O BİR EFSANE:

O BİR EFSANE:

Orhan Alpaslan “Tokadımı yiyen, makam mevki sahibi oldu”

Benim de öğretmenimdi. Batman Lisesi’nde. Öğrencisinin gözlerinin içine baka baka anlatırdı dersi. Ders anlatırken “sizce de böyle midir, sen ne düşünüyorsun?” diye sorar, anlattığı şeyleri ezber ettirmek yerine sorgulatmaya çalışırdı. 
Batman Lisesi’nde öğrenci oldu önce. Sonra da öğretmen. 30 yılı geçti bu okulda. Yüzlerce öğrenci mezun etti. 
Adı adeta efsane oldu. “Orhan Hoca…
62 yaşında şimdi.
Halen anlatmayı seviyor.
Bildiğini paylaşmayı…
“Sorgulayan öğrenciler yetiştirmeyi arzuladım, hep” diyor.
Önce barış, sonra eğitim” diyor.
“Çünkü barışın hakim olmadığı toplumlarda eğitim, sağlıklı yürümez”
Diye de ekliyor.
Gazetemizin Sahibi Ercan Atay ile birlikte gazetemizde ağırladık kendisini.
Hem patronumun öğretmeni hem de benim…
Batman Lisesi Adı Yaşatılmalı” kampanyamıza desteklerini açıklamak için geldi.
Sohbetin sonu gelmedi.
Anılar, anılar, anılar…
Bir kısmını sizler için derledik…
Eminim bu söyleşiyi okuyan birçoğunuzun da öğretmeniydi kendisi…
Hepinizin adına ben söyleyeyim o vakit:
Seviliyorsun Orhan Hoca…
***
“BENİM DE YOLUM, BATMAN LİSESİNDEN GEÇTİ”
1955 doğumluyum. İlk ve Ortaokulu Beşiri’de bitirdim. Babam Şefik Alpaslan, Beşiri Belediye Başkanı idi. Daha sonraki dönem, seçimi kaybettiğinde ben de ortaokulu bitirmiştim. Lise başlamak üzereyken Batman’a taşındık. Mardin’de Leyli Meccani (bugünkü adıyla Devlet Parasız Yatılı Lisesini) kazanmıştım. Mardin’de ön kaydımı yaptırdım. 1 hafta yurtta kaldım. Gurbet hayatını çekemedim, yurt hayatına alışamadım, kesin kayıt yapmadan kaçıp Batman’a geldim. Babam da zorla tekrar Mardin’e göndermek istemedi. Batman Lisesine kaydoldum. 

“ÖĞRENCİLİK YAPTIĞIM OKULA ÖĞRETMEN OLARAK DÖNDÜM”

1971-72’de Batman Lisesi’nden mezun oldum. 2. mezunlarından biriyim. İlkin Elazığ’da öğretmenlik kazandım. Dönemin şartlarından ötürü Elazığ’a gitmedim. 70–80 yılları arasında rahmetli Mustafa Ramanlı döneminde Belediyeye girdim. Ecevit’in mektup öğretimi dönemi mezunuyum. Yılda 1 ay Diyarbakır-İstanbul’da eğitim görüyorduk. Sınavlara tabi tutuluyorduk. Diyarbakır’dan 3 yıllık eğitimden mezunum. Sonra lisans tamamlamaya girdim. 1980 yılında tekrar Elazığ’a gidersem öğretmenlik yapabileceğim söylendi. O dönem evlilik yaptım. Eş durumundan Batman’da kaldım. Batman Lisesi’ne 1980 yılında öğretmen olarak döndüm. 2007 yılına kadar, 27 sene boyunca öğretmenlik yaptım. Öğrenci olarak girdiğim okulda, iki kuşak okuttum. Tabi iyi günlerimiz, kötü günlerimiz oldu. Darbe dönemlerini, 90’ların o zor günlerini yaşadık. 2007 yılında emekli oldum.

“KIZ KARDEŞ DE KIZ ÇOCUK DA NASİP OLMADI”
-Ailenizden biraz bahseder misiniz hocam?
Rahmetli ağabeylerimle birlikte 5 erkek kardeştik. Kız kardeşim olmadı. Sonra evlendim. Kız çocuk da nasip olmadı. 4 erkek çocuğum var. En büyük oğlum, Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü mezunu. Özel bir firmada yetkili olarak çalışıyor. 2. Çocuğum Tüpraş’ta meslek yüksek okulu mezunu. 3.oğlum eczacı, 4.oğlum ise şu anda İşletme Bölümünü okuyor. Çocuklarımın 3’ü evli. 3 torunum var”
***
“OKULUN EN KISA VE CILIZ ÖĞRENCİSİYDİM”
-3 yıl öğrencilik hayatınız oldu Batman Lisesi’nde. Mutlaka ki çok anı biriktirmişsinizdir?

Tabi, Batman Lisesi, anılarımızın arşivi. Öğrencilik yıllarımda okulun en kısa boylu, en cılız öğrencisiydim. Edebiyatta bir portreyi hayal edip kompoze etmemizi istemişti öğretmenimiz. Benim aklıma direk okulun öğrencilerinden Mazhar Ekmen gelmişti. Çok uzun boylu, iri yarı biriydi. Cüsseliydi. Ürkütüyordu beni. Onu kompoze etmiştim” 

“ÖĞRETMEN, CEBİR DERSİNDEN İYİ NOT ALDIĞIMA İNANMAMIŞTI”
-Anlatabileceğiniz başka anılarınız var mı?

Cebir dersinde ikmale kalmışım. Yaz tatili boyunca, Batman’ın Beyaz Saray’ı denilen yerde, Türkiye Petrolleri (TP) Sitesinde bir stajyer mühendisten matematik (cebir) dersini aldım. Kurtarma sınavına girdim, tüm soruları yanıtladım. Sınavda, arkadaşlarıma da fayda sağladım, bencillik yapmadım Bir üst sınıfa geçtim. Cebir Hocamız Kadir Hocadan korkuyordum. Sınıfa geldi. ‘Orhan tahtaya kalk, sen nerden kopya çektin, aynı soruları sana soracağım’ dedi. Soruları tek tek sordu, ben de yanıtladım. Kadir Hoca, şaşırdı elbet. ‘Çalıştım, emek verdim’ dedim… Güzel bir anıdır bende…
 “DÖNEMİN MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ, YILIN ÖĞRETMENİ SEÇİLMEMİ İSTEMEDİ”
“Batman’da bir yerel gazete, farklı meslek gruplarında yılın başarılı isimlerini, okurlarına seçtiriyordu. Yılın öğretmeni anketinde, öğrenci ve velilerin teveccühü ile benim adım, diğer öğretmenlere oranla açık ara önde gidiyormuş. Dönemin Milli Eğitim Müdürü, bundan hoşlanmamış. ‘Bu düşünce yapısı ve yaşam tarzında biri, yılın öğretmeni seçilemez’ demiş. Döneme göre daha çağdaş ve demokrat bir yapıya sahiptim. Milli Eğitim Müdürü ile gazete sahibi arasında epey tartışmalar yaşanmış. Toplu gazete almışlar sonuçları etkilemek için ama mesafeyi kapatamamışlar. Her şeye rağmen neticede kazanan ben oldum. Sonuç açıklandıktan sonra Milli Eğitim Müdürü, karşıma geçip ‘Orhan Hoca, pırıl pırıl bir öğretmensin’ demişti”

“SORGULAYAN ÖĞRENCİLER YETİŞTİRMEYİ ARZULADIM HEP” 
-Öğrencilerinize yaklaşımınız nasıldı peki?
Ben kendi dönemimde, derslerimde daha çok sorgulayıcı bir nesil yetiştirmeyi arzulamışımdır. Sorgulayan öğrenci… Mahkûm ve ezberci sistemden yana olmadım hiçbir zaman. Tartışan, soru ve cevaplarla doğruya ulaşan öğrenciler yetiştirmek istedim. Ders işlerken sınıftaki bütün öğrencileri derse katmaya çalışırdım. Çalışan 10–15 öğrenciyi değil, sınıf mevcudu 40 ise 40’ını derse katardım. Geçme kriteri sınav notu değil, dersteki performansı idi. Bu şekilde öğrencilerimin başarısı yüzde 100’e varıyordu”

“GÜNÜMÜZDE OKULA BAĞIMLILIK AZALDI”
-Eski öğretmenler, eski öğrenciler diyoruz hep. Ne var değişen?
Evet, günümüzde bilgiye bağımlılık ya da okula ve öğretmene bağımlılık azaldı. Eskiden öğrenci de veli de okula tam bağımlıydı. Çünkü bilgiye ulaşma sınırlıydı. Bilgiye ulaşma, ansiklopedi ve kitaplara dayalıydı, öğretmene dayalıydı. Şimdi bilgiye ulaşmak isteyen, artık odasındadır. Bilgisayar ya da akıllı telefonların başındadır. Dünyanın herhangi bir yerinde merak ettiğin bir şeye internetle ulaşabiliyorsun. Zaman kısaldı. Hayat hızlı akıyor. Bilgisayarda tıkladığın sayfa 2 dakika geç açılsa sabırsızlanıyorsun. Tahammül azaldı yani. Sabır azaldı. Çocuk ve gençlere bakın, mizah anlayışı bile değişti. Hem daha yaratıcı, hem daha savurgan…
“BEYAZ YAKALILARIN İŞ BULAMAYIŞI, BENİ ÜZÜYOR”
-Hocam, yüzlerce öğrenci mezun ettiniz şimdiye kadar. Eski öğrencilerinizle karşılaştığınızda sizi üzüntüye düşüren durumlar yaşanıyor mu?
Beyaz yakalı, eski bir öğrencimle karşılaştığımda, iş arayıp bulamadığını sezdiğim zaman üzüntü duyuyorum. Halen benden medet umuyor ‘hocam çevreniz varsa yardımcı olsanız’ dediği anda burukluk yaşıyorum. Bir üniversite mezunu, beyaz yakalı, iş bulamamışsa, bu yeterince üzüntü vericidir” 
“ÖĞRETMEN, TOPLUMSAL SORUNLARDAN SOYUT BİRİ DEĞİL”
-Öğretmenliğin, zor ama güzel bir meslek olduğunu umu düşünüyorsunuz?
Öğretmenlik, saygın bir meslek. Cazibesi ise, eski öğrencilerinizle görüşüyorsanız, ilgi ve saygı görüyorsanız, tolumda karşılığı varsa budur. Hakikatten severek yaptım. Öğretmen, toplumsal sorunlardan soyut biri değildir. Toplumsal sorunlara da duyarlıdır. Böyle de olmalıdır.  İçinde yaşadığı toplumun sorunlarını da konuşabilmelidir. Haksızlığa her koşulda karşı gelinmesi, kimden gelirse ve kime yönelik olursa olsun haksızlığa boyun eğilmemesi gerektiğini öğretebilmelidir. Çünkü barışın hakim olmadığı toplumlarda eğitim, sağlıklı yürümez”
“İSTİKBAL YOK DEYİP MEMLEKETİ TERK EDENLER OLUYORDU”
-Zor bir dönemde öğretmenlik yaptığınızı düşünüyor musunuz?
Tabi zor dönemlerdi. 90’larda yaşadığımız tehditler, dolaylı dolaysız öğretmenlerin yediği o dayaklar. Siyasi çekişmeler. Çok insan buralardan göçüp gitti. TPAO’dan emekliliklerini isteyenler, tayin alıp giden öğretmenler. Düzen yok, istikbal yok diye memleketi terk edip giden çok oldu. Siyasi gruplar, çatışmalar… Öğrencilerimiz dayak yiyordu, kimse sesini çıkaramıyordu. Kız öğrenci de erkek öğrenci de konuşamaz hale gelmişti. Lisenin bodrumunda siyasi propaganda yapanlar, okul önünde öğrencileri bekleyen gruplar…” 
“EN BAŞARILI ÖĞRENCİLER, DARBE YILLARINDAN ÇIKTI”
-Mezun ettiğiniz öğrencilerin birçoğu, meslek sahibi olmuştur herhalde?
“Evet, Hasan Tanrıseven şimdi kaymakam. Şehmus Günaydın ise vali. Ahmet Güneştekin, tanınan bir ressam artık. Profesörler var, doktorlar, avukatlar, siyasetçiler var. Ama şöyle söyleyebilirim, Batman Lisesi’nin en başarılı yılları 1980 ile 1985 yılları arasındaydı. Darbeye rağmen bu dönemin öğrencileri çok başarılı oldu”

“KİME TOKAT ATTIYSAM MEVKİ SAHİBİ OLDU”
“Hep derdim ki benim tokadımı yemeyen, bir yere gelemez. Öğrencilerimle şakalaşırdım böyle. Hatta gönüllü dayak yemek isteyenler olurdu. Mesela TP’den şu anda emekli olmuş bir öğrencim vardı. ‘Bundan sonra bana tokat atarsanız parayla atın’ dedi. ‘Olur’ dedim. Uzun boyluydu. ‘Teneffüste bütün öğrencilerin karşısında tokat atarım, paranı da veririm’ derdim. Teneffüs olur, çay içecek parası yok ise tokat atmamı ister, çay parasını alır giderdi. Bazen tost yiyecekse 3 tokat isterdi. Aramızda böyle bir şakalaşma geçerdi hep. Kime tokat attıysam makam mevki sahibi oldu”

“ÇOK ÖĞRETMEN VE OKUL MÜDÜRÜ ESKİTTİM”

-O dönem hangi idarecilerle çalıştınız hocam?
“İzzettin Çağrı Müdür Yardımcısıydı. Öğretmenlerden Ali Kama, Sabahattin Akın vardı, Okul Müdürü Salih Günaydın Mehmet Sarıcan, Baki Sevgili, Şehmuz Kalkan, Şehmuz İşcan… Bu idarecilerle çalıştım ben. Okul Müdürlerinden İmam Abbas vardı, Din Öğretmeni idi, trafik kazasında rahmet etti. Allah rahmet eylesin, çok iyi biriydi. Nedense sık sık okula geç kalırdı. Okul Müdürü de her seferinde ikaz eder, savunmasını alırdı. Sonra kendisi okul müdürü olmuştu. Ben de 1–2 geç kalınca beni çağırıp ikaz etti. Ben de kendisiyle şakalaşmıştım ‘senin de geç kaldığın dönemleri hatırlıyorum’ deyince gülmüştü”
“BATTAL HOCA, EN UZUN GÖREV YAPTIĞIM MESLEKTAŞIMDI”
“Battal Hoca vardı. Birlikte görev yapmıştık. Malatyalıydı. Çocuğunun ölümü, onu yıkmıştı. En uzun dönem çalıştığım öğretmen, Battal Hoca idi. Çok iyi bir insandı. Ben, Şahabbetin Yanar, Adnan Hamidi, birlikte görev yaptığımız bir dönem, maç için araba ile Malatya’ya gittik. Malatyaspor, puan alırsa, Galatasaray şampiyon olacak. Ben de Galatasaraylıyım. Battal Hocaya misafir olmuştuk. Mert bir aile idi. Malatya puan aldı, GS şampiyon olmuştu”
“NE KADROLAR VARDI…”
“Şevket Tutar vardı. Müdür Baş Yardımcısı. Büyük bir beyin… Fakat derse girmez, ihmal ederdi. Ama onu sevmeyen yoktu. Çok değerli bir insandı. Salih Günaydın, İmam Hatip’ten gelmişti, müdür olarak. Kahrımızı çok çekti. Yerli öğretmeni de öğrenciyi de tuttu, arkamızda durdu, emeği vardır üzerimizde. En uzun süre çalıştığım okul idarecilerinden biri de Şehmus Kalkan idi. Başarılı bir idareci idi. Çok da kahrımı çekmiştir. Mahir Hoca, Mualla Hoca vardı”
 “BATMAN LİSESİ FUTBOL TAKIMINDAN HERKES BAHSEDERDİ”
-O dönemin Batman Lisesi’nde neler yaşanırdı, bir eğitimci olarak nasıl gözlemlerdiniz yaşananları?

“Güzel bir okuldu. Sosyal etkinlik çoktu. O dönem herkes, Batman Lisesinin Futbol Takımından bahsederdi. Şimdiki Futbolcu Tarık Yurttaş, eski öğrencimiz, bu takımdaydı. Avukat Mehdi Öztüzün, futbol oynayacağı zaman bütün öğretmenleri pencereye yığılırdık, çok güzel top oynardı. Futbol takımı, bir dönem çok iyi yerlere gitti. Salim Özçelik Hoca, takımın başında idi. Batmanlı bir kız ile evlenmişti, daha sonra gitti memleketten. Batman Lisesi Spor Takımı’nın, yenmediği takım kalmamıştı. Bir ara finallere kadar geldi. Hacı Güldalı döneminde.
“BATMAN LİSESİ, KENTİN KÜLTÜR MOZAİĞİYDİ”
“Batman Lisesi Folklor Ekibi, Piyes Grubu, hepsi kendinden söz ettirirdi. Batman’ın kültür mozaiği gibiydi. Şu anda tanınmış Ressam Ahmet Güneştekin, o dönem ilk sergisini açtı. Çizdiği resimleri, okulun bodrumunda sergiledi. Hatta o dönem, beğendiğim bir resmini almıştım. Aldığım gibi, halen çerçevesiz durur evimde. O dönem, münazaralar yapılırdı. Okulun salonu öyle bir dolardı ki… Karşılıklı gruplar, adeta fikirlerini çatıştırırdı. Milli maç gibi tezahüratlar yapılırdı. Zor dönemler olmasına rağmen çok aktif, çok sosyal ve dinamik bir yapıya sahipti okul”
***
“BATMAN LİSESİ, ANILARIMIZIN ARŞİVİ, BELLEĞİ…”
“Batman Lisesi, anılarımın arşivi, belleğidir adeta. Lisenin ismi değişince, Batman’ın ismi değişiyor gibi hissediyorum. Çünkü bütün anılarımızın biriktiği yerdir orası. Batman’ın tek lisesiydi. Binlerce mezun verdi. Yüzlercesi, önemli mevkilere geldi. Şehmus Günaydın, Ziver Özdemir, Ferhat Nasıroğlu ve daha niceleri… Öğrencilik dönemimden sonra 27 yıl da öğretmenlik yaptım bu lisede. Yani koskoca 30 yıl… Yolu Batman Lisesinden geçen herkesin umumi arzusudur bu ismin korunması. 20 yıl öncesini düşünün. Lise mezunu herkes bizden geçmiş. Çünkü tek lise idi. Hemen hemen yaşı 50 ve üzeri olan herkesin yolu Batman Lisesinden geçmiştir. İnsanlar bu ismi istiyorsa duyarlı olunmalı. Bina, yıkılmaya mahkûmdur ama ismi yaşatılmalıdır”
“Tüm eğitim camiasına, emekçilere, emekli eğitimcilere ve halen öğretmenlik yapan genç meslektaşlarıma saygılarımı sunuyorum”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ