Yazan ve derleyen EKREM GÜNAYDIN
İzinsiz iktibas edilemez.
Aileler mal varlıklarını sergilemeyi görgüsüzlük olarak kabul ederler, nezaketleriyle asaletlerini ortaya koymaya çalışırlardı.
Maddi durumları birbirinden farklı olsa da benzer terbiye yapısına sahip aileler daha sık görüşür, yakın olurlardı.
Hemen her mahallede görgüsü kıt, terbiyeden uzak birkaç aile bulunurdu.
Bu tip aileler sosyal hayattan tamamen soyutlanmasalar da, onlarla fazla samimi olunmaz, dostluklar ilerletilmezdi.
Zengin ama görgüsüz bir aile parasının gücüyle eş dost sahibi olamaz, yoksul ama görgülü bir aile çevreden saygı, itibar görürdü.
"Fakir ama gururlu" yıllardı; ahlak, görgü, nezaket, haddi bilme gibi değerler maddi varlıktan daha büyük bir zenginliği ifade ederdi.
Böyle "fakir ama gururlu" aileler meraktan çatlasalar da, televizyon almış olan ahbaplarına çağrılmadan gitmezlerken, "hem fakir, hem gurursuz" aileler televizyonlu komşularını hayatlarından bezdirdiler.
…
1980 öncesi yemek saatlerinde misafirliğe gitmek çok ayıp olduğu halde, onlar yemek saati filan dinlemezlerdi.
Televizyon taksitlerinin yanı sıra, her akşam eve doluşan misafirleri ağırlamaktan cüzdanlarının dibi delinmiş aileler, mütevazı bir akşam yemeği yemeye hazırlanırlarken, misafir aile çat kapı gelir, "buyrun Allah ne verdiyse yiyelim" cümlesinin tamamlanmasını bile beklemeyip sofraya yanaşırlar, bir gözleri televizyonda, afiyetle yemeklerini yerler ve kendi evlerindeymiş gibi rahat, televizyon seyrederlerdi.
Ev sahibinin koltuğuna misafir baba, ev sahibesinin yerine misafir anne oturur, çocuklar odanın diğer rahat köşelerini kaparlardı.
Ev evlikten çıkardı.
Misafir çocuklar çekirdeklerin kabuklarını sağa sola saçarlar, misafir baba külünü ortalığa silker, misafir anne ayaklarını altına alıp bir yandan televizyon seyrederken bir yandan sürekli konuşur, bir başka misafir çayını demli bulur açtırır, beriki açık bulur, dem ilave ettirir, kimisi yanında bir dilim limon ister ve ev sahipleri cinnet geçirecek raddeye gelirlerdi.
O yılların televizyon sahibi aileleri evde yok numarası bile yapmak zorunda kaldılar.
Pek kolay bir numara değildi, çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlanıyordu.
Ama yine de misafirden bunaldığı halde yüzsüz misafirlerine "bir manimiz var gelmeyin!" diyemeyen yumuşak aileler tarafından başvuruluyordu.
(Fotoğraf Akyürek Mahallesi sakinleri Aziz Gürtuna'nın taziye kabulünden) Metin Ayfer Tunç'un ''Annemler size gelecek'' kitabından.
…
Televizyon sosyal hayatı altüst ettiği kadar, aile hayatını da sarstı.
Düzenli yayına başlamasıyla birlikte, bir anda birçok evin hayatında düzen bozuldu.
Aslında aptal kutusu olduğu kimileri tarafından çok geçmeden anlaşılmıştı ama bu bilgi bazı aile bireylerinin televizyona esir olmasını engelleyemedi.
Ekran karşısına mıhlandığı için yemeği yakan kadınlarla kocaları arasında büyük kavgalar çıktı. Bazı kocalar eş ve çocuklarıyla ilgilenmeyi unuttular.
Çocukların okul durumlarında da ciddi başarısızlıklar görülür oldu.
Ödevlerini yapmadıkları ve çalıştım dedikleri derslerine aslında çalışmadıkları, yılsonunda karneler alınınca belli oldu.
Karne günü geldiğinde, çocuk eğitiminde sıkı bir dayağın yararlı olduğuna kesinlikle inanmış babalar, çocuklarıyla "yalnız konuşmak" istediler, birçok evde kıyamet koptu, ama zayıf dolu karneyi eve getirince dayak yiyen çocuklar, yine de yaz tatillerini televizyonun başında geçirmeyi tercih ettiler.
Dayak çocukları televizyondan caydıramadı.
Fotoğraf: Yeleri Ailesi Akyürek Mahallesi 1966 (Devam Edecek)
Editor : YUSUF KAVAK