<div>Yaşam Hastanesi’nde görev yapan</div> <div>Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı</div> <div><strong>Op. Dr. Mehmet Yavuz Başer</strong> de onlardan biri.</div> <div>Gazetemizin youtube kanalında canlı yayına davet ettik kendisini.</div> <div>“Hay hay” dedi.</div> <div>Elinde gitarıyla geldi.</div> <div>“Yayının sonunda sürpriz var” dedi.</div> <div>Söyleşimiz epey verimli geçti.</div> <div>Kireçlenmeyi konuştuk,</div> <div>Fıtık hastalıklarını ve ameliyatlarını anlattı da anlattı.</div> <div>Sorular geldi izleyiciden, gayet anlaşılır bir dille yanıt verdi.</div> <div>Programın sonunda, elinde gitarıyla mini bir konser verdi.</div> <div>Kamera arkasında çakmakları ateşleyerek havaya girdik, çook keyifliydi.</div> <div>Yayının kaydı, Batman Sonsöz Web TW youtube kanalında duruyor, izleyebilirsiniz.</div> <div>Bence izlemelisiniz.</div> <div>…</div> <div><strong>-Sizi tanıyabilir miyiz?</strong></div> <div>“11 yıldır Batman’dayım. 2 yıl Bölge Devlet Hastanesi’nde görev yaptım, 9 yıldan beri Özel Batman Yaşam Hastanesi’nde çalışıyorum”</div> <div><strong>-Bugün bize neler anlatacaksınız?</strong></div> <div>“Bugün daha çok diz konusuna yöneleceğiz, Hem genç hastalarımız, hem yaşlı hastalarımız, hem kireçlenme sorunu, hem de menüsküs problemleri ve spor yaralanmalarını konuşacağız. İzleyicilerimizin sorularına da cevap vereceğiz”</div> <div><strong>KİREÇLENME NEDİR? NASIL OLUŞUR?</strong></div> <div><strong>-Halk arasında kireçlenme hastalığı olarak bilinen hastalık nedir?</strong></div> <div>“Hastalar sanki dizlerin ve eklemlerinin içine kireç toplamış gibi hissediyor, fazlalık varmış gibi düşünüyor. Aslında tam tersi bir durum var. Eklem içerisindeki kıkırdak doku var, beyazımsı yumuşak bir dokudur. Bu dokuda harabiyet veya boşluk oluşmasından dolayı yaşanan kıkırdak kaybına halk arasında kireçlenme denilmektedir. Bu durum hastalarımızda soruna sebep oluyor. Değişik patolojilerle ve semptomlarla hastalar bize kireçlenme şikâyetiyle gelebiliyor. Kıkırdağın aşınması, bozulması diye tarif edebiliriz”</div> <div>https://www.youtube.com/watch?v=sTJUt2PlIQY</div> <div><strong>VÜCUDUN HANGİ BÖLGELERİNDE KİREÇLENME OLUŞUR?</strong></div> <div><strong>-Genel olarak vücudun hangi bölgelerinde kireçlenme oluşur?</strong></div> <div>“Eklemlerin olduğu her yerde kireçlenme olabilir. Boyun, bel bölgesi, ayaklar gibi eklemlerin olduğu her yerde oluşabilmektedir. Yaşlanma veya sportif hareketlerin aşırı yapılması, kilodan dolayı veya ağır işlerde çalışma sebebiyle bu şikayetler oluşabiliyor. Masa başında çalışan bir insan uzun bir süre bilgisayar karşısında kalıp ergonomik şartlarda çalışmıyorsa boyun bölgesinde kireçlenme olabiliyor. Ağır iş yapan meslek grubunda çalışanlarda genelde belde kireçlenme olabiliyor. El bileğinde bile kireçlenme görebiliyoruz”</div> <div>-<strong>Hastalar size hangi şikayetle geliyor?</strong></div> <div>“Ağrı semptomu genel olarak görüldüğü için hastalar bu şikayet ile geliyor. Diz ile ilgili konuşacak olursak, merdiven inerken veya çıkarken, eskiden daha rahat yürüyordum şeklinde ağrıları olduğunu söylüyorlar. Bazı hastalar dizlerinde kıkırdakların birbirine sürtünme sesi geldiğini, dizim takılıyor, kilitleniyor, yürüyemiyorum diyorlar”</div> <div><strong>-Genel olarak hangi yaş gruplarında görülüyor?</strong></div> <div>“Sportif yaralanmaya, kazaya veya travmaya bağlı değilse genelde kireçlenmeler yaşlanma ile artıyor. En çok görülen yaş grubu 60 yaş ve üstüdür. Obezite sorunu olan hastalarda görüyoruz. Cinsiyet olarak da daha çok kadınlarda görüyoruz. Bunun sebeplerinden biri de kadınlarda obezite sorununun daha fazla olmasıdır. Ev hayatında daha fazla kaldıklarından, spor yapamadıklarından dolayı kireçlenme olabiliyor. Toplumumuzda erkeklerin kas gücü daha iyi olduğu için kireçlenme görülme olasılığı daha az oluyor”</div> <div><strong>KİRÇLENME NASIL ÖNLENİR?</strong></div> <div><strong>-Kireçlenmeyi önlememiz için günlük hayatımızda nelere dikkat etmeliyiz?</strong></div> <div>“Kireçlenme hastalığı ilerleyici bir hastalık. Hastanın bir anda eklemi bozulmaz, bu yıllara yayılan bir süreçtir. Bu süreci yavaşlatmak için bazen ilaçlarla bazen de eklem içi müdahaleler yapıyoruz. Hastanın da dikkat etmesi gereken yaşam tarzları olabiliyor. Diyelim ki yemeğini yerde yemek istiyor veya dizüstü işler yapıyorsa, ağır bir işte çalışıyorsa kireçlenmesi artabiliyor. Bizim toplumumuzda genelde yerde yeme alışkanlığı olduğu için bu durum dizlere güç bindirebiliyor. Tuvalet tipide kireçlenmeye etki edebiliyor. Alafranga tuvalet diz bükülmediğinden kireçlenme daha az olabiliyor. Dizi zorlayan sportif faaliyetleri azaltabilirler”</div> <div><strong>-Kireçlenmenin teşhisini nasıl yapıyorsunuz?</strong></div> <div>“Klasik olarak hastayı muayene sırasında konuştururuz, şikâyetlerini öğreniriz. İnspeksiyon dediğimiz önce gözlem yaparız, hastanın dizine bakarız. Dizinde ağrı oluşturan bir tür lezyon var mı diye kontrol ederiz. Muayene sırasında diz hareketleri yaparak eklemde bir sürtünme var mı, ses geliyor mu, atella dediğimiz diz kapağı kıkırdağa değiyor mu diye kontrol ederiz. Diz kapağı, uyluk kemiği ve kaval kemiği muayene sırasında kıkırdak sesini duyacağımız şekilde temas edebiliyor birbiri ile. Sürtünme kıkırdakları daha çok aşındırıyor. Daha çok kötüleşmesin diye hastaya ilaç ve diğer tedavileri uyguluyoruz. Muayeneden sonra film de çekiyoruz. Genelde ileri yaş hastalarında röntgen, genç yaş hastalarında MR çekiyoruz. MR çekimlerinde menüsküs yırtıkları, çapraz bağlara bakıyoruz ve kıkırdağın aşınma derecesine ölçebiliyoruz. Röntgen de ise ileri yaşta ki hastalarımız da kıkırdak problemi varsa özellikle bazen uzanarak bazen de ayakta eklem mesafesini görebiliyoruz. Genelde kıkırdak kaybı olduğu için hastaların eklem mesafesi de azalıyor. Bu durumda hasta ciddi ağrılar çekiyor”</div> <div><strong>-Kireçlenme süresine bağlı olarak müdahalede farklar var mıdır?</strong></div> <div>“Erken teşhis hayat kurtarır sloganı var biliyorsunuz. İlerlemiş vakalarda tedavi seçeneklerimiz cerrahi müdahaleye doğru gidebiliyor. Zaten hasta cerrahi müdahaleden korktuğu için o seviyeden önce ne kadar kurtarabiliriz, kıkırdak aşınmasını yavaşlatabilsek hastayı da büyük ameliyattan kurtarmış oluyoruz. Hasta ile beraber teşhisin durumuna göre tedaviye beraber karar veriyoruz”</div> <div><strong>-Hastaların tedavi sürecinde ilaçla veya cerrahi müdahale için hangi kriterlere bakıyorsunuz?</strong></div> <div>“Tedavi seçenekleri çok fazla. Basit bir kremle tedavi edilebildiği gibi protez takılması ile de sonuçlanabilmekte. Daha önceki tedavi sürecini de göz önünde bulunduruyoruz. Genelde bizim tercihimiz basamak tedavisidir yani önce ameliyat dışındaki tedavileri yapmaktır. Önce basit tedaviler ile başlıyoruz duruma göre medikal tedaviye geçiyoruz. Bunlar da olmazsa eklem içi enjeksiyonlar yapıyoruz, kıkırdak koruyucu enjeksiyonlarımız var. Bir sonraki basamakta ise kapalı ameliyatlar da yapabiliyoruz bazen. Çok çok ilerlemiş hastalarda ya da bu tedavilerin hepsini deneyip fayda görmemiş ve ciddi sağlık sorunu olmayan hastalara protez tarzı büyük ameliyatlar yapabiliyoruz”</div> <div><strong>-Protez ameliyatları nasıl oluyor hocam?</strong></div> <div>“Daha önce belirtmiş olduğum tedavi basamaklarının en sonunda başvurduğumuz bir yoldur. Yeni ir eklem yapıyoruz. Bu tür ameliyatlar için hasta ile beraber karar veriyoruz. Bildiğiniz gibi diz kıkırdağımız tamamen eridiği zaman biz bu bölgeyi temizleyip yeni bir kıkırdak yapıyoruz. Protezin eklem arasındaki boşlukları olduğu için hasta ağrılardan kurtuluyor. Yüzde 98 gibi bir başarı oranı var. Biraz açık bir ameliyat olduğu için bazı kriterlere bakıyoruz. 40 yaşında birine yapmamaya çalışıyoruz. 80 yaşın üstüne bazı hastalıklarından dolayı genelde yapmıyoruz. Protezlerin ortalama15 yıllık bir ömrü vardır, daha uzun süre dayanıklılık gösterebiliyor. Protez ameliyatından sonra hastayı 3- 4 gün hastanede gözlem altından tutuyoruz”</div> <div><strong>-Kapalı ameliyatlar hakkında bilgi verebilir misiniz?</strong></div> <div>“Diz kıkırdağı yıpranmamış, eklem mesafesi bozulmamış ve menüsküs yırtığı olan hastalarımızda tercih ediyoruz. Bu yöntemin avantajları var. Hasta ertesi gün taburcu olabiliyor, yürüyor. Tabi hasta ile beraber bu ameliyata karar veriyoruz”</div> <div><strong>-Size en fazla hangi konuda şikayetler geliyor?</strong></div> <div>“Kliniğimize ene fazla şikayet bel ağrısı şikayetidir. Diz eklemleri, ayak bilekleri, omuz ile ilgili ağrıları olanlar da geliyor. Sporcuların da şikayetleri oluyor. 45 yaş üstü hastalarda diz problemleri oluyor. Türkiye’de genelde obezite probleminden kaynaklı diz ağrıları şikayetleri de yoğunlukta”</div> <div><strong>-Gençlerde spor yaralanmaları ile ilgili gelen şikayetler nedir ve hangi tedavi yöntemleri uygulanıyor?</strong></div> <div>“Batman’da sosyal aktiviteler az olduğu için erkekler genelde halı saha aktivitesi yapmaktadır. Diz ve ayak bileği problemleri, omuz çıkmaları şikayetleri genelde oluyor. En çok menisküs yırtığı, çapraz ve yan bağ kopmaları olmaktadır. Kadınlarda da yeni spor alanları olan pilates, reformer gibi çalışmalarda kas yırtıkları, kemik ödemleri olabiliyor”</div> <div><strong>-Spor yaralanmalarına karşı önerecekleriniz nelerdir?</strong></div> <div>“Bir anda spor yapılması yanlıştır. Ön hazırlığın olması lazım. Ayrıca vücudun o spora uygun olması lazım. Aşil tendonu vücudumuzun en büyük tendomudur. Kopması sonucu bazen uzun ve yorucu bir tedavi süreci olabiliyor. En sağlıklı spor nedir deseniz tempolu yürüyüş, yüzme Aşırı yürüyüşte, hareketsizlikte iyi değil. İnsanın kendi vücut yapısına göre bir spor yapmalıdır. Bizlere başvururlarsa gerekli bilgilendirmeleri yaparız”</div> <div><strong>-Ayakkabı seçiminde neye dikkat etmemiz gerekiyor?</strong></div> <div>“Bize gelen hastaların yüzde 15’ini ayak ile ilgili şikayeti olanlar oluşturuyor. Tabanı yumuşak, topuk kısmı yüksek, rahat ayakkabı öneriyoruz. Kadınlar özel yerlere topuklu ayakkabı giymeyi tercih ediyorlar. Onlara engel olamıyoruz. Topuklu ayakkabılar ayakta duruş bozukluklarına sebep olabiliyor. Ucu sıkı, sivri ayakkabıları önermiyoruz. Ayakta şekil bozukluğu yaratabiliyor. Baş parmak bozukluklarına sebep oluyor”</div> <div><strong>-Topuk dikeni nedir?</strong></div> <div>“Calcaneus dediğimiz topuk kemiğinin taban kısmında bir dikenimsi bir kemikleşme oluyor. Vücuda çok baskı oluğu için örneğin ayakta çok kalan insanlarda genelde bu oluşuyor. Anormal bir doku, kemik, sinir oluşuyor. Onun için uygun ayakkabı giyilmesi gerekiyor. Eklem içi enjeksiyonlar ile ameliyat yapıyoruz. O tür ameliyatlar fazla olmuyor. Hastaların günlük yaşamını da etkileyebiliyor bu ameliyatlar. Eğer diken gelişmişse önce ilaç tedavisine başlıyoruz. Slikon tabanlık, yumuşak ayakkabı kullanımı yaptırıyoruz. Kilosu varsa buna göre de yönlendirmeler yapıyoruz. Diz problemlerine benzer tedaviler yapıyoruz. Topuk dikeni çıkmasa bile yapılması gereken bazı çalışmalar var. Bazen iğne yapıyoruz hastalara bazen de ameliyat ile o dikeni çıkarıyoruz yerinden. Ameliyat sonrası 3 haftaya kadar alçıda kalıyor. Onun için ameliyatı en son çare olarak sunuyoruz”</div> <div><strong>-Doğum sonrası dizlerde olan ağrılar normal mi? Bunun tedavisi için neler yapılmalı?</strong></div> <div>“Gebelikte kadınlar kilo alıyor ve bu vücuda baskı oluşturuyor. Dize binen yük miktarı da artıyor. İlk yapılacak şey kilo vermesidir. Gebe kadınlar, dizi güçlendirecek egzersizleri yapabilirler. Sıcak uygulama yapabilir. Sonrası süt verdiği için bazı ilaçları yazamıyoruz onun yerine krem yazabiliyoruz sadece”</div> <div><strong>-Kireçlenmenin ameliyat dışında tedavileri nelerdir?</strong></div> <div>“Kilo vermeler, yaşam tarzında değişimler yapılması, bazen kaplıca, saunaya gitmelerini istiyoruz eklemlerin rahatlaması için. Alternatif tıp belki fazla önermiyoruz ama akupuntur, iğne tedavisidir, nöral terapi de yapılabiliyor. Bizim ortopedistler olarak eklem içi enjeksiyonlar ile eklem sıvısına benzer sıvılar enjekte ediyoruz. İlaçlar, kremler, eklem ve kas güçlendirici enjeksiyonlar. Bunlar da ameliyat dışı tedavilerimizdir”</div> <div><strong>-Kalça içinde bazen oluşan ağrılar neyin işaretidir, endişe etmeli miyiz?</strong></div> <div>“Anlık, geçici bir ağrıysa kas ağrısı olabilir. Kesin teşhis için bir muayene, film gerekiyor. Kireçlenme olabilir, tüm eklemlerde kireçlenme olabilmektedir. Ciddi bir ağrı, günlük yaşamı bozan bir ağrıysa MR veya röntgen çekmesi gerekmektedir”</div> <div><strong>-Çocuklarda bacak ağrısı ne zaman önemsenmelidir?</strong></div> <div>“Bu tür hastalar bize çok gelebiliyor. Çoğu hastanın ağrıları normal çıkıyor. Büyüme döneminden dolayı kemiklerde geliştiği bazen ağrılar olabilmektedir. Geçmeyen bir ağrısı varsa sürekliyse kist olabilmektedir bazen, eskiden bir çatlak veya kırılma olmuşsa yanlış kaynamadan dolayı da ağrı yapabilmektedir. Net konuşmak için hastayı görmek gerekir”</div> <div><strong>-Ameliyatlar hatayı korkutabiliyor. Nasıl kırılabilir bu korku?</strong></div> <div>“Bazen bize de bu konuda kokan hastalar geliyor. Risksiz bir ameliyat yoktur. Hani sağlık merkezine ve ülkeye de gitseniz bu her zaman vardır. Izdırabı çekmek yerine başarı oranı yüksek bir ameliyatı yapmak daha iyidir. Protez ameliyatlarında yüzde 90 üzerinde bir başarı oranı olduğu için öneriliyor. Hastanın hastalık geçmişinde kalp ile ilgili bir rahatsızlığı varsa, hasta normal hayatında çok hareketli değilse, diyelim köy yaşamında çalışmak zorunda kalıyorsa bu ameliyatları bazen yapmıyoruz. Ciddi bir ameliyat olduğu için ameliyattan sonra bu hastaların yaşamına dikkat etmesi lazım. Hastanın protezine iyi bakmasın lazım. Ameliyatı yaparken bu durumlarda kriterlerimiz arasında yer alıyor” </div> <div><strong>-Menüsküs yırtığı nedir?</strong></div> <div>“Menüsküs denilen yapı dizlerde kireçlenme olmasını engellemektedir. Her dizde dış menüsküs ve iç menüsküs olarak 2 tanedir. Bir yastık görevi görerek kıkırdakları korumaktadır. Bunların olmaması, yırtılması veya işlevini kaybetmesi kıkırdağı yoruyor. Menisküs yırtığı gençlerde sportif aktivite sırasında veya ani dönmeden dolayı oluşabiliyor. Ağır yüklenmelerde, ağır meslek grubu çalışanlarında küçük küçük travmalar ile buradaki menisküs yapısında yırtılmalar olduğunda temizlemek gerekiyor. Her menisküs yırtığında ameliyat yapmıyoruz. Bunların dereceleri var. 1. Derece menisküs yırtıklarında dizlerde ödemler oluşuyor ve bu ödemleri dağıtmak için ilaç tedavisi uyguluyoruz. 2. Derece menisküs yırtıklarında da aynı tedaviyi uyguluyoruz. 3. ve 4. Derece menisküs yırtıklarında ameliyat gerekebiliyor. Bu derecede olan hastalarda merdiven inip çıkarken takılmalar, kitlenmeler oluyorsa, ağrılı ses geliyorsa, çömelmede sıkıntı yaşıyorsa genelde ameliyat ediyoruz. Kapalı ameliyatlar ile iyi sonuçlar alıyoruz. Menisküste erken teşhis önemlidir. Geç kalındığı zaman tedavisi zor oluyor”</div> <div><strong>-Çapraz bağ kopması nedir?</strong></div> <div>“Eklem içinde çapraz olarak durdukları için bu isim verilmiştir. Ön ve arka çapraz bağlarımız vardır. Arka çapraz bağlarda kopmalar nadir olur. Sporcularda en çok ön çapraz bağlar kopuyor. Çapraz bağ kopmalrında hasta genç ise ve spora yapmaya devam edecekse ameliyat ediyoruz. Kısmi kopmalarda güçlendiriyoruz. Ameliyat olması gereken hastalarda ameliyat olunmadığı zaman dizlerde boşalmalar, kayma oluyor. Her çapraz bağ kopmasında da ameliyat etmiyoruz. Bazen hasta yaşam tarzına göre spor yapmayacağını veya ağır bir temposu olmayacağını belirtiyorsa ve güçlendirme istiyorsa ameliyat yapmıyoruz.</div> <div><strong>-Ameliyat sonrası nasıl bir süreç izleniyor?</strong></div> <div><strong>“</strong>Menisküs ameliyatı daha rahat bir ameliyat. Hasta ertesi gün ayağa kalkabiliyor. Menisküs ameliyatlarında genelde dikiş atıyoruz. Hastanın yırtığı eskiyse veya dikiş atılamayacak bir durumda ise o bölgeyi temizlememiz gerekiyor. Çapraz bağ ameliyatlarında ise ağır bir ameliyat olduğu için biraz uzun sürüyor. Kaval kemiğinden uyluk kemiğine yeni bir tünel yapıyoruz ve tendomu bu tünelin içine getirerek yeni bir çapraz bağ yapmış oluyoruz. 6 haftalık bir tedavi süreci oluyor. Biraz zahmetli bir süreç. Fizik tedavi süreci de oluyor. Başarı oranı yüksek bir ameliyattır”</div> <div><strong>-Okul çantaları ve ders çalışırken öğrencilerin yaşadığı sorunlar var. Neler önerirsiniz bu konuda?</strong></div> <div>“Boyunda tutulmalar yaşanabiliyor okul çantalarından dolayı. Ders çalışan çocukların masa başında dik duracak şekilde çalışması gerekiyor. Yaşına uygun masa ve sandalye olması önemlidir. Çocuk yaşta nasıl dikkat ettirirsek yaşamının geri kalanında da ona göre yaşar. İleride oluşabilecek ortopedik sorunların da önüne geçmiş oluruz”</div> <div><strong>-Günlük yaşamda duruş bozukluklarına sebep olan durumlar var. Bunları nasıl önleriz?</strong></div> <div>“Masa başında oturanlara bilgisayarınızı göz mesafenize göre ayarlayın diyoruz. Diğer türlü sıkıntılar oluşuyor. Boyu düzleşmesi, boyun fıtığı oluşabiliyor, yorgunluk oluşuyor. İşte verimi azalabiliyor, psikolojisi bile etkilenebiliyor. Bel desteği olması gerekiyor. Yeni tip koltuklar ergonomik oluyor”</div> <div><strong>-Ayak ve kollardaki uyuşma boyun fıtığının işareti midir?</strong></div> <div>“Ayaktaki uyuşma bele etki eder boyna etki etmez. Kollardaki uyuşma bazen boyun fıtığına işaret edebiliyor. Bezen eldeki uyuşma medien dediğimiz sinire etki ederek sıkışma yapabiliyor. MR çekimi ile tespit edebiliyoruz”</div> <div>-<strong>Gebelikte güçsüzleşen kollar için neler önerirsiniz?</strong></div> <div>“Gebelikte vücut değişiyor. Damarlar değişiyor. Gebelik sonlanınca kilolar normal düzeye gelince bu sorunlar ortadan kaldırılabiliyor. Bazen damarlarda varise sebep olabiliyor. Ödem toplayan vücutta ağrı oluşabiliyor. Ödem atıcı bitkisel ürünler kullanabilirler. Fazla tuz tüketmemeleri gerekiyor. Gebelikte oluşan çoğu şey geçicidir”</div> <div><strong>-Kamburluk neden oluşur?</strong></div> <div>“Kamburluk bazen kişinin oturuşundan bazen de irsi sebeplerden dolayı olabiliyor. Çoğu gördüğümüz kamburluklar duruş bozukluğundan dolayı oluşuyor. Hastanın boyu uzundur eğilmek zorunda kalmıştır ama kimse onu uyarmamıştır mesela. Kaslar uzun süre o şekilde oluşunca eski haline gelmesi uzun sürebiliyor ve bazen de kalıcı olabiliyor. Kambur olanlara genelde yüzme öneriyoruz. Bunun için egzersizler yapılabilir. Ergonomik çalışma ortamı da önemli. Boynumuz kambur olmasın diye egzersiz ve sportif faaliyetler yapması gerekiyor”</div> <div> </div>