Ahmet Kaya´nın müjgan ağlar, ben ağlarım türküsünü çağrıştırıyor Hasankeyf!
Hanlar yıkılmış, hamamlar yok olmuş…
Dicle, Zeynel Bey türbesine kırgın. Bırakıp gitti diye.
Zeynel bey türbesi, Dicle´siz yetim..
Yerinden, yurdundan göçmüş kuşlar gibi, yalnız ve huzursuz.
Ziyaretçileri yok artık, Zeynel Bey Türbesinin..
Çinilerini alan da kalmadı. Dalından koparılmış gül gibi.
Soldu, dondu öylece kalakaldı.
Zeynel Beyin Kale´den, atıyla atlayış hikayesini, “Atına bindi, kaleden atladi, atın yarisi suda kaldi,yarisi karada kaldi. Zeybel bey kutuldi, at öldi” diye anlatan o şirin çocuklar da yok!
Hasankeyf son demlerini yaşıyor!
Çarşı esnafı suskun, çarşı esnafı tedirgin.
Çarşı esnafı huzursuz.
Hasankeyf son turistlerini, son minarelerini ağırlıyor…
Bir esnaf, Hasankeyf, “akvaryum haline getirilebilirdi. İstanbul´da, Antalya´da yapay akvaryumlar para basıyor. Kısa sürede barajı on katı para kazanılır, Hasankeyf´teki eserler zarar görmezdi.” Diyor.
Bende aynı düşüncedeyim.
Keşke Hasankeyf camlı müzeye dönüştürülseydi.
Keşke Yolgeçen Hanı yok edilmeseydi.
Keşke Kral kızı köşkü yolu tahrip edilmeseydi
Keşke Yol Geçen Hanından kaleye çıkan suyolu bozulmasaydı.
Keşke Zeynel Bey Türbesi taşınmasaydı.
Ve yine bir esnaf “ Türbe taşındığı günden bu yana, ziyaretçisiz kaldı. Yerinde güzel, yerinde anlamlıydı.” Diyor
Hasankeyf resmen ağlıyor.
Kaybettiği, Zeynel Bey Türbesine,
Kaybettiği Yol Geçen Hanına,
Kaybettiği oyuk oyuk zikzak merdivenlerine!
Yok olan mağaralarına,
Yok olacak çarşılarına,
Ağlıyor!
Ahmet Kaya´nın türküsüne takıldım yine!
“Müjgan Ağlar, Ben Ağlarım”