Köprüler sadece kıyılarımı birbirine bağlar? Köprüler aynı zamanda iki kalp arasında bir bağdır. Bu köprü de iç yakan acı bir aşk hikâyesinden arda kalan hatıraları yaşatır bize. Unutulmaz bir aşka atılmış bir imzadır Malabadi Köprüsü. Birde türküsü vardır bu aşkın.
Malabadi köprüsü, orda başladı bitti bu garibin öyküsü.
Karşı ki aşiretten bir kıza gönül verdi.
Aşkı uğruna her gün bu köprüye giderdi,
Siirt’in dağlarında uçan kuşu vururdu,
Fatma’yı okşadıkça kalbi huzur bulurdu.
Off garibim off.
diye devam eder türkü.
Nehrin bir ucunda yaşayan “Bad” ile diğer kıyıda yaşayan güzeller güzeli Fatma’nın imkânsızlıklarını anlatan bir hikâyedir bu köprü.
Topluma mal olmuş büyük aşklarda hep bir imkânsızlık vardır. Bu sefer de aşıkların arasına Batman çayı girer.
Bad isminde ki bir delikanlı nehrin diğer kıyısında yaşayan Fatma’ya aşıktır. Aralarına giren bu çay sebebi ile bir türlü birbirlerine kavuşamazlar. Bir gün bu ayrılığa dayamayan sevgilisi yüzerek karşı kıyıya geçmek ister ama bunu bir türlü başaramaz. Batman çayının sularında sessizce kaybolup gider.
Bu acı olay üzerine Bad Silvan Beyine giderek, nehrin üzerinde bir köprünün yapılmasının şart olduğunu söyler. Bu öyle bir köprü olmalıdır ki köprüyü anlatan her belgede onların aşkları bir kere daha dile gelsin. Bu sebeple iki aşık arasında yaşanan bu hikâye böylece dilden dile anlatılıp efsane olur.
Kürtçede “Mal” sözcüğü ev anlamında kullanıyor. “Bad” ise çılgın aşığın ismi. Köprünün bugün ki adının da bu iki kelimenin birleşiminden geldiği söylenmekte. Anlamı her ne olursa olsun Malabadi Köprüsü dünyada akarsu üzerine inşa edilmiş köprüler arasında mimari ve estetik açısından ilk sıralarda yer almakta.
Malabadi köprüsü her ne kadar Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde gözüksede Batman’a daha yakındır. Dünyada eşi benzeri olmayan bir mimari tasarımdır. Tarihi miraslarımızdan Diyarbakır ve Batman’ı birbirine bağlayan bu köprü, “UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’nde” yer almaktadır.
Köprüyü bu kadar bilinir yapan sadece iki aşığın hikâyesi ile mi sınırlıdır acaba? Evliya Çelebi gezi anılarında uzun uzun bu köprüden bahsetmiştir.
Köprünün özellikleri saymakla bitmez. Dünyadaki taş köprüler içinde kemer açıklığı en fazla olan köprüdür. Bu da taş esere inanılmaz bir estetik güzellik vermektedir. Köprünün kemer açıklığı hep Ayasofya Caminin kubbe büyüklüğü ile mukayese edilir. 32 metre çap ve 55 metre yükseklikte ki Ayasofya kubbesini ele alırsak, demek ki köprünün açıklığı bundan daha büyük bir kemer hacmine sahiptir. Özellikle Nehcivan çeliğinden yapılan korkulukları ise bir sanat harikası niteliğinde.
Köprünün üzerindeki kitabede köprünün 1147 yılında Artuk Oğulları Beyliği döneminde Timurtaş Bin -i İlgazi tarafından yapıldığı yazmaktadır. Renkli taşların süslediği köprünün eni 7 metre, uzunluğu ise 150 metredir. Yapım tarihine göre işlevselliği oldukça ileri derecede bir sosyal sisteme göre inşa edilmiştir. Ticaret yolu üzerinde olması sebebi ile kervanlara hizmet veren bu köprüde konaklayanlar için barınaklar, tuvalet sistemleri düşünülmüş. Ayrıca gizli dehlizler ve geçitler ile güvenlik açısından da tedbirler alınmış. Köprünün yapıldığı tarihe bakıldığında o zamanlar bu statik hesaplarına göre kemer açıklığının nasıl hesaplandığı ise başlı başına bir muammadır. Horasan harç tekniği kullanılarak yapılan köprü günümüze kadar büyük bir metanet ile ayakta durarak gelmiştir. Çimentonun olmadığı devirlerde kullanılan horasan harcı genellikle kireç ve tuğla, çömlek kırıklarından elde edilirdi. Günümüze kadar sağlam olarak gelen pek çok eserlerde hep Horasan harcı kullanılmıştır.
Köprü taşları üzerinde güneş, insan ve aslan figürleri yer almakta. Artuklu medeniyetinin simgeleri olan bu figürler güç, kuvvet, devletin bekasını anlatmakta.
Ticaretin çok önemli olduğu zamanlarda tacirlerin yolu üzerinde olan bu köprü hayati önem taşımaktaydı. Günümüzde ise adına şarkılar bestelenmiş, şiirler yazılmış ve akıllara böylece nakşedilmiş diye düşünüyorum.
Köprüler, hep güzeli güzel ile, doğruyu doğru ile, kalbi kalp ile birbirine bağlasın. Uzağı yakın etsin, hepsinin anlatılacak birde hikayesi olsun diyorum.
Editor : Seyithan Çetin