XALO BİZE LAZIM

XALO BİZE LAZIM

Uzun yıllar Batman’da hekim olarak görev yaptı.

Yoksul insanları ücretsiz tedavi etmesiyle tanındı önce. Sonra da çocuk, genç, yaşlı demeden bütün erkeklere “xalo” (dayı) diye seslenmesi ile…

Nevzat Mirkan’dan ziyade, Xalo olarak tanınmaya başladı.

Zamanla Batmanlıların “Xalo”su oluverdi Sayın Mirkan.

29 Kasım 1989 tarihinde yapılan Belediye Başkanlığı seçiminde Aday olarak gösterilmişti Doktor Nevzat Mirkan.

Sayın Mirkan için “29 Kasım, Xalo Bize Lazım” sloganı kullanılmıştı seçimlerde.

Belediye Başkanı seçilemedi belki ama yaptığı hizmetler, çok daha kalıcı ve faydalı oldu.

Uzun zamandır Cumartesi Buluşmalarında bir araya gelmek istiyorduk kendisiyle.

Kısmet, iftar yemeğineymiş.

Kristal Park’ta yazar ve çalışan kadromuzun katılımı ile gerçekleştirdiğimiz iftar programında keyifli bir sohbet yaptık Xalo ile.

Eşitlikten ve adaletten yana görüş ve tutumu ile takdir toplayan Sayın Mirkan’a, samimi cevaplarından ötürü teşekkür ediyor, söyleşimizi dikkatle okumanızı öneriyoruz.

XALO-DOKTOR NEVZAT MİRKAN’I TANIYORUZ

Başyazarımız Recep Kavuş’un “Aslen Batmanlı olmanıza rağmen Suriye’de doğdunuz. Suriye ile Türkiye arasında geçen yaşam öykünüzden kısaca bahseder misiniz?” sorusu ile başlıyor sohbetimiz.

Doktor Nevzat Mirkan “Benim dedem, 1927’lerde gerçekleşen Sason Harekâtını başlatan isimlerden biriydi. Mala Ali ye Yunus’un torunuyum. Kavme Çiya (Dağ Kavmi) olarak bilinir bu ayaklanma. 1937 yılında Sason isyanında yenildi ve Suriye'ye gitti. Ben de Suriye’nin Maşok Köyü’nde doğdum. İlkokulu orada bitirdim. Ortaokulu Derik'te, Liseyi Kamışlo'da, Üniversiteyi ise Şam'da bitirdim. 1968'de ailem tekrar Türkiye’ye döndü. Ben de 1970'de okulumu bitirip buraya geldim. Burada 3 yıl üniversite denkliği için bekledim. 3 yıl sonra fiili olarak çalışmaya başladım. 2003 yılına kadar çalışıp daha sonra emekli oldum” sözleriyle yanıtlıyor soruyu.

 “HERKESE XALO DEDİM, ADIM XALO OLARAK KALDI”

Eymen Eren mahlaslı Yazarımız Ekrem Işık’ın “Xalo olarak tanınmanızın nedeni nedir?” sorusuna “Ben herkese Xalo derdim. Küçük, büyük, genç, yaşlı hiç fark etmezdi. Kimle konuşsam Xalo diye hitap ederdim. Sonunda Xalo olarak adım çıktı. Herkes bana Xalo diye hitap etmeye başladı. Kız çocuklarına ve kadınlara ise teyze derdim. Neyse ki lakabım teyze olmadı : ). Şimdi bile Doktor Nevzat deseniz çok kimse bilmez ama Xalo Doktor dediniz mi tanırlar” yanıtını veriyor Sayın Mirkan.

“YOLDA İNSANLARI MUAYENE EDE EDE YÜRÜRDÜM”

Xalo, Batman’da sağlık hizmeti vermiş uzun yıllar. Pratisyen olmasına rağmen her türlü hastalığın teşhisi ve tedavisini başarılı bir şekilde yapmış. Sağlık alanındaki çalışmalarından bahseden Doktor Nevzat Mirkan “Uzun yıllar hem kadrolu hem de serbest olarak çalıştım, sağlık hizmeti sundum. Uzmanlık alanım yok. Pratisyen olarak görev yaptım. O dönem, uzman doktorları dahi tedavi etmişliğim olmuştur. Teşhislerimin hepsi de doğru çıkıyordu. Kendimi bir alanla sınırlamadım. Bütün branşlarda hastaya baktım. Ama ağırlıklı olarak çocuk hastaların tedavisiyle ilgilendim. O dönem para çok değerliydi. Ama ben sağlık hizmetine hiçbir zaman para gözüyle bakmadım. Yolda eve giderken belki 10 hastaya bakıp reçete yazarım” diyor.

“PARASIZ MUAYENE ETTİĞİM YÜZLERCE HASTA OLDU”

Sayın Mirkan, konuşmasının devamında “O zaman Batman'da 25 muayenehane vardı. Hastalardan zenginlik ve fakirlik durumuna göre para alırdım. Fakirse para almıyordum. Param yok diyenleri asla geri çevirmedim. Muayene eder, ilacını yazar o şekilde gönderirdim. Hastalarıma bu konuda güveniyordum. Gerçek anlamda gücü olmayan insanlar, param yok dedikleri zaman onlardan para talep etmezdim. Günde bazen 150 hastaya bakardım. Hiç bir hastayı ‘numaran bitti’ ya da ‘mesaim doldu’ deyip yollamazdın. Hasta olduğu sürece ben de beklerdim” ifadelerini kullanıyor.

“BUGÜNE KADAR BÜTÜN TEŞHİSLERİM DOĞRU ÇIKTI”

Teşhislerinin tümünün doğru çıktığı, o dönemi yaşayanlar tarafından da biliniyor. Yazı İşleri Müdürümüz Ubeyd Baş, kısıtlı imkânlara rağmen nasıl bu kadar doğru teşhis yapabildiğini soruyor. Xalo Nevzat Mirkan “Bugüne kadar hiç kimse, zamanında yaptığım teşhisin hatalı olduğunu söyleyemez. Pratisyendim ama gözümden hiçbir hastalık kaçmazdı. Tabi ki tahlillerden faydalanıyordum. Ama şu anda röntgen cihazları, renkli röntgenler, türlü cihaz ve aletler olmasına rağmen yanlış teşhisler oluyor ya da teşhis konulamayan hastalıklar oluyor. Ben ise bu konuda başarılı olduğumu düşünüyorum.  Hiçbir hastalığı hafife almadım bugüne kadar. Gelen hastaya, sanki en ağır hastalığa yakalanmış gibi yaklaşıp, sonra da bunun aksini kanıtlayıncaya kadar teşhis ve tedavimi yapardım. Çok şükür bu beni başarılı kıldı” yanıtını veriyor.

“SARHOŞUN BİRİ, HASTANEYİ BASMIŞTI…”

Bugüne kadar hasta veya hasta yakınları ile herhangi bir sorun yaşamadığını da anlatan Sayın Mirkan “Çok şükür hep hürmet gördüm. Kimse bana kötü davranmadı. Ama görev yaptığım hastanenin acil bölümünde sorunlar yaşanırdı. Çok doktorlarla kavga ediliyordu. Bir gün yine acil bölümünden gürültülerin geldiğini duymuştum. Belli ki kavga çıkmıştı. Korktum. Acaba bir hasta ya da hasta yakınına karşı hata mı yaptım diye düşündüm. Dışarı çıktım. Baktım bir sarhoş, sağlık personeli ile tartışıyor. Beni görür görmez elini alnına koyup hazırola geçti. ‘Bana Xalo’dan başka hiçbir kimse dokunamaz’ dedi. Onu görünce rahatladım.  Sarhoş adamı sakinleştirip dışarı çıkardım. O zaman Allah’a şükrettim. Bir sarhoş adam, benim rahatlamama vesile oldu diye. Mesleğimi hep sevdim. Daha lise yıllarımda doktor olmaya karar vermiştim. İnsanlara en faydalı meslek hangisidir diye düşünüyordum. Aklıma ilk önce hukuk geldi. Ama sonra düşündüm ki bu dünya haksızlık dünyası. İstediğim kadar iyi bir avukat olayım ama son söz hâkimin vicdanı olacaktı. Bu yüzden doktorluğu seçtim. Amacım insanlara hizmet etmekti. Bu yüzden insanlardan para talep etmeden muayenelerini, tedavilerini yaptım. Ben doktorluk dışında başka bir meslek de yapamazdım zaten” diyor.

“YAŞLI ÇİFTİNİ BENİM HAKKIMDA DEDİKODU YAPTIĞINI DUYDUM”

Genç hekimlere tavsiyelerini sıralarken, zamanında yaşadığı bir olaydan bahseden Xalo “Mesleğe yeni başlayacak olan genç hekimler, hastaya bakmadan önce vicdanlarını tatmin etsinler. Ne hastanesini düşünsünler ne maddiyatı düşünsünler. Önce vicdanlarını, sonra da kapılarına gelen hastanın sağlığını düşünsünler. Şimdi çarşaf çarşaf röntgen, MR çektiriyorlar. Yoksul vatandaşa masraf çıkartıyorlar. Ben ise hastayı en az masrafla yollamanın derdindeydim hep. Bir gün yaşlı bir kadın, kocası ile birlikte muayeneye geldi. Başka yerde muayene 100 Lira iken ben 15 lira istedim. 10 Lira de ilaçlara ödeyeceklerdi. Kapıya çıktıklarında seslerini duydum. ‘Bu ne biçim doktordur, 15 Liraya muayene mi olur’ diye söylendiler. Başka bir gün yine yanıma geldiklerine o ilaçlarla iyileştiğini söyledi kadın. ‘Neden geçen gün kapımın önünde böyle söyledin’ dedim. Kusura bakma dediler. Benim amacım hep hizmet oldu. Genç hekimlerimize de tavsiyem bu yöndedir” diyor.

“İKİ SEÇİMDE ADAY OLDUM”

Milletvekilliği ve Belediye Başkanlığı için zamanında aday olarak gösterilmiş Xalo. Gazetemizin Sahibi Ercan Atay’ın sorusu üzerine adaylık süreçlerinden bahseden Sayın Mirkan “2 defa siyasete girdim ama başarıyla sonuçlanmadı. 1988'de Bağımsız Milletvekili Adayı oldum. 1989'da ise 2 arkadaşımın ısrarı ve baskısı üzerine SHP'den Belediye Başkanlığı için aday gösterildim ama yenildim. Tabi o dönem seçimde hileler de oldu. 3 bin oy aldım ama 12 bin oyum da YSK’nın mührü yok diye yanmıştı” diyor.

“TEK BAŞIMA BİR YOLDAYIM”

Şu anda hangi siyasi görüşü benimsediği soruluyor konuğumuza. Sayın Mirkan “Benim fikrim bağımsız olduğu için zamanında bağımsız aday oldum. Şu anda da öyleyim. Tek başıma bir yoldayım. Ben fikirleri kabul ederim ama benim fikrimi kabul etmeseler de karşımdaki insan bilir. Ben o zaman SHP'den aday olunca da benim fikrim bağımsızdı. Arkadaşlarımın baskısı üzerine aday oldum. Bana ‘hizmetten kaçıyorsun’ dediler. Bu laf bana dokundu, aday olmayı kabul ettim. Ama o dönem de benim için sol sağ düşüncesi fark etmezdi. Eğer vicdan yoksa solcu, en sağcı insandan daha fazla zarar verebilir. Ya da sağcı, en solcu insandan çok daha fazla zarar verebilir. Burada vicdan önemlidir” yanıtını veriyor.

“MİLLETVEKİLİ İSEM HALKTAN ÖNCE BEN YANMALIYIM”

Yazarımız Şehmus Temiz’in “Hekimlik yaparak halka faydalı oluyordunuz. Siyasete neden girmek istediniz?” sorusuna ise “Ben şuan hekim değilim ve insanların işi görülüyor. Ben olmasam da başka birine gidilip muayene olunuyor. Ama görüyorsunuz siyaset bizi ne hale soktu. Eğer ben milletvekili olsaydım kendi hayatımı verirdim, milletin hayatını vermezdim. Halkın oylarıyla seçilip milletvekili olacak, onun hayatı güzel olacak ama milletin hayatı kötü olacak. Ben bunu kabul etmem. Bunu Allah da kabul etmez. Mademki millet sayesinde ben oradayım, o zaman onlardan önce ben yanmalıyım. Seçilmeyişim belki de iyi olmuştur. Zaten son zamanlar çekilmeyi düşünüyordum. Sonra düşündüm, çekilirsem para alıp çekildiğimi sanacaklardı. ‘Para aldı çekildi’ demelerinden ise ‘yenildi de çekildi’ demeleri daha iyi oldu. İyi ki de yenildim. Belediye Başkanı olsaydım ve çevremdeki insanlara Belediyenin malını yedirmeyecektim ve zaten herkesle kavgalı olurdum. Belediyenin imkânlarını kimseye kullandırmazdım. Babam bile gelseydi vermezdim. Bu para benim değil fakir fukaranın parasıdır. Hiç bir güç benden belediye parasını alamazdı, hayatımı verirdim ama para vermezdim. Diğer bir yandan da halk beni istemiyorsa tabi ki parlamentoya gitmem. Buna halk karar verir” yanıtını veriyor Xalo.

“PARA İÇİN ÇEKİLDİ DİYECEKLERİNE YENİLDİ DESİNLER”

Gazetemizin Sahibi Ercan Atay, Belediye Başkanlığı döneminde halka verdiği vaatler, soruyor Xalo’ya. Doktor Nevzat Mirkan’dan “İluh Deresini araziye dönüştürüp bunu fakir fukaraya dağıtma vaadini vermiştim. Batman’da asfalt sorunu o zaman da had safhadaydı. Bunu çözme vaadi vermiştim. Müteahhitliği ise kaldıracaktım. Kimse müteahhit olmayacaktı. Halk müteahhit olacaktı. Hz Ömer adaleti, benim yolum olurdu. Ben belediyenin arabasını dahi kendi özel işlerim için kullanmazdım” yanıtını alıyoruz.

“BUGÜNE KADAR HİÇBİR PARTİYE OY VERMEDİM”

Bugüne kadar hangi partiyi desteklediği soruluyor. Sayın Mirkan “Allah şahittir, bugüne kadar oy kullanmamışımdır. Bütün seçimlerde oyumu yaktım. Onlar keyif yapacak, perde önünde kavga edip perde arkasında aynı sofrada oturacaklar, ben ise onların günahını mı çekeceğim? Ben bunu kabul etmiyorum. Evime kadar gelip rica edenler de oldu ama oy kullanmadım. Benim bir canım var başka bir şeyim yok” sözleriyle yanıtlıyor.

“PKK’NİN DE DEVLETİN DE HATALARI VAR”

Yazarımız Şehmus Temiz’in sorusu üzerine Suriye’deki gelişmeleri değerlendiren ve Esed’in yaptıklarını sert bir dille kınayan Sayın Mirkan, ülkemizde yaşanan sorunları ise “Ülkemizde yaşanan sorunlarda hem devleti yanlış görüyorum hem de HDP’yi. Hendekleri, silahları dillendiriyorlar. Bunlardan milli istihbarat yok mu? Silahlar en başta Türkiye’ye geldiğinde yakalasaydılar o zaman. Şimdi sıradan bir vatandaşın üzerinde kesici bir şey görüler mi olay oluyor. Peki bu hendeklere, silahlara neden sessiz kalındı? Peki ya PKK? Bu kadar ağır silahlar getirdi, hendekler kazdı. Bilmiyor muydu ki Türkiye Cumhuriyeti Devlet kabul etmez. Bilmiyor muydu bu olaylar yaşanır ve orada fakirlerin evladı ölür? Kime yaradı bu yaşananlar? Ben söyleyeyim, HDP’nin, CHP’nin, AK Parti’nin ve MHP’nin müteahhitlerine” sözleriyle açıklıyor.

“İKİ TARAFIN DA EVLADI ÖLMESİN”

HDP ve AK Parti’ye de eleştiriler getiren Sayın Mirkan “HDP işini AK Parti’de görür, MHP işini AK Parti’de görür. AK Parti’de diğer partilerden. Peki, neden meydanlara çıktığınızda birbirinize küfür ediyorsunuz? Ben utanıyorum hepsinden. Bakın, HPD 80 Milletvekili ile parlamentoya girdiğinde Kandil’e ‘dur’ diyecekti. ‘Ben burada siyasetle çözeceğim işi’ diyecekti. Nasıl Erdoğan Genelkurmay Başkanına ‘sen benim memurumsun’ dedi ise HDP de bunu yapacaktı. 80 vekille AK Parti’den Kürt halkının haklarını isteyecekti. Vermedi mi? Birleşik Devletlerden destek isteyecekti. Bu işin çözümü, silahla, kurşunla olmaz. Ne polis ve asker ölsün ne de gerilla ölsün” diyor.

“BEN KÜRT OLARAK, TÜRK’TEN FAZLA HAK İSTEMİYORUM”

Başyazarımız Recep Kavuş, bundan sonra ne yapılması gerektiğini soruyor Xalo’ya. Doktor Nevzat Mirkan “Elbet de hak yoluna döneceklerdir. Yani AK Parti, Kürtlerin hakkını verecek.  Ben Kürt olarak Türk’ten fazla hak istemiyorum. Türkün hakkı neyse Kürt’ün hakkı da o olacak. Biz sizden kiloyla altın istemiyoruz ki? Türkler gibi dilimizi serbest kullanalım istiyoruz. Senin dilin birinci sırada olsun benimki ikinci sırada Araplarınki de üçüncü sırada olsun. Hiç önemli değil. Bu size bir şey kaybettirmez. Özgürlük hava gibidir. Sınırsızdır. Ne kadar versen de özgürlük bitmez. Özgürlük haktır. Allah vermiştir. Sınırsızdır” ifadelerini kullanıyor.

“KEKLİK GİBİ AVLAYIP ÖLDÜRMEKLE BU SORUN ÇÖZÜLMEZ”

Çözüm sürecinde kimsenin samimi olmadığını da savunan Sayın Mirkan “Devlet, çözüm sürecinde PKK’yi yok etmeyi düşünüyordu. Teker teker keklik gibi avlayacağız, yok edeceğiz dediler. Bu mümkün değil.  Bu yolla PKK bitmez. PKK neticedir. Bir hadisenin neticesidir. Sen Kürtlerin hakkını vermedin. İnsanlara baskı yaptın. Ben şahsi olarak 100 sefer ifade verdim. Her ifadem de bana zorla ‘sen PKK’lisin’ diyorlardı. Yıldırmaya çalışıyorlardı, korku hâkimiyeti kurmaya çalışıyorlardı. ‘Ben PKK’li olsam sizden kaçardım’ dedim. Ben zannediyorum ki, beni kaçırtıp sonra da öldürmekti amaçları, kim bilir? Bu sorun böyle çözülür mü? Türkler ve Kürt halkları olarak kardeşçe yaşayabiliriz. Önemli olan hakkı sağlayabilmektir” diyerek sonlandırıyor sohbetimizi.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...