O, Batman’ın ödüllere doymayan fotoğrafçısı.
Elinde fotoğraf makinesi, kâh Mezopotamya topraklarında kâh dünyanın farklı ülkelerinde…
Nerede bir hikâye varsa, kadrajını oraya çevirenlerden.
Çünkü “Anı ölümsüzleştirmek bana göre değil, hikâye çekmeyi seviyorum.” diyor, Orhan Kartal.
Hem Türkiye hem Avrupa Ülkelerinde onlarca fotoğraf yarışmasında, Batman’ın da göğsünü kabartan ödüller aldı.
O da her sanatçı gibi biraz sitemli.
Türkiye’de fotoğraf sanatına gösterilen değerin, Avrupa’nın çok gerisinde olduğunu düşünüyor.
Ailesini, çocukluğunu ve fotoğrafa nasıl merak saldığını anlattı uzun uzun.
Anlattıklarına bakılırsa mesleğine aşık bir adam.
İşte Orhan Kartal’ın Kadraj’a anlattıkları…
-Orhan Bey, sizi artık bütün Batman tanıyor ancak Kadraj okurları içi kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
Tüm okuyuculara öncelikle merhaba diyorum. Biraz sıkıcı bir bölüm aslında, bu kendini tanıtma bölümleri. Onun için bu soruyu uzatmadan kısaca geçmek istiyorum. 1968 yılında Batman’ın 19 Mayıs Mahallesi’nde dünyaya geldim. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. 1992–2012 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığında 20 yıl çalıştıktan sonra kurum değişikliğiyle 2012 yılında Batman Valiliğine geçiş yaptım. Halen İl Özel İdaresinde şef olarak çalışmaktayım. Uzun ve yorucu askerlik görevinden yaş haddinden ayrıldıktan sonra fotoğraf tesadüfî olarak hayatıma girdi. 2015 yılından beri fırsat buldukça fotoğraf çekiyorum. Alaylı olmaktan ziyade, bu işin akademik ve kariyer kısmında yer almak için 2017 yılında da Görsel-İşitsel Teknikler ve Medya Yapımcılığı Bölümü, Fotoğrafçılık ve Kameramanlık bölümünü birincilikle bitirdim.
-Nasıl bir ailede büyüdünüz?
Hayatta en büyük şansım ailemdir. Bir insanı güçlü kılan, ailesidir. Yeni nesil bu konuda bizim kadar şanslı değil. Anne ve babam bana bir çocuğa verilebilecek en önemli üç şeyi verdiler: sevgi, özgüven ve görgü. Benim için harika rol model oldular. Babam çok başarılı bir lokanta işletmecisi ve aşçı idi. Annem ev hanımı. 11 kardeşin en büyüğü olarak dünyaya geldim. 2 kardeşim kendi alanlarında başarılı birer eğitimci. 4 kardeşim, leziz ve lezzetli yemekler yapan Oskar Lokantası’nda işletmeci olarak çalışıyor. 4 kız kardeşim ise ev hanımı. Hepsini çok seviyorum.
ALDIĞIM ÖDÜLLER BENİ MOTİVE EDİYOR
-Fotoğrafa merakınız nasıl başladı, sizi bu yolda motive eden şey ne oldu?
2015 yılında kendime bir şeyler katmalıyım, bir uğraş edinmem gerekir ilkesiyle bir anda elimde bir fotoğraf makinesi ile çekimlere başladım. Batman’ın bilinmeyen güzelliklerini gün yüzüne çıkarmak için bu yola düştüm. Fakat çektiğim fotoğrafları değerlendirmek, fotoğraf camiasında nerede olduğumu görmek, Batman’ın tanıtımına katkı sağlamak, Batman’ın ve Doğu halkının yaşam mücadelesini, gelenek ve göreneklerini, turizm, doğa ve en çok da yaşam fotoğraflarıyla ulusal ve uluslararası tüm dünyaya tanıtmak istiyorum. Bu amaçla yarışmalara katılıyorum. Aldığım ödüller de beni motive ediyor.
-Bugüne kadar neler yaptınız?
2015 yılında Batman’da 6 fotoğraf sergisi olmak üzere başta Çin, Japonya, Malezya, KKTC, Romanya, Tunus ve Hindistan’da yapılan fotoğraf sergilerinin bir kısmına katıldım. Fransa’da ise adıma fotoğraf sergisi açıldı. Türkiye’nin birçok fotoğraf yarışmasında ve bunun yanı sıra KKTC, Romanya, Etiyopya, Malezya ve Moritanya ülkeleri adına düzenlenen yarışmalarda fotoğraf jüriliği yaptım. Uluslararası fotoğraf dernek ve konfederasyonları tarafından, uluslararası fotoğraf yarışmalarından aldığınız madalya ve ödüllerle belli bir puanlama sistemine göre verilen onur, usta ve mükemmel fotoğraf sanatçısı unvanlarını aldım. Bugüne kadar yapılan uluslararası fotoğraf yarışmalarından 30 altın madalya, 15 gümüş madalya, 20 bronz madalya ve 50 mansiyon ödülünün yanı sıra ulusal yarışmalardan da 20 birincilik ödülü ve toplam 1200 civarında sergileme ödülü aldım. Okulların kariyer günleri kapsamında, fotoğrafçılığın dünü ve bugünü ayrıca kariyerlerinde uğraşabilecekleri bir sanat olan fotoğrafçılığı tanıtıyorum. Fotoğraflarım birçok dergi, broşür, afiş, gazete, takvim ve karma fotoğraf sergilerinde yer aldı.
-Aldığınız ödüllerle Batman’ı gururlandırıyorsunuz? Size en fazla gurur veren ödüller hangileriydi?
2020 yılında Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonu (The International Federation Photographic Art- FIAP) himayesi altında (we stay home) konulu fotoğraf yarışmasının Dünya Sağlık Örgütü iş birliği ile Covid-19 sürecince 5 kıta 90 ülke, 1881 fotoğrafçı, 5 bin 800 eser arasından madalya almak benim için büyük başarıydı. Türkiye’de bir ilk yaptım. Aynı yarışmada 3 sergileme ile en çok sergileme alan fotoğrafçı oldum. Pandemi tedbirleri kapsamında yarışmanın ödül töreni İngiltere Oxford Enstitüsü Araştırma Merkezinde uzaktan zoom meetting canlı yayınla yapıldı. Törende aşı komitesi başkanı Prof. Adrian Hill’e yardım çekiyle benim adıma aşı çalışmasına destek veren Dünya Sağlık Örgütüne bağış yapılması, benim için en güzel ödüldü. Ayrıca Batman adını duyurmak gurur vericiydi. Fotoğraflarım İngiltere, İtalya, Pekin ve Çin de sergilendi. Ama Dünya Ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de bu yarışmadan söz edilmemesi ve paylaşılmamasına üzüldüm. Çünkü buradaki fotoğraflar insanlık tarihine tanıklık edecek olan fotoğraflardı.
Avrupa Birliği Konseyi bağlısı Avrupa Çevre Ajansının yaptığı The WaterPIX photo competition fotoğraf yarışmasında 34 ülkeden 2000’den fazla fotoğraf arasından hem jüri birincisi hem de halk oylaması birincisi ödülünü Türkiye adına almak benim için ikinci büyük ödüldü.
2023 yılında Fransa’da yapılan Chemins Photos uluslararası fotoğraf festivalinde adıma stant açıldı ve festival sonunda en iyi fotoğrafçı seçilerek ödüllendirildim. Beni en fazla gururlandıran üçüncü ödül sıralamasına bunu koyabilirim.
Son olarak 2023 yılında Kocaeli Fotoğraf Sanatı Derneği (KASK) tarafından, Suha Kocaoğlu Kupası olan ve proje üretimine yönelik olarak konu, teknik veya üslup yönünden bütünlük taşıyacak seri fotoğraflar ve anlatmak istediği düşünce ve/veya duygularını sanatsal ya da akademik bir dil ile yazılı olarak ifade eden çalışmalar üretmesini teşvik etmeyi amaçlayan, ve 3 yıl üst üste başarılı olanlara verilen Suha Kocaoğlu Kupası’nın Türkiye’de ilk kazananı olmak gurur vericiydi.
TÜRKİYE’DE FOTOĞRAF SANATINA GÖSTERİLEN DEĞER, AVRUPA’NIN ÇOK GERİSİNDE
-Sanatçı yeteri kadar değer görüyor mu?
Türkiye’de fotoğraf sanatına gösterilen değer, Avrupa’nın çok gerisinde. Bir yandan daha kolay çünkü sokağa çıktığınız her saniye çekebileceğiniz bir konu bulabiliyorsunuz. Bir yandan daha zor çünkü eline dijital kamera alan herkes, fotoğrafçı olarak tanımlanabiliyor. Cep telefonları hayatımıza girmeye başardı, bir şekilde. Artık cep telefonuyla dahi fotoğrafçılık yapılabilir hale geldi. Tabi alına telefon alan herkes fotoğrafçı sayılınca, gördüğümüz ilgi de istediğimiz düzeye ulaşamıyor. Hiçbir söz kullanmadan, tek kelime yazı dahi yazmadan bir savaşın yarattığı tahribatı tek bir fotoğraf karesiyle anlatabilmek mucize değil midir? Tek bir fotoğraf karesi bile, bir şehrin belleği ve hafızası olabilir. Bir şehrin kültürünü, yaşantısını, tarihini, fotoğraf kareleriyle anlatabilmek mümkündür. Fotoğrafçılığın böyle bir misyonu var işte.
-Kadrajınıza hangi kareleri almak sizi daha çok mutlu ediyor, peki?
Anı fotoğraflamak, bana göre değil. Kendimden bir şeyler dâhil etmeden, sadece gördüğümü fotoğraflamak, beni tatmin etmiyor. Farklı bir açı yakalamak, perspektif, altın oran gibi şeyler de yeterli değil bunun için. Fotoğraf çekmeden önce genelde bir ön hazırlık yapıyorum. Zihnimde tasarlarım, hayalimdeki konsepti oluşturduktan sonra deklanşöre basarım. Kendi kontrolümde olmasını seviyorum. Ayrıca karelerimde genellikle bir obje, nesne daha doğrusu insan öğesi arıyorum. Fotoğraflarımda insan, olmazsa olmazımdır. O anı tarihe bırakırken, bir bakışın yettiğini hissetmeliyim. Yıllar sonra baktığımda o anı hatırlamalıyım. İnsan sadece fotoğrafta değil, tüm anlatım dillerinin ortak paydası. İnsan bu dünyanın hiçbir zaman bitmeyecek hikâyesi. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin siz insanı tüm gerçekliğiyle anlattığınız ölçüde başarılısınızdır bence. Bu anlamda ben de elimden geldikçe insanı yaşadığı mekânla ve tüm gerçekliğiyle aktarmaya çalışıyorum. Aslında makinelerimiz bize başka hayatların kapılarını açan anahtarlar gibiler, önemli olan insan ve hikayesi. Fotoğraf gerçekten de böyle bir şey. Siz o anda orada bulunduğunuz için hikâyeyle iç içe olduğunuzdan sade bir kare çekiyorsunuz. Seyreden kişiler ise bunun çok sade olduğunu görmekteler. Ama siz bu hikâyeyi biliyorsunuz bu da sizi mutlu ediyor.