USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

Uyanışa Çağrı

Uyanışa Çağrı

Gazze'de Akan Kan ve Ümmetin Gafleti: Uyanışa Çağrı

Konuk Yazar:  BURHAN ÇELİK

Gazze'de Akan Kan ve Ümmetin Gafleti: Uyanışa Çağrı

Bugün Gazze’de yaşanan insanlık trajedisi, ümmetin ne kadar büyük bir gaflet içinde olduğunu bizlere bir kez daha gösteriyor. Müslümanların kardeşliği, kitap ve sünnetin temellerine dayanmasının yanı sıra bir insanlık meselesi olduğu dolayısıyla biz müslümanlar olarak bu kardeşliği göz ardı etmiş durumda, zulme sessiz kalıyoruz. Oysa Allah Kur’an-ı Kerim’de, Müslümanları birbirine kenetlenmiş bir duvar gibi olmaya çağırır (Saff, 4). Bu çağrıyı ihmal etmek, gafletin en tehlikeli boyutlarından biridir. Bugün bu gafletin bedelini sadece Gazze’de değil, dünyanın dört bir yanında mazlum Müslümanlar ödüyor.

Hamas’ın askeri kanadı Kassam Tugayları’nın Sözcüsü Ebu Ubeyde’nin şu meşhur sözü bizler için ders niteliğindedir: “Ey Haremeyn’de ibadet eden! Eğer bizi görseydin kendi ibadetinin bir oyun olduğunu anlardın. Senin yanağın gözyaşlarıyla ıslanırken bizim boynumuz kanla boyanıyor” sözü, derin bir anlam taşımaktadır. Bireysel ibadetle toplumsal sorumluluk arasındaki dengeyi gözler önüne sererken, Müslümanların gafletine ilişkin mühim bir uyarı niteliği taşır. Ebu Ubeyde, bu sözünde, bireysel ibadetleriyle meşgul olan kimseleri eleştirmekle beraber toplumsal bir sorumluluğun yansıması olması gerektiğini vurgulamaktadır. İslam’da ibadet, yalnızca kişinin Allah ile bağını güçlendiren bir fiil değil, bununla birlikte ümmetin refahı ve birliği için de önem arz eden bir görevi icap etmektedir. Zira Kur’an-ı Kerim’de sıkça vurgulanan sosyal adalet, yardımlaşma ve kardeşlik kavramları, ibadetin bu geniş anlamını takviye etmektedir.

Günümüzde yaşanan Gazze’de ki soykırıma baktığımızda, bu sözün önemi daha da derinleşmektedir. Modern dünyada Müslümanlar, bireysel ibadetler konusunda hassas olabilirler, ancak aynı duyarlılığı ümmetin acıları ve zulme uğrayan kardeşlerine yönelik göstermekte yetersiz kalmaktadırlar. Bu durum, İslam toplumlarının büyük bir kısmının gaflet içinde olduğunu göstermektedir.  Ebu Ubeyde’nin sözlerinde eleştirdiği gaflet, esasında Müslümanların yalnızca kendi ibadetlerine odaklanıp, ümmetin genel durumu ile ilgilenmemeleri ve toplumsal sorumluluklarını ihmal etmeleridir.

Kitap ve sünnet, Müslümanların zulme karşı durmalarını emreder. Kur’an’da, zulme sessiz kalmanın, haksızlığa rıza göstermek olduğu belirtilir: “Zulmedenlere en küçük bir meyil bile göstermeyin; sonra size de ateş dokunur” (Hud, 113). Zulme karşı koymanın ilk adımı, gafletten uyanmak ve elimizden gelen her türlü yardımı yapmaktır. Bu, yalnızca maddi yardım anlamına gelmez. Bilimsel olarak da, ümmetin gelişmesi, kendi ayakları üzerinde durması için çalışmak da bir yardımdır. Eğitim, teknolojik gelişmeler ve sosyal bilinç, İslam dünyasının zayıflıktan kurtulması ve kendini savunabilmesi için gereklidir.

Sünnet, Peygamber Efendimiz’in (sav) müminler arasındaki kardeşliği nasıl önemsediğini gösteren birçok örnekle doludur. Bir Müslüman’ın acısı, tüm Müslümanların acısıdır: “Müslümanlar bir vücut gibidir; bir uzvu rahatsızlanınca diğer uzuvlar da acı çeker” (Buhari, Müslim). Bugün Gazze’de dökülen her damla kan, ümmetin diğer fertlerinin de kalbine bir yara açmalıdır. Eğer bu acıyı hissetmiyorsak, bu gafletimizin bir işaretidir.

Bilim, modern dünyada Müslümanların geri kaldığı alanlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Bilimde, teknolojide ilerleme kaydedemeyen bir ümmet, güçsüz kalmaya mahkûmdur. Peygamber Efendimiz’in, “İlim Çin’de bile olsa gidip alınız” sözü, bizlere bilime ve öğrenmeye ne kadar önem vermemiz gerektiğini gösterir. Gazze’deki kardeşlerimize yardım edemememizin bir sebebi de, ümmetin bilimsel ve teknolojik alanlarda yeterince güçlü olmamasıdır. Zulmü engellemek ve mazlumları koruyabilmek için her türlü bilgi ve teknolojiyi kullanmalı, bu alanda ilerlemek için çaba göstermeliyiz.

Netice itibariyle Gazze’de yaşanılan elim vakalar küresel Müslüman trajedilerine karşı bir uyanış çağrısı niteliğindedir. İslam’ın hem bireysel hem de toplumsal yönünü kavrayamayan, ibadeti sadece bireysel bir ritüel olarak gören Müslümanların gafletine dair ciddi bir uyarı ihtiva etmektedir. Kitap, sünnet ve bilim ışığında, hem manen hem de maddi olarak  ihlâslı ve güçlü bir Müslüman toplumu inşa etmek mecburiyetindeyiz.  Allah bizleri gaflet uykusundan uyandırsın ve  daima mazlumların yanında saf tutmayı nasip etsin.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...