Ataullah Hamidi,
Ona Batman’ın mimarı deniyor.
Çünkü
İlçe iken Batman’ın il statüsüne kavuşmasını sağlamış,
Batman’ın il haritasını kendi elleriyle çizmiş.
Zor dönemlerde siyaset yaparken,
Kapı gibi durmuş hemşerilerinin yanında.
16 Mayıs Batman’ın il oluşunun 31. yıldönümünde
Canlı yayında
Anlattı uzun uzun.
Batman’ın nerden nereye geldiğini anlattı.
Hiç bilinmeyenleri, dobra dobra paylaştı.
Bazen o günleri hatırlayıp güldü,
Bazen duygulandı, gözyaşı döküldü.
2,5 saat sürdü canlı yayınımız.
35 bini aşkın da izlenme aldı.
ekrana kilitledi herkesi.
Hemşerilerinin gözlerine bakıp;
“Batman’a yanlış yapmadım”
“Nerede olursam olayım, Batman’ın yüceltmek için uğraştım” dedi.
Çok samimi bir söyleşi oldu.
Gazetemizin youtube hesabında duruyor halen,
Girip izleyin bence.
Bir şehrin hikayesi duruyor o söyleşide.
Yazıya dökmesem olmazdı.
Buyurun, keyifli okumalar…
DEDEM, SÜRYANİ-MÜSLÜMAN KAVGASINI ÖNLEMEK İÇİN OĞLUNU REHİN BIRAKTI
-Dedeniz Şeyh Fethullah Hamidi, bölgenin önemli âlimlerinden. Onun göçüyle Batman’a gelmişsiniz siz de. Biraz dedenizi anlatır mısınız bize?
“Dedem Gercüş’ün Kayapınar Beldesi’nde doğmuş büyük bir âlimdi. En büyük dedemiz Şeyh Hamit’in torunudur. 1915’lerde Midyat’ta Süryanilere karşı katliam girişimi başlıyor. Osmanlıdan mektuplar geliyor. Dedemin araya girmesi isteniyor. 12 bin Süryani, kendilerini korumak için İdil yolunda Aynverd Köyü’nde bulunan kilisede toplanıyor. Dedem buraya gelip, Müslüman ve Süryanilerin arasına giriyor. İslam’da insanların katledilmesinin ne kadar büyük bir günah olduğunu, dil, din ve ırk ayrımı yapmadan en büyük değerin insan olduğunu anlatıyor. Uzun uğraşın sonunda katliamı durduruyor. Süryani’lerin ileri gelenleri, papazlar ve rahipler, Müslümanların tekrar saldırıya geçmesinden korkuyor. Dedem, 14 yaşındaki amcam Şeyh Siracettin ile yine o yaşlarda olan yeğeni Şeyh Sıtkı’yı kiliseye rehin bırakıp ‘Size zarar gelirse çocuklarımı linç edebilirsiniz’ deyince Müslümanlar geri çekilir. Rahmetli babam da bütün hayatını insanların barış içinde yaşaması için feda etti. Nerede bir olay varsa araya girerdi. Biz de büyüklerimizin yolunda yürümeye, onlara layık olmaya çalıyoruz”
TURGUT ÖZAL KÖYÜMÜZE GELEREK, BABAMDAN ANAP’A DESTEK İSTEDİ
-Batman’a yerleştiniz. O dönem Siirt’in ilçesi tabi. Siyasete atılma süreciniz nasıl gelişti?
“1983’te merhum Turgut Özal, Anavatan Partisi (ANAP)’ni kurdu. O dönem hayatımızda siyaset yoktu. Demek ki bazı kişiler, ‘Hıvzullah Hamidi’ye gitmenizde fayda var’ deyince, merhum Turgut Özal, Dalan, Altınsoy ve Veysel Atasoy, eşleriyle birlikte rahmetli babamı köye ziyarete geldi. Özal, babamla konuşurken ‘Anavatan Partisi’ni kurmanızı istiyoruz’ dedi. Yolcu ettik. Babam, bize döndü ‘Çok insan tanıdım ama Özal gibisini görmedim. Dünyayı iyi biliyor, Türkiye’yi iyi biliyor, ekonomiyi iyi biliyor, çiftçinin ve köylünün derdini biliyor. Bu ülkeye çok faydası olur. Bu adama sahip çıkın, teşkilatı kurun ve destek olun’ dedi”
KENAN EVREN DARBESİ DÖNEMİNDE, RİSKLERE RAĞMEN ANAVATAN PARTİSİNİN BÖLGE TEŞKİLATINI KURDUK
-Babanızın Özal’la tanışmasından sonra ANAP’ın Bölge Teşkilatını mı kurdunuz?
“83’lerdeyiz. Kenan Evren darbe yapmış. Pırpır’lar vardı. Kimse asker korkusundan Özal’ın adını dahi anamazdı. Bu şartlarda, Siirt’te Dayım Nizamettin Sevgili ve Ailesi, Batman’da Hamidi Ailesi bir olduk, ANAP teşkilatlarını kurduk. Askerler, geniş aile olmamızdan korktu, teşkilatlarımızı veto etti. İkinci liste hazırladık. Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın oğlu Abdullah Bağış, o zaman Milli Eğitim Bakanlığında Müşavirdi. Listemiz veto görmesin diye onu liste başı yaptık. Yedeğine de sevdiğimiz bir hemşerimizi yazdık. İkinci liste de veto görünce, yedek listeyle teşkilatı kurduk. Aradan 1 ay geçti. Bir yazı geldi. Kurduğumuz teşkilatlar veto edildi, yetki ise milletvekiline verildi. Çok üzüldük. Partiyi aradık. ‘2 ay sonra referandum seçiminde seçimde hatayı düzeltiriz’ dediler ama kabul etmedik ve istifa ettik”
ANAP’TAN İSTİFA EDİNCE DOSTLARIMIZ BİZİ BELEDİYE BAŞKANI SEÇMEK İSTEDİ
-ANAP’tan istifa ettikten sonra yerel seçimlerde nasıl belediye başkan adayı oldunuz?
“İstifamızdan sonra sevenlerimiz, dostlarımız, babama geldi. Bize haksızlık yapıldığından dolayı 2 ay sonra yapılacak yerel seçimde bizden birini belediye başkanı yapmak istediklerini söylediler. Rahmetli babam, büyük ağabeyime döndü. Ağabeyim, siyaseti istemedi. En küçük oğlu olarak bana döndü. Daha önce bir okula kaydolmak için yaşımı 35 yapmıştım ama esasında 30 yaşındaydım. Seçime hazırlandık. Bağımsız aday olacaktım. Ancak Refah Partisi’nde rahmetli hacı Abdurrahman Ekmen, babama geldi. ‘Hem partinin oyları hem sizin oylarınız var, oğlunuzu partimizden aday gösterelim’ dedi. Kabul ettik. Belediye Başkan Adayı olarak seçime girdim”
SEÇİME GİRERKEN HEMŞERİLERİMİN İSTEDİĞİ TEK ŞEY KUMDU
-Seçim çalışmasını nasıl yürüttünüz peki?
“Seçimde kapı kapı gezerken, herkes benden sadece sokaklarına kum dökmemi istiyor. Sokaklar çamur. Bütün mahallelerden gelen talep buydu. Ben seçim çalışması yürütürken hiç kimseye kum sözü dahi vermedim. Çünkü biliyorum ki belediye kasası para dolu olsa da bu sözü yerine getiremem. Kum getirebilirim ya da getiremem bilmiyorum ama hemşerilerime tek bir söz verdim. Gecemi gündüzüme katarak, onlara hizmet etmek. Askeri korku altında gidilen seçimde Özal’ın partisi Anavatan’ın aldığı oy 8 bin. Tek başına iktidar oldu ama Batman’da ise dibe vurdu. Ben yüzde 39 oyla belediye başkanı oldum”
BAŞKAN SEÇİLDİM, BELEDİYE BİNASINA BRİKETLER DİZEREK GİRDİM
-Henüz 30 yaşında, köy gibi bir ilçeye belediye başkanı oldunuz. Nasıl bir Batman vardı önünüzde?
“Belediye Başkanı oldum ama siyasi bir tecrübem yok. Devlet çarkı nasıl döner, bilmiyorum. Çok büyük bir vebalin altındaydım. Çamura briketler dizerek, şimdiki 2000 İş Merkezi yerinde bulunan belediye binasına girdim. Bir büro masası, iki demir sandalye, meyve kaslarına döşekler indirilmiş, tavanlardan sular akıyor. Birkaç gün sonra muhasebeyi çağırdım. Kasada tek kuruş para yok. 3 araç var, hiçbiri çalışmıyor. 700 personel var, çoğu işe gelmiyor. Sokak olmadığı için 13 mahalleye itfaiye giremiyor, cenaze aracı giremiyor, ambulans giremiyor. İnsanlar birbirinin bahçesinden ulaşım sağlıyor. Çarşı’da bulunan demir yolunda her kazada 5–10 kişi ölüyor. Kadınlar, çocuklar, ununu, tüpünü sırtında taşıyor. Çünkü ulaşım yok. Çarşı’dan ötesi, buğday ve arpa tarlası. Ara sokaklarda, apartman yüksekliğinde 15 yıllık çöp birikmiş. Evlerden çıkan fosseptik pislik, kanalizasyon olmadığı için yollara akıyor. Çizmesiz yürünemiyor. Esentepe’den Batman’a yazın baktığınızda toz bulutları, kışın ise çamur deryası…”
BABAMA GİTTİM, “EĞER HİZMET EDEMEZSEK İNSANLAR BİZE BEDDUA EDECEK” DEDİM
-Evet, Belediye Başkanı oldunuz ve imkanlar kısıtlı. Ne yaptınız?
“Ekip yok. Tecrübe yok. İmkân yok. Belediye ilgili ne kadar mevzuat varsa hepsini topladım. 1 ay boyunca sabah ezanına kadar okudum. Belediye kaynakları nereden gelir, 10 yıllık belediye başkanı gibi öğrendim. Kasada kuruş para yok. Yasalara göre bir sokak açmak için proje hazırlayacaksın, Bayındırlık Bakanlığı Teknik Düzenleme Ekibine göndereceksin, ülkenin dört bir yanından proje gidiyor. 1 yıl bekleyeceksin, onaylanırsa ancak 1 sokak açacaksın. Bu kadar bekleme şansımız yok. Düşünün sadece 4 mahallede su çıkıyor. İnsanlar, fazla su kullanıyorsun diyerek birbiriyle kavga ediyor. 86 bin nüfuslu Batman, TPAO’nun duvar dibine çekilen çeşmeden at arabaları ve el arabaları ile mataralarda su çekiyor. Rahmetli babama gittim. ‘Baba, çamura batan insanlar, belediye başkanlarına beddua ederdi. Ben korkuyorum bu millet bize de beddua edecek. Yasaları tanımayacağım, gerekirse kendimi feda edeceğim. Biz Batmanlılar bir olalım. Bu şehri yeniden imar edelim. Evimiz ruhsatlı ama sırf halk görsün diye bu bahçeyi yıkıp buradan yol geçirelim. Sonra en yüksek oy aldığım yerleri yıkıp sokak açalım’ dedim. Suyu ve kanalizasyonu getirebilmem için önce yol açmam gerekiyor. Tabi bu evleri yıkabilmek için bir aracım bile yok. Hemşerilerime bunu anlattım. ‘Bu şehri yeniden var edelim’ dedim. Karşıyaka’yı pilot bölge seçtik. Önce babamın bahçesini yıktım. Öyle bir şey oldu ki herkes kendi evini yıkıyor. İnsanların bu fedakârlığını görünce, Ankara’nın yolunu tuttum”
ANKARA’YA GİDİP, TEKNİK KADRO İSTEDİM
-Ne yaptınız Ankara’da?
“Mahalli İdareler Genel Müdürü Muzaffer Ecemiş’e gittim. Allah rahmet eylesin. Odada fötr şapkalı belediye başkanları, purolar… Kendimi, Batman Belediye Başkanı olarak tanıttım. O dönem İran’da ihtilal olmuş, Ayetullah’lar var. ‘Ataullah’ deyince öyle bir çağrışım yapmış. Cübbeli, sarıklı birini bekliyorlardı. Beni görünce ‘Batman senin gibi genç yaşta birini nasıl belediye başkanı seçmiş’ dediler. İki ay sonra referandum var, herkes Ecemiş’ten işçi ve memur kadrosu istiyor. Ecemiş de ‘Devlet bu kadar kadro kaldırmaz’ diyor. Sıra bana geldi. ‘Benim kadrom çok fazla. Benden 100 kadro alın ama bana mimar, mühendis, haritacı gibi yüksek tahsilli teknik eleman kadrosu verin’ dedim. Kalktı, yanıma gelip alnımı öptü. ‘İlk defa böyle bir şeyle karşılaşıyorum. Senin önün açık. Genel Müdürlükte ne işin varsa yanındayım’ dedi”
İLLER BANKASI GENEL MÜDÜRÜNÜ ISRARLA BATMAN’A DAVET ETTİM
-Ankara’da başka kimle görüştünüz?
“İller Bankasına gittim. O dönem kanalizasyon, içme uyu, proje, para, buradan geçiyor. Ama İller Bankası bölgeye gelince Diyarbakır’ı merkez seçiyor, diğer illerin rezaletini görmeden dönüyor. İller Bankası Genel Müdürü Aydın Evren Kaya’ya gittim. ‘Genel Müdürüm, duyduğuma göre Diyarbakır’a geleceksiniz. 86 bin nüfuslu Batman’da su yok, kanalizasyon yok. İnsanlar pislik içinde. Lütfen gelin görün. Batman’da otelimiz yok ama evlerimizde ya da TPAO’nun küçük misafirhanesinde sizi ağırlarız’ dedim. 10 gün sonra nihayet geldi. Köyleri, ilçeleri gezdirdim. ‘Batman’da hiçbir problem bırakmayacağız. Sanki yolları biz bozmuşuz gibi kendimizi size tazminata mahkûm edeceğiz, size para vereceğiz’ dedi. Yüklü bir para gönderdi Batman’a. Su depoları yaptık. Bugün 500 bin nüfuslu Batman, halen o gün ki su depolarını kullanıyor”
İNSANLARIN KENDİ EVLERİNİ YIKTIKLARINI GÖRMEK İÇİN ANKARA’DAN BATMAN’A GELDİLER
-Ankara’da başka kimseyle görüştünüz mü?
“Teknik Düzenleme Genel Müdürü Yavuz Öztürk’e gittim. Allah rahmet eylesin. Batman'da herkesin, yol ve kanalizasyon için kendi evini yıktığını söyledim. İnanmadı. Ben Ankara’dayım. Gece saat 11’de Belediye Fen Müdürüm beni aradı. Ankara Teknik Düzenleme Müdürü Batman’a uçakla inmiş, sokakları gezip, yıkılan binaları görmek istemiş. Gezip gördükten sonra uçakla Ankara’ya dönmüş. Sabah beni çağırdı. ‘Güneydoğu Belediyelerine 300 milyon ödeneğimiz var. Bunun 3'te birini Batman'a veriyorum’ dedi. O parayla şimdi Batman Park AVM’nin bulunduğu yerde bölgenin en güçlü makine pakını kurdum. Asfalt araçları, greyder, dozer aldım”
5 BİN 200 İNSANI İŞE YERLEŞTİRDİM, HAYIR DUALARINI ALDIM
-Sizin döneminizde işe yerleştirmeler var bir de. Nasıl sağladınız bunu?
“En önem verdiğim konu. Batman’da ne kadar işsizin olduğunu biliyorum çünkü. Ben sadece Türkiye Petrolleri, Tekel, Tüpraş çalışanları için değil, bütün işçiler için çaba gösterdim. Şehir büyüdükçe, hizmetler arttıkça, belediyeye personel gerekiyor. Mahalli İdareler Genel Müdürü Muzaffer Ecemiş’ten kadro istiyorum, hemen onay veriyordu. 6 ay sonra bu işçilerin asaletini verip Bayındırlık ve Tekel gibi kurumlara dağıtıyorum, yerine yeni işçiler alıyorum. 2 yıl öncesine kadar tuttuğum kayıtlara göre, 5 bin 200 insanı işe yerleştirmişim. Halen yaşlı annelerimiz, dedelerimiz beni görünce dua ediyor. Bu bana yetiyor”
TPAO’DAN ÇIKARILAN 800 İŞÇİ İÇİN BÖLGE MİLLETVEKİLLERİNİ TOPLAYIP KEMAL DERVİŞ’E GİTTİM
-Vekillik döneminizde kurumların işçi çıkarmalarına engel olmaya çalıştınız mı?
“Ülkede ekonomik kriz yaşanıyor. Koalisyona giren 3 parti, yurt dışından Kemal Derviş'i getirdi. O dönem TPAO’dan 800 kişi çıkarılmış. Petrol İş Sendikasıyla görüştüm. Başbakan Mesut Yılmaz’a gittim. Ekonomi Kemal Derviş’e bırakıldığı için ona gitmemi istedi. Onu ulaşmak zordu. Bölge Vekillerini tek tek aradım. Kemal Derviş’ten randevu istedim. 3 gün sonra gittik. Geniş bir salonda, yanında müsteşarla bizi karşıladı. Bölge Vekilleri beni sözcü yaptı. İşçilere yapılan haksızlığı anlattım. 10–17 yıllık işçilerin, tecrübe kaybı olacağını söyledim. Yarın sondaj yapılsa yine bu işçilere yine ihtiyaç olacak. Müsteşara döndü, 15 yıl hizmeti olanların iadesini istedi. 480 işçiye denk geliyor. ‘Yetmez Sayın Bakanım’ dedim. Hükümet Ortağı Ecevit’ti o dönem. Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan’a gittim. O da 150 işçiyi ilave etti. Yolda defalarca aracı durdurup telefon trafiğine girdim. Faks çekilmeden işçilere müjdeli haberi verip mahcup olmak istemedim. Akşam bir faks geldi, işçilere müjdeyi verdim. Bir dönem de Tüpraş’ın güvenlik personelleri işten çıkarıldı. Mesut Yılmaz'ı aradım, randevu istedim ve gittim. Tüpraş Genel Müdürü Hüsamettin Beyi aradı. ‘imkân yok, Bakanlar Kurulu değişiklik yaparsa olabilir’ denilmişti. Ama onu da başardık, hepsi göreve iade edildi”
GÖREVİNE SON VERİLEN 480 KADIN TEKSTİL İŞÇİSİ İÇİN BAKAN YILMAZ KARAKOYUN’LA TARTIŞTIM
-Peki vekil olduğunuz dönemde işine son verilen tekstil işçileri?
“Tekelde Muş, Diyarbakır, Batman, Siirt’ten kadın işçilerin görevine son verilmiş. Dönemin Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyun’u aradım. Muş Milletvekilleri Salih Yıldırım ve Erkan Kemaloğlu ile yanına gittim. 11 otobüsle 480 kadın işçisi Ankara'ya geldi. Polis, Gölbaşı'nda eylem yasağı nedeniyle durdurmuş. Beni aradılar. Ankara Emniyet Müdürünü aradım, hepsinin misafirim olduğunu söyledim, izin çıkardım. Oğlumu, çocuklarımı Gölbaşı’na gönderdim, ****luk yapıp Refah Genel Merkezine getirttim hepsini. Parti, onlara kapıyı açmadı. Hepsi sokaklarda, çimlerin üzerinde, polis çemberinde oturuyor. Sendikayı aradım, Bakanla görüştüğümü, olumlu ya da olumsuz dönüş yapacağımı söyledim. Batmanlı Hemşerilerime iyi muamele yapılmadığı için üzüldüm. 580 işçiye döner ayran gönderdim. Saat 4–5 gibi Bakan Yılmaz Karakoyun aradı, 3 vekille yanına gittik. Buz gibi adam. ‘Orada şeker var, alırsanız alın, zamanım dar’ dedi, hakaret olarak karşıladım. ‘Batman’dan 480 kadın işçi, hükümete değil, sizin evinize, partinize gelmiş. Sizin yerinizde olsam, onları dinlerim, yapamasam bile onlara neden yapamadığımı anlatırdım, dedim. ‘Ataullah Bey, Avrupa’da 1 kişi çalışıyor 100 kişi gibi verimli, bizde 100 kişi çalışıyor 1 kişi kadar verimli olamıyor’ dedi. ‘O zaman Türkiye’nin hangi standardı Avrupa’ya uygun ki bana bu örneği veriyorsunuz. Yazıklar olsun’ dedim. Milletvekilleriyle birlikte odayı terk ettik”
37 YILDIR AKTİF SİYASETTEYİM, YAPAMAYACAĞIM HİÇBİR SÖZÜ VERMEDİM, VERDİĞİM HER SÖZÜ TUTTUM
-Ne yaptınız bunun üzerine?
“Mesut Yılmaz’ı aradım, eğer işçiler geri dönmezse istifa edeceğimi söyledim. 1 saat sonra sekreter beni aradı, Yılmaz Karakoyun’la görüşüldüğünü ve işçilerin iade edildiğini söyledi. Meclis kulisinde, Yılmaz Karakoyun’a teşekkür etmemi istediler. Devlet Bakanı Safter Gaydalı yanında. ‘Yılmaz Bey, size teşekkür etmiyorum, Mesut Yılmaz’dan Allah razı olsun’ dedim. Genel Merkeze gittim. Kadın işçilere müjdeli haberi verdim. Gücüm yettiğince hem hizmette hem istihdamda çaba gösterdim. Ben insanım. Kapımı kim çalarsa kendimi yokluyorum, acaba faydalı olabilir miyim diyorum. 37 yıl aktif siyasetteyim. Bir tek hemşerim çıksın ve desin ki ‘Ataullah Hamidi bu sözü verdi yerine getirmedi”
BATMAN İL HARİTASINI KENDİ ELLERİYLE NASIL ÇİZDİ?
-Batman il haritasını gerçekten kendi ellerinizle mi çizdiniz?
“İyi ressamım. İyi çizerimJ 86 yılında merhum Özal, 16 Bakanıyla Batman Barajının temel atma törenine gelmiş. Tek milletvekilimiz Aydın Baran. Başka partilerden seçilen milletvekilleri, Anavatan’a geçmiş. Anavatan’daki milletvekili sayısı 4’e çıkmış. Bunlar Batman’da Özal’ı karşılayacak. Siirt Valisi Selami Teker aradı. Başbakan Özal’ı karşılamamı istedi. ‘Sayın valim, ben belediye başkanıyım, Refah’tan seçilmişim, başbakan hepimizin başbakanı. Severim. Onun partisinin kuruculuğunu yapmışım. Onu karşılamak boynumun borcudur ama benden görkemli bir şey istemeyin’ dedim. Çünkü ANAP’tan ayrılmışım, kırgınım. ‘Ben mevcut ekibe güvenmiyorum lütfen beni kırma’ dedi. Refah Partisini aradım, onay istedim. Vali’yi aradım. Bir şart öne sürdüm. Anavatan Teşkilatı Başbakanı nerede karşılayacaksa, gerisini bana bırakacak, benim karşılayacağım yerde tek bir Anavatan bayrağı olmayacak. Kabul etti”
ÖZAL BATMAN’A GELDİ VE BENİ YUVAYA DAVET ETTİ
-Anap’tan ayrılmışsınız ama Özal’ı Batman’da karşıladınız. Peki, nasıl bir karşılama oldu?
“Onlar Sigorta Hastanesinden Cumhuriyet Meydanına kadar karşılama yaptı. Ben de 4 gün çalıştım. Köyleri, mezraları, ilçeleri, mezraları boşalttım, insan seli oldu. Zabıta Müdürü Ali Ulutaş’a talimat verdim, mezbahanede kesilen 700 hayvanı getirttim. İkişer metre arayla dizdim. Üzerine Batman Belediyesi önlükleri giydirdim. Başlarına birer kasap. Tabi kesmedik. Özal’ın yanında bulunan heyet sunum yaparken ‘Dünya basınında görülmemiş bir olayla karşı karşıyayız’ diyor. Özal, beni yanına çağırdı. Tüm programlarını iptal etti, sadece belediyeye gelmek istedi. Cumhuriyet Meydanı'ndan belediyeye kadar bütün dükkânlardan halı toplayıp, yere döşemelerini talimat verdim. Özal geldi, makama oturdu ve dedi ki ‘Hamidi sizin yeriniz Anavatan’dı. Bir yanlışlık yaptık, yuvana dön”
BATMAN’IN İL HARİTASINI KENDİ ELLERİMLE ÇİZDİM
-Döndünüz mü yuvaya?
“Bütün Bakanlar oturuyor. ‘Siz hepimizin Başbakanısınız. Belediyenin kimliği olmaz, partisi olmaz. Ben bütün Batman'ın Belediye Başkanıyım. Senin Batman'a yaptığın bütün hizmetleri fazlasıyla duyuracağım. Benim bu partiden sürem bitmeyinceye kadar parti değiştiremem’ dedim. Teşekkür etti ve ayrıldı. Referandum sonrası aradı, tüm teşkilatı bize bırakacağını söyledi. Kabul ettik. Ağabeyim Muhittin Hamidi, İl Başkanı oldu. Kutbettin Hamidi liste başı milletvekili oldu, ben de Belediye Başkanıyım. Biz 3 kardeş, el ele verip, Batman’ı il yapmak için çabaladık. Güzel hizmetlerle Güneydoğu'da isim yaptık. Amerika konsolosu rapor geçti ‘Batman şaha kalkıyor’ Özal da Milli Güvenlik Kurulu’na diyor ki ‘Batman’ı il yapacağız’ Evren Paşa Konseyi karşı çıktı. ‘Şırnak'ı asayiş yönden il yapmak zorundayız, bir ilden 3 il çıkmaz’ diyor. Yani Siirt, Batman, Şırnak, aynı anda nasıl il olacak? Özal da diyor ki ‘Batman il olmadan, ben Şırnak’ın il olmasına onay vermem’ Evren Paşa'nın süresi bitti, Özal Cumhurbaşkanı oldu. Kutbettin Hamidi, Batman’ı il yapmak için neredeyse 24 saat Ankara’ya telgraf çekiyor. Batman Halkı, Sivil Toplum Örgütleri, basın bir olmuş. Özal telgraf gönderdi ‘hayırlı olsun Batman'ı il yapacağız, çalışmalarını başlat’ dedi. Haritayı önüme koydum. Hasankeyf beldedir ilçe yapalım, Gercüş'ü Mardin'den alalım, Kayapınar nahiyedir belde yapalım, Sason ve Kurtalan'ı alalım, 5 ilçe oldu. Bekirhan, İkiköprü ve Yücebağ’ı Belde yapalım. Etti 7 belde. Haritayı çizdim. Ne İller İdaresi ne İçişleri Bakanlığı ne Mahalle İdare ne de Vali karışmadı. Çok güzel bir harita çıktı. Ankara’ya gönderdim, olduğu gibi kabul edildi. Özal'dan Allah razı olsun”
ÖĞRETMEN EVİNİ YAPTIM, SAZLIK ALANA 700 KONUT İNŞA ETTİM
-Batman’a Yapı Kooperatifi ile 700 konut yapmışsınız. Nasıl gelişti o proje?
“Batman'a gelen misafirlerin kalacağı bir otel yok. Siirt’te konaklıyorlar. Batman’a 4 yıldızlı bir otel yapmak istedim. Şimdiki öğretmen evinin inşaatına başladım. Kaba inşaattayken, bazı vatandaşlar bunu örnek alıp otel yapmaya başladı. İnşaat bitince ‘belediye otelcilik yapamaz’ deyip bunu öğretmen evine dönüştürdüm. Amacım otelciliğin önünü açmaktı zaten. Buna harcadığım paranın fazlasını Milli Eğitim Bakanlığından aldım. Ankara TEMKOP Genel Başkanı eski Ankara Belediye Başkanı CHP'li Murat Karayalçın’a gittim. İnşaat konusunda tecrübeliydi. Batman'da 1500 dönüm arazi kamulaştırıp, 300–400 konut yapmak istediğimi söyledim. Belde Yapı Kooperatifini kurduk. Dünya Hastanesi çevresinde, insanların giremediği, dere yataklarının olduğu o sazlık alanı kamulaştırdık. Batmanlılara duyuru yaptım ‘10 liraya alacağınız arsa, 100 liraya çıkacak, gelin alın’ dedim. Belediyeye ek gelir oldu. O dönem bu bölgenin Batman’ın en güzel yeri olacağını söylüyordum. İnsanlar gülüyordu. Şimdi orası ilin en güzel gelişen yeri”
BU HİZMETLERİ BATMAN HALKININ DESTEĞİ OLMASA YAPAMAZDIM
-İmarda 18. maddeyi uygulayıp, kamulaştırma yapmışsınız, doğru mu?
“O dönem Batman, Türkiye'de bir ilki yaptı. 18. maddeyi uyguladık. Bugün eğer Batman bu kadar gelişiyorsa, o caddeler böyle rahat açılıyorsa o dönem belediyeye kazandırdığım yollar ve arsalar sayesindedir. Hemşerilerimin destekleri olmasa, bu hizmetlerin hiçbirini yapamazdım. Bu hizmetlerde en büyük pay hemşerilerimindir. Ömrüm boyunca onları seveceğim, hizmet edeceğim. Bu hizmetleri yaparken büyük sıkıntılar çektim. Tehditler aldım, suikastlardan kurtuldum. İman iki parçadır yarısı sabır, yarısı şükürdür. Sabretmesini bileceksin, şükretmesini bileceksin. Bakın değişik renkler var. Mor, kırmızı, sarı, pembe… Hepsi bir güzellik. Herkes bir yere gönüllüdür. İçinde okumuşu olur, akıllısı olur, cahili olur”
HALKA KAVGA ETSEYDİM, BİR GÜN BİLE BELEDİYE BAŞKANLIĞI YAPAMAZDIM
-Bu hizmetleri yaparken halka nasıl anlatıyordunuz kendinizi?
“Bir örnekle anlatayım. Temmuz’un 45 derece sıcağı. Bir vatandaş belediyeye gelmiş, küfürler yağdırıyor. Odadan çıktım. Adama yaklaştım. ‘Sen haklı olmasaydın bu kadar bağırmazdın’ dedim. Onu odama götürdüm. Soğuk bir su ve çay ikram ettim. Sakinleşmesini istedim. Yanına oturdum. Tapusunu almakla suçluyordu bizi. Yeşiltepe’de 50 dönüm tapusu var. Yol yapılacak diye tapusundan kesinti yapılıyor. Yasada zaten yüzde 35 kesinti hakkı var. Ona uzun uzun anlattım. ‘Tapundan yüzde 15 kesinti yapacağız, buraya gelirken yürüdüğün yollara park, cadde, bahçeler yapacağız, sana kalan yüzde 35 dönüm arsan değer kazanacak. Kardeşimin tapusunu da yapıyorum’ dedi. Adam sevindi, elimi öpmek istedi. Ben bu adamla kavga etseydim, belki bir gün bile belediye başkanlığı yapamazdım”
HUZUR İÇİNDEYİ, BAŞIM DİK
“Benden önce kimi öldürüldü, kimi görevde kalamadı, kimi mecliste kavgalarda öldürüldü, istifalar oldu. 10 yıl boyunca başıboş bir belediye. Batman’da kimseyi kırmadan, insanlara değer vererek 10 yıllık belediye başkanlığı ve 3 dönem milletvekilliği yaptım. Hiçbir şeyi dört duvar arasında konuşmuyorum. Yayınınızda bütün hemşerilerim beni dinliyor. Herkese karşı başım dik. Batman’a yanlış yapmadım. Batmanlının hakkını hep korudum. Her yerde Batman’ın büyümesi, yücelmesi için bir şeyler yapmaya çalıştım. Yapmak istediğim daha çok hizmet vardı. Ülke şartları ve imkânlar bu kadarına yetti. Hayatımda kimsenin bir yumurtasını almadım. Kimseye menfaat karşılığı iş yapmadım. Allah bize zaten imkan vermişti. Babam bize iyi imkânlar bıraktı. Ben rahatım. Huzur içindeyim. Temiz bir aileyiz. Ecdadımızdan hep güzellikler gördük. İmkânlar ölçüsünde bunları insanlarımıza karşı kullanıyoruz”
MERVE KAVAKÇI’YI SİLAHIMLA KORUYACAĞIMI SÖYLEDİM
-Milletvekili seçildiğiniz dönem, Fazilet Partisi'nden 18 Nisan 1999 seçimlerinde İstanbul Milletvekili seçilen ve TBMM'de ant içme törenine başörtülü gelince meclisten çıkarılan Merve Kavakçı’ya destek çıkmışsınız. O günü anlatır mısınız?
“O dönem Batman'da da asker, sağlıkta, eğitimde başka kurumlarda asker tespit yapıyor. Başörtüsü takanların ya çıkışları veriliyor ya da başörtülerini çıkarmaları isteniyordu. Batman'da tek bir başörtülünün, örtüsünü çıkarmasına izin vermedim. O günkü müdürlerden de Allah razı olsun. Sağlıkçıdır, öğretmendir, hepsini köylerde sanki görevliymiş gibi gösterdim. İnsan hakları diyoruz, inançlarımız diyoruz. Benim 7 sülalem başörtülü. Kızım, eşim başörtülü. Ben o akşam görev gereği İzmir’deydim. Televizyonu açtım, canlı yayında Merve Kavakçı olayını gördüm. Hemen giyindim. Merve’nin dayısı İsmail Beyin ev adresini istedim. Dayım Nizamettin Sevgili aradı. ‘Dönmedin mi daha, neredesin?’ dedi. Merve Kavakçı olayını vicdanımın kabul etmediğini ve destek olmaya gideceğimi söyledim. Dayım da onların Refah Partisi olduğunu, bizim ANAP olduğumuzu ve partinin buna izin vermeyeceğini söyledi. ‘Bu insani olaydır, partisi olmaz bu işin’ dedim. 5 dakika sonra dayım da 3 çocuğuyla geldi. Merve Hanımın dayısına gittik. Sokakta mahşeri kalabalık. Türk Bayrakları, Atatürk posterleri, ‘kahrolsun şeriat, defolun’ sloganları… Üzüldük tabi. Yani bir insan, başörtüsü yüzünden ülkeyi mi bölmüş oluyor? Abdullah Gül, Bülent Arınç ve İsmail Kahraman oradaydı. ‘Hayırdır’ dediler. ‘Biz bunu kabul etmiyoruz. Bugün Merve'ye, yarın bize’ dedik. Bülent Arınç'a dedim ki ‘Eksi 2’de bir kapı daha var, Merve’yi oradan alıp evime götüreceğim, dokunulmazlığım var. Gerekirse silahlarımla korurum’ Saat 10’a kadar bekledik. Kalabalık geri çekildi. Ben bunları Saadet Partisi ya da Merve Hanım için değil, aklım ve vicdanım için yaptım”
ERDOĞAN’LA REFAH’AYKEN TANIŞMIŞTIK
-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yıllar önce nasıl tanıştınız?
“Ben Refah’tan Belediye Başkanıydım. Refah’ın 3 belediyesi var. Van, Batman ve Şanlıurfa. Nerede bir toplantı olsa oraya gidiyoruz. Recep Tayyip Erdoğan da teşkilatta. Gittiğimiz yerlerde tanıştık, dostluğumuz gelişti. Daha sonra ben milletvekili oldum. Tayyip Bey de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı. Bir şiir yüzünden hapse girdi. Tahliye oldu, evine geçmiş olsuna gittim. ANAP’a geçmişim o dönem. Bana dedi ki ‘Sen ANAP’ta grup yönetimindesin. ANAP, özgürlük ve yeniliklerden yanadır. Benim için değil ama ülkede onbinlerce siyasi yasaklı var. Bu yasakların kaldırılmasını, Başbakan Mesut Yılmaz ile konuşabilir misin? ANAP bunu başarırsa iyi de prim yapar’ dedi. Meclise döndüm. Mesut Beye, Erdoğan’ın selamlarını ilettim, siyasi yasakların kaldırılması gerektiğini önerdim. Cevapsız bıraktı. 2 gün sonra Mesut Bey, Batman’dan Burhan İsen'i davet etti. Doğru Yol Partisi’nden transfer etti. Yani beni Tayyip’çi olmakla değerlendirip, gruptan çıkardı. Tayyip Beyle dostluğumuz sürdü. Oğlunun, kızının düğününe gitmişimdir. Anavatan Partisi, 2002 seçimlerinde barajı aşamadı. İstirahata geçtim. 2007 yılında Devlet Bakanı Egemen Bağış ve Ankara Milletvekili Cevat Koç evime yemeğe geldiklerinde anlattılar. ‘Ah Ataullah, o kadar söyledim ama benim yanımda yer almadı’ demiş. Seçimden sonra beni aramadığı için Erdoğan’a kırgın olduğumu söyledim. Gece saat 12’de evimden ayrıldılar, saat 3'te telefonum çaldı. Başbakan Tayyip Erdoğan. Konuşmak istedi”
-Ne konuştunuz?
“Yüz yüze konuşmamızın daha doğru olacağını söyledim, randevu talep ettim. Cuma Günü Ankara'da Hasan Tanık Camisinde namaz kıldım, bir sekreter aradı ve Başbakan Erdoğan’ın beni beklediğini söyledi. Görüşmeye gittim. Yerel Yönetimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı da oradaydı. 45 dakika görüştük. Bana dedi ki ‘büyük bir yanlış olmuş, iyi günlerimiz olacak rahat ol. Güneydoğu’ya ve size ihtiyacımız var’ dedi. 2007 seçimlerinde aday oldum, Tayyip Beye güvenerekJ Listede adım çıkmayınca siyasete noktayı koydum. Kasım seçimlerinde AK Parti Batman İl Başkanı Diyaettin Uçar aradı, kimlik numaramı istedi. Nedenini sordum. Adaylık için olduğunu söyledi. Kabul etmedim. ‘Ben 6 yıldır siyasete noktayı koydum. Siyaset defterini kapattım. 20 yıl dolu dolu yaptım’ dedim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarcı olduğunu söyledi, kimlik numaramı verdim ve listeye girdim. Kasım öncesi seçimde yurtdışı oylarıyla AK Parti 1 vekil çıkarmışken, Kasım seçiminde gayri resmi yüzde resmi 30 bin oy artışı oldu. Cumhuriyetten benim dönemime kadar Türkiye'de ne kadar olumsuzluk varsa benim 2.5 yıllık milletvekilliğime sığdı. Hendek, 15 Temmuz darbesi, Anayasa değişikliği, başbakanların değişikliği… Buna rağmen Batman'ı ihmal etmemek için gece gündüz çalıştım. Saat kaç olursa olsun, kimsenin telefonuna danışmanım çıkmamıştır, telefona ben çıktım. Gücüm yettiğince herkese yardımcı oldum”
DÖNEMİN VALİSİ SALİH ŞARMAN, OYLARIMI ÇALIP SEÇİME ŞAİBE KARIŞTIRDI
-ANAP’tan Belediye Başkanı Adayı olduğunuz dönem seçimlere şaibe karışmış. Biraz o dönemi anlatır mısınız?
“Seçime 10 gün kalmış, dostlarla çalışıyoruz. Herkes, oyların çalınacağını, Vali Salih Şarman’ın oyları değiştireceğini konuşuyor. Ben de diyorum ki ‘Siz oy verin, ben korurum, kimse sandıktaki oyları değiştiremez’ Seçime yaklaştıkça artık Vali’nin söyledikleri doğrudan kulağıma geliyor. Vali’ye gittim. ‘Seçilmemem için ev ev dolaş ama demokrasi katili olma’ dedim. ‘Ataullah Bey, seni seviyorum, değerli insansın ama başka birinin kazanmasını istiyorum’ dedi. Seçim oldu, sayım başladı. 20–25 sandık kaldı. DYP ve Refah’a kaşı öndeyim. Lokale çıktım. 10 bin insan, sokaklarda beni alkışlıyor. Gözyaşlarım döküldü. Dedim ki ‘İmar amaçlı bu kadar ev yıktım, devlet bana karşı birleşti, aşiretler bana karşı birleşti. Buna rağmen bu millet beni seçti’ 27 sandık başka bir partiye çıksa bile sonucu değiştiremez, biz kazanmışız. Kararlıyım, her dönemden daha fazla çalışacağım. Sonuçlar açıklandı gece. Refah Partisi 160 fark ile seçimi kazanmış”
VALİ SALİH ŞARMAN’IN YARGILANMASI İÇİN HER ŞEYİ YAPTIM
-Seçimi kaybettiniz yani?
“Her şeyi açık konuşayım. Vali’nin, seçimi kazandırmak istediği kişinin akrabasından telefon gelmiş. Esnaf Kefalet Odası Başkanı Şevki Taş beni aradı. Bu şahsın benimle görüşmek istediğini söyledi. Gittim. Seçimi bizim kazandığımızı, seçim masraflarını ödersem belgeleri vereceğini söyledi. Masrafı düşürmelerini istedim. Çek yazmayı teklif ettim. Sabah avukatımdan, İl Seçim Kurulu'na itiraz yazısı yazmasını istedim. Şu anda cezaevinde olan Hakimler Üst Kurulu Başkanı, dilekçeyi verdik. Reddetti. Meğerse Vali Salih Şarman, korumalarını gönderip, tehdit etmiş. Gece biri aradı. Vali, Emniyete şikâyet etmesem, oy pusularını vereceğini söylemiş. Kabul ettim. 20 tane oy pusulası getirdi. 3800 oy pusulası daha getireceklerini söylediler. Ama daha sonra oy pusulalarını Batman Çayı’na attıklarını söylediler. O seçimi öyle kaybettik. Ben milletvekili olunca Türkiye'de ilk ceza yiyen vali oldu. Bunun için sonuna kadar mücadele ettim”
-Milletvekilliği mi yoksa Belediye Başkanlığı mı?
“Ben iki görevi de fazlasıyla yaptım. Milletvekilliği ricacı makam, milletle hükümet arasında ricacı konumundadır. Belediye Başkanlığı ise icracı makamdır. Hizmet eder. Belediye Başkanlığında halkla daha fazla iç içe olursun. Daha çok gönül rahatlığı duyarsın. Bence Belediye Başkanlığı, Milletvekilliğine göre halka hizmet götürmede çok daha güzel bir görev”
Editor : Seyithan Çetin