNUTULMAYA YÜZ TUTAN MESLEKLER VE DUAYENLER 1

Bu haftaki Nostalji Köşemizde sizlere “eskiyen, eskimeye yüz tutan ve yıllara meydan okuyan” meslekler ile bu meslekleri Batman’da icra eden duayenleri tanıtacağız.

UNUTULMAYA YÜZ TUTAN MESLEKLER VE DUAYENLER 1

Yazan ve derleyen EKREM GÜNAYDIN

İzinsiz iktibas edilemez.

Gelişen teknolojiyle beraber unutulmaya yüz tutmuş meslekler her geçen gün daha da eriyor. Taş ustacılığından antikacılığa, kalaycılıktan değirmenciliğe, emanetçilikten semerciliğe kadar yüze yakın mesleğin çoğu tarihe karışırken, bazıları ise direnmeye devam ediyor.

Dünya hızlı değişiyor ve teknoloji akıllara durgunluk verecek şekilde ilerliyor. Teknolojinin ilerlemesi, sanayinin gelişmesi, nüfusun çoğalması gibi pek çok etken, bazı mesleklerin yok olmasına sebep oluyor. Bugün taşçılık, hattatlık, değirmencilik, dokumacılık, çömlekçilik, demircilik, kalaycılık, tenekecilik, hancılık, sepetçilik gibi meslekler değişen ekonomik koşulların bir sonucu olarak seri üretime, robotlara, makinelere yenik düştü. Teknolojik seviyesinin bir sonucu olarak kaybolan veya unutulan bazı meslekleri araştırdık. İşte o meslekler;

TAŞ İŞLEMECİLİĞİ

İnşaatlarda taş kullanıldığı zaman taşları yontan, kesen, süsleyen ve üzerine yazı yazan ustalara taşçı, taş ustası, taş yontucusu denir. Taş yontucuları, ufacık elleri ve yufka yürekleriyle ağır, şekilsiz, kocaman taşlara biçim verirler. Taşçılar, binaların yapımında, binaların kapı ve pencere taşlarının yapım ve süslemesinde, köprü inşaatlarında, mezar taşı yapım ve yazımında aranan ve çok değer verilen ustalardı. Taşçılıkta en zor şeylerden biri kilit taşının yapımı ve yerine yerleştirilmesiydi. Tuğla sanayinin gelişmesi, çirkin briketlerin yaygın olarak kullanımına başlanması, beton ve beton türevi yapı malzemelerinin daha kolay uygulanabilmesi ve daha ekonomik olması yüzünden bu meslek kaybolmaya başladı. Günümüzde sayıları çok azalmış olan taş ustaları, eski taş yapıların restorasyon (yenileme) çalışmalarında, zevk sahibi kişilerin lüks konut veya işyerleri yapımlarında ancak aranır olmaktadır.

SAAT TAMİRCİLİĞİ

Saatin ilk defa seri olarak üretilmesi yaklaşık iki yüzyıl önce ABD’de oldu. Seri üretim ile birlikte yaygınlaşan saat kullanımı günümüzde yerini cep telefonuna bıraktı. Şimdilerde saat takmak bir zevk işi. Saati öğrenmek için illa saat kullanmak gerekmiyor. Bu nedenle de eskilerde çok revaçta olan saat tamirciliği işi, tarihe ha karıştı ha karışacak.

HATTATLIK

Hat, Arapça çizgi demektir. İnce, uzun, doğru yol, birçok noktaların birbirine bitişerek sıralanmasından meydana gelen çizgi, çizgiye benzeyen şeyler ve yazı gibi anlamlara gelir. Bu kelime özellikle İslam kültüründe, yazı ve güzel yazı manalarında kullanılmıştır. Hat sanatı Arap harflerinin 6. yüzyıl ve 10. yüzyıl arasında geçirdiği bir gelişme döneminden sonra ortaya çıkmıştır. Anadolu halkları Müslüman olduktan ve Arap alfabesini benimsedikten sonra hat sanatıyla ilgilenmeye başlamıştır. Hat sanatında da yazının temel aracı kalemdir. Hat sanatında kalem olarak daha çok kamış kullanılırdı. Kamışın ucu yazılacak yazının kalınlığına göre makta denilen sert maddelerden yapılmış altlığın üstünde eğik olarak tutulur ve kalemtıraş olarak adlandırılan özel bir bıçakla yontulurdu. Celî yazılar ise ağaçtan yapılmış kalın uçlu kalemlerle yazılırdı. Çok ince yazılar için madeni uçlar da kullanılmıştır. Hat sanatında kullanılan mürekkep de özel olarak hazırlanırdı. Yağlı isin çeşitli katkı maddeleriyle karıştırılmasıyla elde edilen bu mürekkep akıcı biçimde yazı yazmayı sağlar, yanlış yazma durumunda da kolayca silinirdi. Hat sanatında kullanılan kâğıtlar da özeldi. Mürekkebi emip dağıtmaması, kaleme akıcılık sağlaması için kâğıtlar âhar denilen bir maddeyle saydamlaştırılırdı.

TAKUNYA

Takunya ya da nalın, kısmen veya tamamen tahtadan yapılmış bir ayakkabı çeşidi. Eskiden tüm camilerde kullanılan takunyaların yerini fabrika çıkışlı naylon terklikler aldı.

NALBANT

Taşıma ve ulaşım sektöründe kullanılan hayvanların nallanması hayvan tırnakları altına demir parçası yani nal ya da nalça çakılması nalbantlığı yaygın bir hale getirmişti. Günümüzde otomobil lastiği ne ise nal da dünün Osmanlısında aynı işlevi görüyordu. Nalbantlar genellikle ulaşım güzergâhlarında yer edinirdi.

MESTÇİ

Kundura ya da pabucun içine giyilen yumuşak ayakkabıya mest denirdi. Değişik türleri vardı. Devenin ayak derisinden yapılanına deve mesti yandan kopçalısına serhatlı mest denirdi. İç mekânların temiz tutulması mest giymeyi gerektiriyordu. Mestçi esnafı ayak ölçüsüne göre çalışırdı.

SAYACI

Saya ayakkabının yumuşak olan üst bölümü yani yüzüydü. Eskiden halk dilinde evlerin giriş kısmında ayakkabıların çıkarıldığı veya konduğu ufak bölüme de saya denirdi. Zamanla ayakkabı anlamında kullanılmaya başlandı. Sayacı dünün ayakkabıcısıydı. Yaygın bir zanaattı. Geniş bir müşteri kitlesine hitap ederdi.

DEĞİRMENCİLİK

Buğday, arpa, mısır, darı gibi tahılların öğütülerek un haline getirildiği yerlere değirmen, bu gibi yerleri işleten veya çalıştıranlara da değirmenci denir. Değirmencilik dünyanın en eski ve hayatî mesleklerinden biridir, ama bugün yok olan mesleklerin başında gelmektedir. El değirmenleri ortalama 50 cm çapında, 15 cm yüksekliğinde, yuvarlak, üst üste iki sert taştan oluşur. Alttaki taşın tam ortasında dökülmüş kurşunla tutturulmuş çelik bir mil bulunur. Üsteki taşın ise ortasında yaklaşık 7- 8 cm çapında oyulmuş bir boşluk olur. Ayrıca üst taşın üzerinde yine dökülmüş kurşunla tutturulmuş çelik bir çevirme kolu bulunur. El değirmeni çalıştırılacağı zaman, üste gelecek taşın oyuk deliği alttaki taşın miline geçecek şekilde değirmen taşları üst üste konulur. Alt taş sabit kalır, üsteki taş çevirme kolu sayesinde alttaki taşın üzerinde yatay olarak çevrilir. Bu çevirme esnasında üsteki taşın ortasındaki boşluktan ne öğütülecekse yavaş yavaş elle dökülür. Kolla birli, ikili ve hatta üçlü değirmen çevrilir. İki taşın arasından öğütülen şey öğütülmüş haliyle çıkar. Bu tip değirmenlerde genellikle pilavlık bulgur, içli köfte ve çiğ köfte bulguru, yarma, mercimek öğütülürdü. Öğütülmüş bulgurun unundan da lapa yapılırdı. Değirmenler eskiden insan gücünden, hayvan gücünden, su ve rüzgâr gücünden yararlanılarak çalıştırılırdı. Değirmenler, insanlar için en büyük nimet olan ekmeğin hammaddesi unun elde edildiği yerler olduğu için, mübarek yerlerdi. Şimdi eskisi gibi değirmenler yok; var olanlar da elektrik enerjisiyle çalışmaktadır. Değirmenlerin yerini un fabrikaları aldı.

ORAKÇI VE TIRPANCI

Orak, ekin ve ot biçmede kullanılan, yarı çember biçiminde, yassı, ensiz keskin ağızlı bir bıçak ve bu bıçağa bağlı bir saptan oluşan bir tarım aracıdır. Orağı kullanana, orakla ot, arpa, buğday gibi tarım ürünlerini biçenlere orakçı denir.

Tırpan ise uzun bir sapın ucuna tutturulan, ot, arpa, buğday gibi ekinleri biçmeye yarayan hafifçe kıvrık, uzun çelik bir bıçaktır. Tırpan sallayanlara, tırpan atanlara, yani tırpanla ot, arpa, buğday gibi tarım ürünlerini biçenlere de tırpancı denir.

ÇÖMLEKÇİLİK

Fırınlanarak yapılan kilden eşyalara çömlek, bu işi yapanlara da çömlekçi denilir. Çömlekçi, dikey bir mil üzerinde hızla dönen çarkın/diskin tam ortasına konmuş biçim verilebilir kıvamdaki bir balçık/çamur parçasından çeşitli nesneler yapan zanaatçıdır. Dikey dönen bu çark/disk sayesinde nesneler çok çabuk yapılır. Uzman bir el dahi çarkla bir iki dakika içersinde yapılacak nesneyi çark olmaksızın elle yapılması halinde ancak 2-3 günde yapabilir. Balçıktan yapılan küp, güveç, habene/testi, kâse, saksı ve düdük gibi nesneler kuruduktan sonra kümbet biçiminde yapılmış fırınlarda pişirilir. Sonra da satışa sunulurlar. Çömlekçilik çok eski bir meslektir.

TENEKECİLİK

Tenekeden çeşitli eşya yapan ustalara tenekeci denir. Tenekeciler tenekeleri kesip biçer, onlara çeşitli şekiller verir, üzerlerine kabartmalar yapar ve lehim yaparak parçaları birleştirir. Teneke yumuşak çelikten üretilen, üzeri kalay kaplı ince sacdır. Binalarda çortan, çatı olukları, soba, soba boru ve dirsekleri, maşrapalar, idare lambaları, huniler, fıskiyeler, pekmez ve yağ-peynir kapları... Tenekeci ustaların hünerli ellerinden çıkan araç gereçlerden birkaçıdır. Diğer kaybolan meslekler gibi tenekecilik de, gıda ve ambalaj sektörünün gelişmesi, maden kömürünün ısıtmada kullanılması ve kaloriferli ısıtma sistemlerinin refah nedeniyle tercih edilmesi gibi nedenlerden gözden düştü.

KALAYCILIK

Kalay, gelişimini bakır kaplara borçludur ya da tam tersi, bakır kaplar gelişimini kalaya borçludur. Kalayın bulunması bakırın mutfakta geniş ölçüde kullanımına neden olmuştur. Bakır kaplar tek başına kullanıldığında hava ile teması sonucu oksitlenmesi (kararması) ve yiyecek, içecekle teması sonucuyla da yüzeyde bakır sülfatın oluşması (yeşillenmesi) sonucu –ki buna yaşlılarımız cenk derdi- zehirlenmelere ve ölümlere neden oluyordu. Kalayın bakırla işbirliği, kalaycılık denen bir mesleği ortaya çıkarmıştır. Bakır kapların üzerini kalayla kaplayanlara kalaycı denir. Onları çalışırken seyretmesi çok zevkli olurdu. Kalaycılar, eski mutfakların tel dolaplarını ışıltılarını doldururdu. Sihirbaz gibiydiler, bir anda simsiyah yanmış tencereler ışıl ışıl olurdu.

ARZUHALCİ

Ücret karşılığı mektup, dilekçe vb. yazan, form dolduran kimselere Arzuhalci denirdi. Arzuhalciler dilekçe yazmanın yanı sıra, vatandaşın yerine onların resmi dairelerdeki ( bayındırlık, tapu, evlenme vs.) işlerini de takip ederlerdi.

Arzuhalci, eskiden Belediye veya adliye gibi devlet dairelerinin yakınında, köşe başlarında halkın mektup, dilekçe yazmak gibi işlerini yapardı.

EL SÜPÜRGECİSİ

Süpürgecilerin sayısı artık çok az da kalsa ve eskisi kadar popüler olmasalar da hala el süpürgeleri hala birçok evde kullanılıyor.

ESANSÇI

Esansçılık, iki kapaklı dört tarafı cam bir kutu içine yerleştirilmiş küçük şişelerde esans satma işine denir. Genellikle köy, kasaba ve şehirlerin pazar yerlerinde, kahvehane, lokanta gibi toplu yasama mekânlarında dolaşır; belli ücret karşılığında bir miktar esansı bir enjektör aracılıyla müşterilerin üzerine püskürtürlerdi.

ÜÇ TEKERLEKLİ ARABACILIK

Petrolün bulunması ile birlikte hızla gelişen Batman’da, ulaşımı sağlayacak araçlara ihtiyaç duyulmaya başlandı. Henüz sadece kent yöneticilerine ait makam araçlarının bulunduğu Batman’da, üç tekerlekli arabalar piyasaya çıkmaya başladı. Bisikletin gelişmiş hali olarak, önünde eşya taşımaya yarayan 5 metre genişliğindeki sepetin bulunduğu üç tekerlekli arabalar, özellikle yükü ağır olan vatandaşlar için bulunmaz bir nimet olarak görülüyordu. Ekmek derdinde olan vatandaşlar, kıt kanaat biriktirdikleri paralarla üç tekerlekli araba satın alıp, kentin bir ucundan diğer ucuna vatandaşların yükünü taşıyarak ekmek parasını çıkarırdı. Son yıllarda sayısı hızla düşen üç tekerlekli arabalar, günümüzde daha çok yaşı küçük çocuklar tarafından, okul masraflarını çıkarma aracı olarak kullanılmaktadır.

TERZİLİK

Terzi, deri, kumaş ve buna benzer şeylerden erkek veya kadın elbisesi biçip diken kimsedir. Günümüzde elbise dikenlere terzi, bu mesleğe de terzilik ismi verilmektedir. Terzilik tarihi çok eskilere dayanan bir meslektir. Günümüzde genel olarak erkek ve bayan terzileri ayrıdır. Bazı yerlerdeyse hem erkek ve hem kadın elbise dikimleriyle uğraşan erkek terziler de vardır.

Terzilerin sayısı çok olmakla birlikte ne yazık ki o da kaybolmaya yüz tutan meslekler arasında görülmektedir.

HELVACLIK

Özellikle sabah kahvaltılarında yenilen, tahinden yapılmış, vitamin değeri yüksek bir besin olan helva, geçmiş yıllarda sofraların vazgeçilmezlerinden biriydi. Tahinin öğütülmesi ile elde edilen, susamlı, kakaolu, sade ve cevizli çeşitleri ile sıcak ekmek arasına konulup yenilen helvalar, bir dönem Batman’da en fazla rağbet gören yiyeceklerden biriydi. Fakirliğin görüldüğü o yıllarda her bütçeye hitap eden helvalar, zengin-fakir, işçi-işsiz, öğrenci-memur kısacası hemen hemen herkes tarafından tüketilirdi.

NOSTALJİ SAYFAMIZI HAZIRLAYAN EKREM GÜNAYDIN:

https://www.facebook.com/ekrem.gunaydin?fref=ts

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ