YEŞİL YOL KİTAP ANALİZİ

Kitap analizi, Batman Fen Lisesi Öğrencileri Kitap Okuma Grubu tarafından hazırlanmıştır.

YEŞİL YOL KİTAP ANALİZİ


Hikâye ve roman yazarı Stephen King’ in, 1944’ te 14 yaşında Afro-Amerikalı bir siyahî olan George Stinney’ in işlemediği bir cinayet ile yargılanması ve masumiyetini ispatlayamadığı için elektrikli sandalye ile idam edilmesinden esinlenerek yazdığı kitabın üç kez Oscar’ a aday gösterilmiş usta yönetmen Frank Darabont eliyle sinemaya uyarlanmış derin yaralar bırakan bir film: 
Yeşil Yol.
Tom Hanks,  Michael Clarke Duncan, David Morse gibi oyuncuların başarılı performanslarıyla, filmin genelinde etkin dram bölümleri ile, olayların, oyuncuların yarattığı duygusallıkla zaman zaman üzülüp gözlerimizin dolacağı, zaman zaman hüzünle karışık bir sevinç yaşayacağımız sahneler yer alıyor. 
Filmin ana karakterlerinden John Coffey’ nin korkutucu dev gibi bir cüssesi olmasına rağmen bedenini aşacak kadar güçlü ve büyük bir manevi güce, şefkate ve merhamete sahiptir. 
Ayrıca doğaüstü güçleri olduğu için Tanrı tarafından dünyaya gönderilmiş özel bir insan hissiyatını veren siyahi bir karakterdir. 
Could Mountain hapishanesinin katillerinin bulunduğu E bloğunda Yaşlı Sparky denilen elektrikli idam sandalyesi ile ölmeyi bekleyen diğer mahkûmlardan biridir John Coffey. Öldürdüğü sanılan iki kıza aslında doğaüstü gücüyle yardım etmek istemiştir ancak kanıt yetersizliği ve suçsuzluğunu ispatlayamaması, onu bu duruma getirmiştir. 
Film, idam sandalyesine kadar uzanan ‘yeşil yol’da yürümeden önce başgardiyan Paul ile yaşadıklarını anlatır. 
Paul disiplinli, bir o kadar da inançlı bir kişiliğe sahiptir ve John Coffey onun hayatını değiştirecektir. 
Bu hikâyede işlenen ana tema toplumun kanayan yarası olan ‘ırkçılık’tır. 
Filmin bahsi geçtiği toplumdaki bireyler, söz konusu siyahîler olunca gördüklerini irdelemeden kabullenmeleri ile hatta işlenen suçları masum siyahîlere yüklemeleri ile dikkat çekiyor. 
Böyle bir ortamda çocuk ruhlu John Coffey, somut olarak George Stinney’ i temsil ediyor. Soyut olarak ise iyi niyeti, saflığı, masumiyeti temsil ediyor. 
Ancak iyi niyeti, kaderin doğurduğu sonucun önüne geçemiyor.
Suçlu-suçsuz Could Mountain hapishanesinin E bloğu mahkûmları, yeşil yoldan geçerek idam ediliyor. 
Burayı dünyaya benzetebiliriz: 
Hepimiz bu yeşil yolun yolcusuyuz. 
Sadece kiminin yolu daha uzun, kimisinin ki daha kısa. 
Bize düşen ise bu yolculukta adaleti sağlamaya çalışmak,  siyah-beyaz demeden insanlar arasındaki husumeti giderip huzuru sağlamaktır. 
Bunu yapamayanlar veya yapmayanlar olsa da gerçekler elbet bir gün ortaya çıkacaktır ancak ortaya çıktığında etrafımızda aynı kişileri göremeyebiliriz. 
Bazıları için çok geç kalınmış olabilir. 
Tıpkı George Stinney gibi.
Onun için adalet, 70 yıl sonra yerini buldu ve mahkeme birinci derece cinayet mahkûmiyetini 2014 yılında temyiz etti. 
John Coffey, George Stinney ve onlarcası, bu kişilerin sadece bir kısmı. 
Filmde bu gerçeği,  insanların adaletsiz olabileceğine olan serzenişi hissedebiliyoruz. 
Zamanda yaşanılmış gerçeklerin bir yansıması olan, insanlık için evrensel mesajlar içeren bu film; John Coffey’ nin kalbimizi yaralayan, derin yaralar bırakan şu kapanış sözüyle sona yaklaşıyor.
Biz de bu sözü paylaşarak analizimize son verelim:
“Yoruldum patron. Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan yoruldum. 
Yanımda hiç arkadaş olmamasından bıktım. Nereye gideceğimizi, nereden geldiğimizi söyleyecek biri… İnsanların birbirine kötü davranmasından bıktım. 
Her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan bıktım. Çok fazla var. Sanki her an için kafama cam parçaları batıyor. Anlıyor musun?”

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...