İki yıldır yok, Anneler Günü’nde arayıp da nasılsın, bir emrin, isteğin var mı? Diyebileceğim Annem. Hiçbir zaman da isteği olmadı? Tam tersine “Senin buradan bir isteğin var mı?” derdi.
İzmir’den Batman’daki sesi duymak bile beni mutlu ediyordu. Ama şimdi o da yok.
Sesini duymak için neler vermezdim, neler.
Annen yanı başında duruyorsa, uzakta da olsa sesini alabiliyorsan dünyanın en şanslı insanısın bence.
Herkes için annesi mutlaka değerlidir, olmalıdır da. Benim Annem çok ama çok değerliydi benim için.
Yıllar önce gazetede ondan söz ettiğimi ona söylemişlerdi. Okuma yazma bilen birini bulup okutmuştu. Çok sevinmişti onu kaleme aldığım için. Beni aradı teşekkür etmek için. Ben bir iki cümle yazmıştım oysa. O yaşamın acımasızlığına direnmekle kalmamış, bizi de o acımasız yaşam koşullarına rağmen en iyi şekilde yetiştirmişti.
Şunları yazmıştım.
Eşinin ölümünden 2 ay sonra 8. Çocuğunu Dünya'ya getirdi. Eşi, belediyede çöpçüydü. Sosyal güvencesi var sanılıyordu. Kayıtlarda bulunamadı.
Aslında nasıl maaş bağlanılacağı mı bilinmemişti. Yoksa? Sigorta pirimi mi yatırılmamıştı. Anlaşılamamıştı. Maaş bağlanamadığı için oldukça yoksulluk yaşadı sekiz çocuğu ile birlikte.
Eşi 46 yaşında amansız hastalıktan yaşama veda etmişti.
Eşi, varlıklı olan babasının mirasını ret etmişti. O da eşinin kararına saygılı davrandı. Onca yoksulluğa rağmen, eşinin mirasının peşine koşmadığı gibi çocuklarını da koşturmadı.
Buğday hasatlarında toprakta kalan buğday tanelerini parmak uçları ile topladı. Çocuklarına ekmek yaptı. Karınlarını doyurdu.
Berivan’ların arkasından gittiği yerlerde hayvanlarının gübresini toplayıp tezek yaptı. Çocukları üşümesin diye ocakta yaktı...
Kahvaltı sofralarında mercimek çorbasının yanında, yumruklanarak kırılan kuru soğan. Kahvaltı sofralarında en lüksleri "murtaga" dedikleri yağda kavrulmuş undu.
Çalışan kadınların evlerinde çocuklarına dadılık yaptı. Baktığı çocukların yemediklerini çocuklarına yedirdi. Giymediklerini çocuklarına giydirdi.
Eşinden maaş bağlanılmadı ama çöpçü kadrosuna alındı belediyede.
Belediye Başkanlığı başka aşirete geçince işten atılma korkusu ile Devletin memuru olarak kız yatılı bölge okuluna geçti. Orada kız çocuklarının elbiselerini yıkadı.
Yoksul, kimsesiz çocuklara annelik yaptı. Yöneticiler, öğretmenler çalışanlar tarafından çok ama çok sevildi. Çünkü o, acımasız dünya düzenine başkaldıran bir kadındı.
Eğitime çok meraklıydı ki 7. çocuğunu okula kayıt etmek için öğretmenlerin peşine koşturmuştu. Yeni bir önlük alamamıştı ama oğlunun ablasından kalan önlüğü küçültüp oğluna uydurmuştu. O yedinci çocuğunu onurlu, insanlığa hizmet için yetiştirmiş, 3 fakülte bitirtmişti.
O Anne onurlu, çevrelerinde sevilip sayılan başkasının hakkına göz dikmeyen, kendi hakkını da başkasına yedirtmeyen 8 çocuk yetiştirdi.
Çocukları ile mutlu yaşayan, binlerce kilometre uzaklıktaki çocuklarına yanındaymış gibi hissettiren bir anne.