Araştırma ruhuna sahip olmayan kişiler, büyüdükleri çevreye benzerler.
Bu kişiler çevrelerinde gördüğü adet, gelenek ve kuralları benimser; aile içinde gördüğü ne varsa onu uygular.
Çünkü araştırmadan etrafına geniş açılardan bakamaz, ne görüyorsa onu alır onu uygular. Toplumda klasik olarak şöyle bir bireyin örneğini vereyim;
Baba ne meslek yapıyorsa çocuk da onu devam ettirir.
Böyle bir çevrede büyüyen kişi neden niçin demiyorsa ve başka nerden yürüyeceğini bilmiyorsa bunu bu şekilde kabul eder, sorgulamaz ve yetişkin bir birey olduğunda kendine özgü değil tıpkı babası gibi olur.
İnsan meraklı bir varlıktır ve bunun üzerine gitmeli her şeyi sorgulamalı ki birbirine benzeyen insanlardan olmasın, kendini bulsun.
Kimi insan babasının mesleğini devam ettirirken niçin babasının başka bir meslek yapmadığını sorgulamakla yetinir, kimi insan da dünyaya gelişini, var oluş sebebini ve Tanrının var oluş sebeplerini sorgular.
Bu büyük düşünmek ve küçük düşünmek tamamen araştırmak, sürekli sorgulamak ve elindekiyle yetinmemekle alakalıdır.
Evrenin ne kadar büyük olduğunu ve aslında sorgularsak ve araştırırsak insan kabiliyetlerinin evrenden daha büyük olabileceğini ve hatta olduğunu görürüz.
Peki, bu araştırmacı ruha sahip olmak için ne yapmalı?
Öncelikle kişi, kendi değerini fark etmeli.
Kendi kıymetini bilmeli. Kişi kendi benliğine sevgi ve saygı duyarak harekete geçmeli ki yürüyeceği yolu özgüvenli bir şekilde yürüyebilsin.
Kendi değerini fark eden insan, önemle araştırmaya başlar.
İlgi alanlarını, yetenekli yönlerini ve daha daha fazlasını…
Araştıran kişi gelişir ve bilgi seviyesi artar.
Alanlar arasında bağlantı kurar.
Parçaları artık rahatça birleştirebilir.
Bütünü görmeye başlar.
Kendi kişiliği içinde bütünleşen, sinerjisini kuran kişi sağ ve sol beyin faaliyetlerini kolayca birleştirir.
Böylelikle kişi hem mantıksal hem de duygusal düşünür ve sorunlarını kendi başına halletmeye başlar.
Bunun lezzetine varınca durmak istemez ve sürekli bir arayışa girer.
İnsan, kabiliyetlerini araştırdıkça, dünyayı sorguladıkça ve kendini keşfettikçe daha büyük düşünür ve en doğru yolları daha iyi görür.
Önünü gören ve ne yapacağını artık çok iyi bilen kişi o bulduğu yolda yürümeye ve orda kendini geliştirmeye başlar.
Düşünsenize siz, sırf çevreden gördüğünüzle ve hayat şartları yüzünden ya da kendinizi daha keşfetmeden ilginiz olmayan bir alanda çalışıyor bir meslek icra ediyorsunuz.
Her sabah o işe nasıl gidersiniz?
Mutlu mu?
Her gün o işi yaparken ne hissedebilirsiniz?
Hiç düşündünüz mü?
Ben şimdiye kadar düşünmemiştim mesela. Ama siz lütfen şimdi düşünün.
Mutlu mu olurdunuz yoksa sadece zorunda hissettiğiniz için isteksizce mi yapardınız o sevmediğiniz işi?
Bir de şöyle düşünün, erken yaşta ya da şimdi yahut çok daha sonra ne zaman olursa olsun kendinizi bulduğunuzu, ait olduğunuz yeri bildiğinizi hayal edin.
Yaşınız kaç olursa olsun buna sevinmelisiniz.
Hiçbir zaman geç kalmış olmazsınız.
Yeter ki kişi kendini keşfetsin.
Bu o kadar muazzam bir şeydir ki.
Evreni çözmek gibi bir şey.
Çünkü her insan bir evrendir aslında.
Bunu o evreni bulduğunuz da anlayabilirsiniz.
Bu iş ne kadar iyi ve mükemmelse aksi de bir o kadar kötü ve dipsiz bir kuyudur.
İnsanın ait olduğunu hissetmediği bir yerde bırakın bir iş yapsın orda bulunması dahi onun enerjisini düşürür, başarısını da olumsuz etkiler, normalde iyi yaptığı şeyleri kötü yapmaya başlar ve hatta günlük rutinlerini bile yapmayacak seviyeye gelebilir.
Bu sebeple bu konuda ciddi olmalı ve üzerine gitmeliyiz.
Ünlü tasavvuf şairi Yunus Emre'nin de dediği gibi “ilim ilim ilmektir, ilim kendini bilmektir. Sen kendini bilmesen ya bu nice okumaktır”
Yunus Emre'nin kendini keşfetme mücadelesine ve çıktığı arayış yoluna baktığımızda görürüz ki kendini ararken tam anlamıyla emin olana kadar durmamış ve hep bir sorgulayışta olmuş.
Biz de hiç durmamalıyız ve devamlı bir arayış içinde olmalıyız.
Kendimizi tanıdıktan, istediklerimizi fark ettikten ve benliğimizi bulduktan sonra zaten bunu anlarız ve de artık seçtiğimiz, olmak istediğimiz kişilik bizim için en harika olanıdır.
Asla pes etmeyin ve bunu yapın o zaman diyeceksiniz ki evet gerçekten;
Bir ben var bende benden içeri…
Elif Nur Taymur
İslami ilimler Fakültesi Öğrencisi
Editor : Seyithan Çetin