ACI VE UMUTLAR BİR ALANDAYDI

Efendim, malumunuz üzere Newroz Bayramı nedeniyle “Cumartesi Sohbetlerimiz”e ara verdik bu hafta.

Hep sohbet, hep sohbet, nereye kadar değil mi?

Bahar kapıya dayanmış, doğa kış uykusundan uyanarak yeniden “merhaba” demiş, dağları ve sokakları Nergis kokuları sarmış, binlerce kişi Newroz alanına akın etmiş... Böyle bir günü kaçırmak olmazdı elbette.

Bu coşkuya ortak olmak için alandaki yerimizi aldık.

Kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk, esnaf, işçi, işsiz, binlerce kişi alanı tıka basa doldurmuş, söylenen şarkılara eşlik ediliyor, bol bol halaylar çekiliyordu.

HDP Milletvekili Ayla Akat Ata, konuşuyordu alana girdiğimizde.

Sade ve şık Kürtçesiyle, Kürt halkının özgürlük mücadelesinden bahsediyordu Sayın Akat.

Konuşması ile alkış topluyordu halktan.

Daha sonra Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Emine Ayna çıktı platforma.

 “Kürt sorunu yoktur, neyiniz eksik?” sözleriyle gündemi sarsan Cumhurbaşkanı Tayyib Erdoğan’a Batman’dan cevap verdi Sayın Ayna; “bizim çocuklarımız eksik, kimisi cezaevinde, kimisi şehitliklerde yatıyor, kimisinin nerde olduğunu dahi bilmiyoruz” sözleriyle...

Şüphesiz ki alandaki birçok kadının yüreğine dokunmuştu Sayın Ayna’nın bu sözleri...

Ne de olsa coğrafyanın bütün acıları, kadınların yüreğinde birikmişti.

Anlayacağınız yine umut ve acılar, bir alanda buluşmuştu.

Sanırım Mezopotamya’nın kaderiydi buydu; acı yaşarken dahi umut etmek ve umut ettiğin müddetçe acı çekmeye devam etmek...

Hafiften ıslatan bir yağmurun altında halay çeken pırıl pırıl gençler, yöresel kıyafetleriyle alanda renklerin dansını yaşatan kadınlar ve o minik çocuklar...

Siz okurlarıma barış havasında bir Newroz’u yazayım diye bunları tasarlarken kafamda, alanın hemen yanı başında kızıl kıyamet yaşanıverdi bir anda.

Yağan yağmur Newroz’un coşkusunu engelleyemezken, polis-gösterici çatışması ne yazık ki coşkuya gölge düşürmeye yetmiş ve artmıştı bile.

Biber gazları platforma, hatta kadın ve çocukların bulunduğu alana yağıyor, taşlar ise can alıcı bir şekilde bir uçtan bir uca atılıveriyordu.

Peki, her şey bu kadar güzelken, yaşanan olaylar kimin eseriydi?

Çatışmaları kim, nasıl çıkardı bilemem doğrusu.

Lakin yaşananlar tek bir şeyi hedef alıyordu, o da Newroz’un coşkusuydu.

Milletvekilleri ve Belediye Eş Başkanları’nın tüm çabasına ve sağduyu çağrılarına rağmen kontrolden çıkan yüzleri kapalı grup, neyi amaçlıyordu?

Peki ya polis ekipleri, kadın ve çocukların bulunduğu bir alanda biber gazı ve tazyikli su kullanarak binlerce insanın canını tehlikeye attığını gerçekten bilmiyor mu?

Söylenecek çok söz, sorulacak çok fazla soru var aslında, lakin (ilk defa yaşanan çatışmayı görmezden gelerek) Newroz’u iyi hatırlamaya çalışacağım izninizle...