Uzunca bir aradan sonra yine söyleşi sayfamızda, yine özelliği ve güzelliği olan bir konuğumuzla huzurunuzdayım. Batman Üniversitesi öğretim görevlilerindenBurhan Zorluoğlu’nu ağırladık bu hafta. 37 yıllık eğitimci Zorluoğlu. Batmanda birçok olaya tanıklık etmiş, yüzlerce öğrenci yetiştirmiş, bu kentin eğitimine inkâr edilemez bir katkı sunmuş nadir isimlerden biri. Hoş sohbeti ve açık sözlülüğü ile keyifli hale getiriyor söyleşimizi. Batman Üniversitesinin kurulduğu yılları konuşuyoruz kendisiyle. Yetmedi, gelecekte yıldızı parlayacak olan bölümleri ve en önemlisi Batman Üniversitesinin geleceğini…
Zaman zaman sitemlerde bulunuyor sayın Zorluoğlu. Batmana yeteri kadar sahip çıkılmadığından yakınıyor ve diyor ki “Batman Üniversitesinin yeni yerleşkesi Batı Raman’a yani petrol sahalarının kalbinin attığı yere, şehir merkezinden 20 kilometre uzağa gitmeyebilirdi. Çünkü yeni yerleşkenin bu kadar uzağa gitmesi, Batmanın faydasına olmadı”
Ardından “Rektör Abdüsselam Uluçam da bunun için çok mücadele etti. Ancak Rektör Uluçam’dan önceki dönemde buna karar verilmişti ve ne yaparsa yapsın yeni yerleşkenin Batı Raman’a kaydırılmasına engel olunamadı” diye ekliyor Zorluoğlu.
Batmana sahip çıkılmadığını böylesine derin bir örnekle gözler önüne sermiş oluyor böylece. 37 yıllık eğitimcinin söylediklerine kulak veriyoruz. Konu konuyu açar misali, uzunca bir sohbetin içinde buluyoruz kendimizi. Tabi tüm konuşulanları sayfamıza taşımak mümkün olmadığından, sohbetimizin en can alıcı noktalarını sözler için not alıyor ve söyleşi sayfamızda siz okurlarımızla paylaşıyoruz.
Eğer Batmanla bütünleşmiş biriyseniz, söyleşimizde bulacağınız çok şey var emin olun. Sizi Zorluoğlu’nun samimi yanıtlarıyla baş başa bırakırken, kendisine ve onun huzurunda Batman Üniversitesi idarecilerine saygılarımı sunuyor, siz okurlarımıza mutlu ve umutlu haftalar diliyorum…
BURHAN ZORLUOĞU KİMDİR?
13 Mayıs 1951’de Batmanda doğdum. Aile olarak Gercüşlüyüz. Babam TPAO’da çalıştığından ilkokulu Garzan Kampında okudum. 1964’te Diyarbakır’da bulunan Diyarbakır Maarif Koleji sınavını kazandım, böylece 7 yıllık Diyarbakır serüvenim başladı. Öğretmenlerin çoğu Amerikalıydı. Yabancı dilimi geliştirdim. 1971 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü İngilizce Öğretmenliği Bölümüne devam ettim. Üniversite ikinci sınıfta iken evlendim. Dört çocuğum var. Mezuniyetten sonra amacım yabancı firmalarda tercümanlık yapmak veya turizmde çalışmaktı. Öğretmenlik, hayalimde bile yoktu. Batmanda bu olanaklar olmayınca öğretmen olmaya karar verdim, Erzurum’a İngilizce öğretmeni olarak atandım. Bir takım nedenlerden dolayı görevime başlayamadım. Eylül 1976’da Batman Lisesi ve aynı yıl Batmanda açılmış olan Batman Petrol Yüksek Okulunda ücret karşılığı İngilizce öğretmenliği yaparak öğretmenlik hayatına başladım. Hem Batman Lisesinde hem de yüksek okulda İngilizce öğretmenliği yapıyordum.
TÜRKAN: O ZOR DÖNEMLERDE ÖĞRETMENLİK YAPTINIZ. BU SÜRECİ VE BATMAN MESLEK YÜKSEK OKULUNUN KAPANMAMASI İÇİN VERDİĞİNİZ MÜCADELEYİ KISACA ANLATIR MISINIZ?
ZORLUOĞLU: Maalesef I976-1980 yılları hiçbirimizin bir daha gelmesini arzu etmeyeceği yıllar oldu. O yıllar hem lisede hem de yüksekokulda kardeş kardeşi vurmasın, kan akmasın, ocaklar yanmasın ve öğrencilerimiz terörden etkilenmesin diye kendimizi çok kere riske attık. Her görüşten öğrencilerim oldu. Biz onlara ders vermekten çok, birbirlerini öldürmesinler diye çaba harcıyorduk. Çünkü bizden başka onları tarafsız sahiplenen kimse yoktu. Hiçbir zaman onları kamplara bölmedim ve birbirlerini sevmeleri için gayret ettim. Ama maalesef o zaman karanlık olan güçler sayesinde kardeş kardeşi katletti ve birçok cana mal oldu. O dönemde Batman Meslek Yüksek Okulu müdürü, yerine atama yapılmadan tayinini yapıp gitti. Derse gelen öğretim elemanları dersleri bıraktılar. Dört personeli vardı ve maaş alamıyordu. Derse bir tek ben giriyordum. Okul kapanma aşamasına gelmişti. Eğitim öğretim durmuştu. Eğer öğrenciler de okula gelmekten vazgeçerlerse zaten kimsenin gelmek istemediği Batmanda açılmış olan okul kapatılacaktı. Bu nedenle öğrencilere derslere devam etmeleri gerektiğini söyledim. Tam hatırlayamıyorum ama hemen hemen bir dönem boyunca bir tek ben derse girdim. Ders bittikten sonra gider yoklama fişini müdürün masasına bırakırdım. Okul kapanmasın diye geceleri meccanen gayri resmi idarecilik yapar ve öğrencilerin sorunlarıyla ilgilenirdim. Gündüz de lisedeki görevime devam ederdim. Bir menfaat beklemeden bu günleri düşünerek hizmet etmeye çalıştım. Yüksekokulumuz 1980 sonrası Dicle Üniversitesine bağlandı. Bir müdür odası ve iki sınıflı gecekondu, 2007 yılında Batman Üniversitesine dönüştü. Şimdi o küçücük fidan Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam yönetiminde kocaman bir çınar olma yolunda sağlam ve emin adımlarla ilerliyor. Emeği geçen herkese bir Batmanlı olarak minnettarım ve çok teşekkür ederim.
TÜRKAN: PEKİ BATMAN ÜNİVERSİTESİNDEKİ AKADEMİK KARİYERİNİZ NASIL BAŞLADI?
ZORLUOĞLU: 1985’te Dicle Üniversitesine İngilizce Okutmanı alınacaktı. Açılan sınavı kazanarak Dicle Üniversitesine geçtim. Dört yıl boyunca değişik fakültelerde çalıştıktan sonra geçici görevle 1989’da Siirt Eğitim Yüksek Okulu ve Batman Meslek Yüksek Okuluna ve 1995’te de Batman Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okuluna geçtim. 2000 yılında da SHMYO Müdür Yardımcılığı görevine atandım. Batman Üniversitesi kurulana dek görevime devam ettim. 2007’de Üniversitemiz kurulduktan sonra kadrom Dicle Üniversitesinde olduğu için üniversiteme dönmem gerekiyordu. Ama ihtiyaca binaen geçici Rektör Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu tarafından SHMYO Müdür Vekilliğine getirildim, görevim bir yıl uzatıldı. Fakat dünya görüşü uyuşmazlığı nedeniyle olacak (başka neden yok) bir ay gibi kısa bir süre sonra beni görevden aldı ve arkasından ihtiyaçları olmadığına dair bir yazıyla D.Ü. deki görevime dönmemi istedi. D.Ü. de bir buçuk yıl kaldıktan sonra Batman Üniversitesi Rektörlüğünde İng. Okutman olarak göreve başladım. Daha sonra Rektörümüz sayın Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam tarafından Bölümler Koordinatörlüğüne atandım. Öğretmenlik ve Akademisyenlik hayatım boyunca mesleki eğitim ve öğretimle ilgili çeşitli kurslara ve konferanslara katıldım. İngilizce öğretimi ile ilgili metot dersleri aldım ve halen ilk günkü gibi şevkle derslerime giriyor ve faydalı olmaya çalışıyorum. Her meslek dalından öğrencim var. Birçok mühendis, doktor, avukat, savcı, akademisyen, gazeteci, yazar, öğretmen, tekniker, bürokrat, siyasetçi, sanatçı, ünlü, ünsüz, kısacası her meslek dalından. Bu bana gurur veriyor ancak birinin başarısızlığı veya birinin başına gelen bir felaket beni derinden üzüyor. Çünkü onlar benim canlarım.
TÜRKAN: NEDEN AKADEMİSYENLİK?
ZORLUOĞLU: Akademisyen, hangi bilim dalıyla uğraşıyorsa o bilim dalında hem öğrenci yetiştiriyor hem de özgürce bilimsel çalışma yapabiliyor. Milli Eğitimde ise göreviniz ders vermek ve öğrenci yetiştirmektir. Bu fark nedeniyle üniversiteyi tercih ettim. Üniversiteler, bilim üretiyor. Günümüzde artık özel sektör de üniversiteler kurarak ve Ar-Ge’ler oluşturarak bu konuda söz sahibi olmaya çalışıyor. Türkiye de merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal döneminde başlayan Ar-Ge çalışmaları uzun bir süre kesintiye uğramıştı fakat şimdiki iktidar döneminde yeniden Ar-Ge, önem kazanmaya başladı. Bu, ülkemiz için büyük bir eksiklikti çünkü bir ülkenin kalkınması almakla değil üretmekle olur. O da yeni bir şey üretmek ve pazarlamak. Amerika, Avrupa ve Çin gibi ülkeler bunu çok daha önceleri fark ettikleri için Ar-Ge çalışmaları ile dünyayı yönetiyorlar. Şimdi bizim üniversitelerimizde de bunun ilk adımları atılmaya başlandı. Bu yüzden üniversiteler, her zamankinden daha büyük anlam kazanmaya başladı. Akademisyenlik de buna bağlı olarak önem kazanıyor.
TÜRKAN: AKADEMSİYEN OLMAK İSTEYENLERE NE TÜR ÖNERİLERİNİZ VAR?
ZORLUOĞLU: Akademisyen olmak isteyen öğrencilerimiz şimdiden tercih ettikleri dalda kendilerini iyi yetiştirmeliler. Hocalarının ikazını beklemeden çalışmalı ve araştırma yapmalılar. İkincisi hepimiz biliyoruz ki bilgi ve gençlik daima değişkenlik gösterir. Bugün doğru veya faydalı olan bir şey bir bakıyorsunuz yanlış veya zararlı olabiliyor. Bu nedenle bu ikisinin gerisinde kalan akademisyen olamaz. Akademisyenin yeniliklerden haberdar olması gerekir. Haberdar olduğu bu dönemlerden farklı sentezlere ulaşmalı. Üçüncüsü laboratuar ve atölyeyi sevmeliler. Çünkü her şey orda üretilmektedir. Orası mutfak ve kendisi de aşçıdır. Nasıl ki bir aşçı yeni lezzetler üretmek için yorulmadan mutfakta çalışıyorsa akademisyen de laboratuarında yorulmadan yeni buluşlara imza atmalıdır. Ve son olarak, gençlik ve öğrenci psikolojisini iyi analiz etmeli, insan unsuru üzerinde çalışma yapmalı ve böylece ona ulaşmanın yollarını bulmalıdır.
TÜRKAN: GÜNÜMÜZ ÖĞRENCİLERİ, BİR AN ÖNCE İŞ BULUP PARA KAZANABİLECEKLERİ ALANLARA YÖNELİYORLAR. BİR AKADEMİSYEN OLARAK BU KONUDA NE SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
ZORLUOĞLU: Hedeflerinin para değil, bilim olması gerekir. Başarılı oldukça para da kendiliğinden gelecektir. Günümüzde yapılan bilimsel çalışmalar zaten para kazanma imkânını da beraberinde getiriyor. Ancak kapitalizm öyle acımasız ki, insanı para kazanma baskısı altında tutuyor. İnsanı cezbeden onlarca şey var. Örneğin her gün yeni modelde ve yeni özelliklerde cep telefonu çıkıyor ve çok büyük fiyatlarla satılıyor. Tüm bu gelişmeler gençlikte para kazanma hırsını tetikliyor. Bir an evvel para kazanıp daha özgür ve rahat olayım düşüncesi. Ancak para kazanmak için istemedikleri ve sevmedikleri işe yönelenler zaman içerisinde mutlaka pişmanlık yaşıyor, mutsuzluk hissini o zaman daha iyi anlıyorlar. Bu yüzden gençlere tavsiyem okumaları. Tabi okumak tek başına yeterli değil, her öğrenci anadilinin yanında mutlaka bir yabancı dil de bilmelidir özellikle kimsenin tekelinde olmayan İngilizceyi.
TÜRKAN: GELECEĞİN ÖNEMLİ ALANLARI HAKKINDA NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
ZORLUOĞLU: Geleceğin önemli alanları arasında Tıp yine her zamanki yerini koruyacak. Çünkü bilim, hangi hastalığı yenerse yensin, yeni hastalıklar var olmaya devam edecek. Bunun yanı sıra Mühendislikler, Genetik Mühendisliği, Bilişim ve Teknoloji Mühendisliği, Çevre Mühendisliği, Kimya Mühendisliği geleceğin önemli alanları olacak.
Fiyatlandırma Uzmanlığı da önemli bir alan olarak karşımıza çıkacak çünkü malın ve varlığın piyasadaki değeri nedir, insan bunu merak edecek. Bu, önem kazanacak.
Kalite Mühendisliği de yine bu alanlardan biri olacak.
Marka Araştırmacılığı da yıldızı parlayacak alanlardan biri olacak ama en önemlisi Ar Genin (araştırma geliştirme) önemi ise gelecekte daha da büyüyecek.
TÜRKAN: KENDİNİ EĞİTİME ADAMIŞ BİRİ OLARAK TÜRKİYE’DEKİ EĞİTİM DURUMU HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ NELERDİR?
ZORLUOĞLU: Türkiye’deki eğitim sistemi, planlı olmadığı ve her gelen iktidara göre değiştiği için henüz sağlıklı bir yapıya sahip değil. Mesela lise giriş sınavları sürekli değişiyor, velinin, öğrencinin ve öğretmenin kafası karışıyor. Bırakın farklı bir partiyi, birçok kez aynı partideki iki bakanın uygulamaları bile farklı olabiliyor. Cumhuriyet döneminden bu yana eğitimde henüz bir stabilite yok. Değişmeyecek çağımızın ihtiyaçlarına cevap verecek bir sistem şu ana kadar maalesef getirilemedi. Çaba sarf ediliyor ama her nedense bir türlü olmuyor olamıyor. Oysa Yargı, Sağlık, Eğitim ve Savunma, partiler üstü olmalı stabil olmalı, ancak halka hitap eden bir sistem olduğu müddetçe… Üniversitelerimize gelince, her ile bir üniversite kararını vermek her iktidarın yapacağı ve cesaret edeceği bir karar değildir. Bunu yapanları alkışlamak gerekir. Ülkeye çok büyük bir hizmet yapılmıştır, hele Anadolu’ya. Şahsım olarak müteşekkirim. Ancak şunu da söylemem gerekir ki organizasyon eksikliği nedeniyle birçok üniversitede aynı bölümlerin açılması sonradan o bölümlerin bazı üniversitelerde kapatılmasına neden olmuştur. Bu tür problemlerin de zamanla çözüleceği kanaatindeyim.
TÜRKAN: BATMAN ÜNİVERSİTESİNDEKİ EĞİTİM SİSTEMİNDEN MEMNUN MUSUNUZ?
ZORLUOĞLU: Batman Üniversitesi, yeni bir üniversite olmasına rağmen öğretim elemanı sıkıntısı yok. Tabi yeni açılan üniversitelerde yaşanan sıkıntılar, zaman zaman bizde de yaşanıyor. Batıdan ya da Doğunun farklı illerinden Batmana gelip üniversite okuyanlar var. Ama Batmanlı, Batmanda durmuyor. Başka illere okumaya gidiyorlar. Bunun nedenleri de sanırım mahalle baskısından kurtulmak, köklü üniversitelerde okumak, metropol şehirlerde okumak veya istediği bölümün henüz üniversitemizde açılmamış olması. Gençlerin ne düşünüp ne yapacağını kestirmek de zor. Size bir örnek vermek isterim. Yakınımın oğlu çalışkan bir öğrenci. D.Ü.Hukuk Fakültesini tutturduğu halde İstanbul Marmara Ü. Hukuk Fakültesinde okumak istiyordu. Nedeni fakültenin Fenerbahçe Stadına yakın olması. Çünkü koyu bir Fenerbahçeli arkadaş. Gençler sadece okumak değil sosyal hayatı da yaşamak istiyor. Ancak Batman Üniversitesi açılmış olan fakülte ve bölümler olarak gerçekten yeterli öğretim elemanı kalitesine ve sayısına sahip. Hocalarımız öğrencilerine faydalı olmak için çabalarken öte yandan da bilimsel çalışmalarına devam etmekteler. Üniversite olarak her zaman öğrencilerimizin yanında olduğumuzu söylemek isteriz.
TÜRKAN: BATMAN ÜNİVERSİTESİNİN GELECEĞİNİ NASIL GÖRÜYORSUNUZ?
ZORLUOĞLU: Tüm üniversite personeli olarak hepimiz üniversitemizin dünya standartlarında bir üniversite olabilmesi için çaba sarf ediyoruz. Teknik olarak her şeyimiz var. Yeni bir üniversite olması nedeniyle her şeyin en yenisi ve en son modeli var. Bu konuda herhangi bir sıkıntı yok. Her geçen gün üniversitemizin bünyesinde açılan yeni bölüm ve branşlarla büyümeye devam ediyoruz. Hocalarımızın birçoğu yurt dışında kariyerini tamamlamış veya çalışma yapmışlar. Şu anada başka üniversitelerde ve yurt dışında Üniversitemiz adına kariyer yapan akademisyen adaylarımız var. Son teknoloji cihazlarımız var. Batıdan Doğuya kadar yüzlerce öğrenci için cazibeli bir üniversite haline gelmeye başladık. Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam yönetiminde akademik ve idari personelimizin çabalarıyla yaşanan bu büyüme, ileride daha da artarak devam edecek. Siz de iyi bilmektesiniz ki Üniversitemiz uluslar arası alanda isminden söz ettirmektedir. Bu nedenle Batmanlılar Üniversiteleriyle gurur duyabilirler.
TÜRKAN: ÜNİVERSİTENİN BATMANA NE TÜR KATKISI VAR?
ZORLUOĞLU: Ben Diyarbakır’da üniversite olmadığı dönemleri hatırlıyorum. Fakülteler kuruldukça Diyarbakır’ın çehresi değişti. Şehre farklı yörelerden öğrenciler geldi ve gözle görülür bir sosyalleşme başladı. Farklı kültür ve iş mekânları açıldı ve ekonomi canlandı. Batmana gelince, TPAO kurulduğunda ekmek için Türkiye’nin her bölgesinden gelen insanlar zaten birlikte yaşamak için hoşgörü ve özveride bulunma kültürüne sahip olmuşlardı. Üniversitenin işi burada daha kolay. Çünkü Batman değişime hazır şehirlerin başında geliyor. Üniversitenin de yapması gereken sihirli değneğini dokundurmak ve bu değneği dokundurmaya başladı. Batman Üniversitesi öğrenci çektikçe Batmanlı esnaflar kazanacak, bu ildeki insanların ufku gelişecek. Ayrıca Batman Üniversitesi teknik ve donanım olarak da Batmanlılara hizmet verebilmek için çalışmalar yapıyor. Bir üniversite 4-5 fabrika gibidir. Yapılan çalışmalarla ilerde Üniversitenin Batmana ekonomik, sosyal ve bilim alanında girdisi daha da çok olacaktır. Yeni yerleşkenin şehirden bu kadar kopuk olması bir handikap olarak düşünülebilir ancak bunu da aştık ve yolumuza devam ediyoruz.
BATMANLI ÖĞRENCİLERİN YABANCI DİL ÖĞRENME KONUSUNDA YETERLİ İSTEK VE MERAKA SAHİP OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?
ZORLUOĞLU: Bir dili öğrenmenin iki yolu vardır. Birincisi dilin konuşulduğu ülkeye gidip bir müddet orda kalıp öğrenmek. İkincisi ülkende kendin çalışarak, okula veya kursa giderek öğrenmek. Bizim görevimiz ikincisi ile başlıyor. Okulda İngilizce hocalarının en büyük sıkıntısı maalesef ülke insanımızın genelinde dil öğrenme konusunda bir isteksizlik olması. Ülkenin iç taraflarından sahillere veya turizm yörelerine gittikçe kişilerde bu isteksizlik azalıyor. Çünkü öğrendiğini hayata geçirebilmekte yani bir yabancı bulup öğrendiği iki kelimeyi paylaşabilmekte. Fakat Hasankeyf’in değeri anlaşılmadan önce Batman gibi senede bir yabancının bile gelmediği yörelerde, dili kullanmak olanaksız olduğundan öğrenmeyi gereksiz görüyorlar. Demin de dediğim gibi bazı durumlarda okumak tek başına yeterli olmuyor. Bu yüzden her gencin, ana dilinin yanında en az geçerli bir yabancı dil de bilmesi gerekiyor. Özellikle bizim gibi zengin bir coğrafyada yaşayanların bu konuda şansı yüksek. Bölgede Kürtçe, Türkçe, Arapçadan tutun, Süryaniceye kadar birçok dil bir arada yaşıyor. Bakın her gencimiz Kürtçe ve Türkçeyi biliyor. Bunun yanında bir Arapçayı, ya da İngilizceyi neden öğrenmesinler? Dil aşkı Leyla-Mecnun aşkı gibi olmalı, insan isteyecek, sevecek. Ancak bu şekilde öğrenilir. İngilizce ne İngiliz’in ne de Amerikalınındır. Dünyada ondan fazla İngilizce var. Artık dünya dili olmuştur. Öğrencilerime İngilizceye yoğunlaşmaları konusunda sürekli telkinde bulunuyorum. Onlara anlasanız da anlamasanız da okuyun, yazın ve dinleyin ve o zaman yavaş yavaş anlayarak konuşmaya başladığınızın zevkine varacaksınız…
TÜRKAN: SON OLARAK NE SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
ZORLUOĞLU: Üniversitemiz Batmana hizmet etmek için çabalıyor. Biz akademisyenler de canla başla çalışarak, Batmanlılara ve öğrencilerimize hizmetin en iyisini vermeye çalışıyoruz. Halkımızın Üniversitemize ve Batmanımıza sahip çıkması gerekiyor. Bu konuda herkes elini taşın altına koymalıdır. Bu görüşlerin tümü şahsi görüşlerimdir. Davetiniz için çok teşekkür eder, şahsınızda Batman Gazetesi yazar ve çalışanlarına sağlık ve esenlikler dilerken başarılarınızın devamını dilerim.
ZORLUOĞLU İLE BATMAN ÜNİVERSİTESİNİ KONUŞTUK
- 31-12-2015 17:37
- 3
Vee yine ben…
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...