BOŞANMIŞ BABALAR DERNEK SÖZCÜSÜ

BOŞANMIŞ BABALAR DERNEK SÖZCÜSÜ

YASİN EMRAK

BOŞANMA HUKUKUNDA GÜÇ DENGESİ

Boşanma davalarında “dul kadının mağduriyeti” öne sürülerek hukuk, hep erkek aleyhine işletilmektedir.

Olaylara sırf kadınlar açısından bakanlar, annelerine, kardeşlerine ve eşlerine karşı olan duygularıyla boşanma olaylarını değerlendirdiklerinden, bu konudaki düşünceleri doğru bir mecrada ilerleyememektedir.

Oysa “her kadının annelerimiz gibi vefakar ve şefkatli” olmadığına dair “faili öz anne olan ve infial yaratan olaylar” günden güne sayısı artarak ortaya çıkmaktadır.

Mevcut sistemde, boşanma sonucunda erkek tamamen çökerken, kadın bu işten zenginleşerek çıkmakta ve süresiz olarak nafaka adı altında erkekten "boşanma maaşı" almaktadır.

Devlet, kendi kadrolu memuruna sağlamadığı güvenceleri, boşanan kadına “eski kocayı mağdur ederek” sağlamakla “Sosyal Devlet” rolünü oynamaktadır.

"Kadının çalışmaması ve okutulmamasının" suçlusu kocası olmadığı halde, geçiminin eski kocaya yüklenmesi kabul edilebilir bir durum değildir.

Ayrıca nafakanın “ülke ekonomisine ve istihdama olumsuz etkisi” de göz ardı edilmektedir. Nafaka alan kadın, bir taraftan “nafakası kesilmesin” diye evlenmediği gibi, iş imkanı olsa bile çalışmaktan kaçınmakta veya kaçak çalışmaktadır.

Bu da kadın istihdam oranlarının düşük görünmesine yol açmaktadır.

Erkek ise çalışma azmini, şevkini kaybetmekte ve “emeğini düşmanına yedirmeme” adına ve de “maaştan geriye kendisine zaten anlamlı bir gelir düşmeyeceği” için işsizliği benimseyebilmektedir.

Asgari ücretli veya gündelik işlerde çalışanların nafakayı ödedikten sonra eline geçen paranın “işe gitmek için harcayacağı yol parasına” bile kafi gelmeyeceği düşünülmemektedir.

Velayet, nafaka, mal paylaşımı, ortak konut ve sair imtiyazların boşanma davalarında kadına sağladığı güç, erkeğe eziyete dönüşmektedir.

Bu durum kadına, ‘evliliği, velayeti, nafakayı ve diğer maddi konuları’ şantaj aracı olarak sunmaktadır.

Nafaka’nın Sosyal Devlet ilkesine atıfla savunulması kesinlikle anlamlı değildir.

Zira Devlet’in sosyalliği, muhtaç kişilerin geçimini yine muhtaçlara yüklemekle sağlanamaz. Gerçekte “Sosyal Devlet” tüm muhtaçlara karşı olan görevlerini kamu kaynakları, kurumlar ve vakıflar eliyle yerine getirmelidir.

Boşanma sonucunda erkek, tüm birikimini, yuvasını, evlatlarını kaybetmektedir.

Nafakanın varlığı zaten zulüm iken, ödeme imkanı bulunmayan erkeğin bu yüzden hapsedilmesi, ahlaki, hukuki ve adaletli değildir.

Sonu belli olmayan bu borç yüzünden erkeğin, hayatına yeni bir yön vermesi mümkün değildir.

Kimse yarım maaşlı ve sorunları bitmeyen biriyle yuva kurmayı istemeyecektir.

Evlilik dışı ilişkilerin, yalnız ve serbest hayat tarzının artmasında yani toplumun ifsadında bu adaletsiz hukuk düzeninin büyük payı vardır.

Varlığını ve çocuklarını kaybettiği için erkekler, psikolojik bunalıma girebiliyor.

Kadın açısından boşanmayı kolaylaştıran, hatta adeta ödüllendiren bu sistem yüzünden aileler dağılmakta ve özellikle çocuklar mağdur olmaktadır.

Gücün, insanı azgınlaştırma, tetikleme potansiyeli vardır.

Mağduriyet ve istismarları engellemek için mutlaka eşler arasında adil bir güç dengesi kurulmalıdır ve bu denge kimseye peşin bir imkan sağlamayacak şekilde düzenlenmelidir.

Çünkü; "Kötü Hukuk Büyük Suçlar Doğurur"

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...