1 KASIMIN ARDINDAN

Eylem henüz başlamamış yerli yabancı arkadaşlar arayıp soruyor, “Bir şey olur mu?”

Hayır diyorum. Hayır diyorum ama buna rağmen insanlar itimat edemiyor. Korku, insanların sorduğunun sorunun cevabını bile şüpheyle karşılamasına yol açıyor.

HDP, HDK, BDP, DTK, DBP’nin “Halkımızı, dünyanın her yerindeki insanlarla birlikte, Kobanê ile dayanışmak için 1 Kasım’da sokağa çıkmaya ve demokratik eylemliliği yükseltmeye çağırıyoruz” diyerek birçok ille birlikte Batman’da da yaptığı eylem sorunsuz, olaysız, yıkımsız ve çok şükür ölümsüz gerçekleştirildi.

Bu arada yeri gelmişken -ki hepsini yan yana yazınca fark ettim- ne çok parti ve kongresi var aynı siyasal Kürt hareketinin ve daha da ilginci hepsinin ortak harfi D yani Demokrasi yani Demokratik. Her kısaltmada üç harfin biri illa ki demokrasi.

İllaki demokrasi. Gönül arzu ederdi ki Cumhuriyet kurulduğundan beri her iktidarın eliyle Kürt halkından esirgenen Demokrasi ve Demokratik tavrı Kürt halkı kendinden halkından ve de öteki muhataplarından eksik etmesin.

Her eylemi Cumartesi günü düzenlediği eylem gibi taşkınlığa yıkıma yakmaya talana izin vermeksizin insanların can mal kaybına yol açacak bir hal ve tavra izin vermeksizin gerçekleştirebilsin.

Elbette eylemin şekli ve vardığı biçimiyle ilgili bir tek sorumlu BDP hareketi değildir.  Mesela şöyle anlatayım, doğrudan kendimin tanık olduğu bir görüntüden bahsedeyim size. Cumartesi günü evden çıkmış Diyarbakır caddesinde yürürken eylem tedirginliğiyle hazırlığını yapan polisin görüntüsü ki öyle böyle bire görüntü değil. Nasıl mı?

Kendini Rambo sanan göğsü ve sırtını iri mermi şeritleriyle çaprazlamasına sarıp yüzünü maskeyle örten bir özel harekât timinin görüntüsü, sizce de sadece basın açıklaması yapıp taşkınlık yapmadan yürümek isteyen eylemciyi çatışmaya çağırmak değil midir?

Demokratik eylem çağrısına karşılık hodri meydan çağrısı değil midir?

90’larda olağanüstü hal dönemlerinin birbirine bantlanmış çift şarjörle gezen özel hareket timlerini hatırlatan böylesi görüntülerin en barışçıl eylemi bile provoke edebileceğini göremiyorsunuz?

Bu nasıl bir diklenmedir nasıl bir meydan okumadır.

Bunu bir tek ben mi görüyor bir tek ben mi düşünüyorum, müdürü, amiri hiç olmadı görev arkadaşları bunu görüp uyarmaz mı? Akıllı olun demez mi kimse? Akıllı olun. Akıllıyım dediğinde o zaman o akıldan ve aklın niyetinden şüphe etmez mi kimse?

İstenince oluyor. İstenince demokratik eylem ve eylemin içinde heyecanlı gençler kontrol edilebiliyor.

İstenince eylemin içindeki kadınlar maskeli eylemcilerin önünü kesip maskelerini indirebiliyor.

İstenince eylemciler de polis de birbirini fitilleyip ateşlemeden günün sonunda sağ salim evine dönebiliyor.

İstenince hepsi oluyor mesele neyi ne kadar ve nasıl istediğimiz bir kez daha bunu gördük. Hükümet ve eliyle bölgedeki kolluk kuvvetleri, BDP ve eliyle heyecanlı gençleri karşı karşıya getirmeden birbirini taşlayıp vurmasına yol açmadan demokratik eylem yapılabiliyor.

Tabi işin sonunda bir de tuhaf dediğim sorulara da muhatap kalabiliyorum arayıp ne olacağını soranlardan bir kaçı bir şey olmayınca, “Niye bir şey olmadı sence” diye sorabiliyor.

Tutup şimdi bunun üstüne, ben demiştim şundan veya bundan ötürü olmadı diye saçma sapan lakırdılar etmeye lüzum görmedim elbette. Ama tek başına bu sorular bile insanların yaşadığı tedirginlik ve endişenin göstergesidir.

Ez cümle sokaklarda, eylemlerde elinde Molotof taşıyan eylemciyi görmek istemediğim kadar mermi şeritleriyle sırtı ve göğsünü saran maskeli Rambo’ları da görmek istemiyorum.