ADALET VE MAHKEME-İ KUBRA

İnsanlığın varlığı ile önem arz eden konuların başında adalet gelir.

Semavi dinlerin var oluş sebebi, İslam’ın temel prensibi, tüm ibadetlerin ortak noktası da imandan sonra adalettir.

Nisa 58 ayet:

“Allah, size emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor.

Doğrusu Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (diy. Meal)

Toplumları yücelten adalet olduğu gibi nice güçlü topluluklar, devletler ve imparatorluklar, adaletten uzaklaştıkları için yıkılmış, yok olmuş ve tarihin tozlu raflarındaki yerini almıştır.

Kişilerin adil olması güzel olsa da, idarecilerin ve de devleti yönetenlerin adil olması en güzel olanıdır.

Sevdiklerimize, dostlarımıza, akrabalarımıza, yandaşlarımıza karşı adil olmak doğu ise de en doğru olanı, herkese ve her kesime karşı adil olmaktır.

Mülk 2 ayet:

“O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır” (diy. Meal)

İmtihan için geldiğimiz ve ölüm ile terk edeceğimiz dünya hayatını, güzel amellerle geçirmemiz gerekir ki ölümden sonra mahkeme-i Kübra da yüzümüz ak olsun.

Allah, insanların nasıl yaşayacağını, yapması veya yapmaması gerekenleri peygamberler vasıtası ile bildirmiş, en son olarak tüm emir ve yasaklarını içinde barındıran Kur’an’ı Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem göndermiş, helal ve haram ile çerçevesi net biçimde belirtmiştir.

Allah tarafından belirtilen bu emir ve yasaklara uyulup uyulmadığını tespit etmek için melekler görevlendirmiştir.

Kıyam 36 ayet: “İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder”  Kaf 17 ayet: “Üstelik biri sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir.”

Allah tarafından takdir edilen ömür dolduğunda ecel gelir ve her canlı gibi biz de öleceğiz. Ankebut 57 ayet; “Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.”

İyilikleri çok olanlar kitapları sağ ellerinde verilir izzet ve ikramlarla asıl yurdu olan cennete gider. Ya suçlular?

Önce mahkeme-i Kübra’ya götürülür, yaptığı suçların yazılı olduğu dosyası eline verilir ve savunması istenir. Hakka 25 ayet: “ Kitabı kendisine sol tarafından verilenler ise şöyle der: “keşke kitabım bana verilmeseydi”

İslam’ın adalet anlayışında kişinin savunma yapması için suçunu bilme hakkı vardır. Günümüzde ise zanlı yakalanır, “suçum ne?” diye sorduğunda “sen daha iyi bilirsin”, bazen iddianame aylar sonra hazırlanır, bu da ayrı bir adaletsizliktir.

İddia makamının kayıt altına alınan tutanakların sağlam delillere dayanması gerekir. Sadece meleklerin tuttuğu tutanaklara itibar edilmez. 

Nur 24 ayet: “Gün gelecek, dilleri, elleri ve ayakları yapmış oldukları bütün kötülükleri tek tek bildirerek, aleyhinde şahitlik edecektir.” Ya günümüzde polis tutanağı çok önemli, bir de gizli tanık diye birileri var ki birçok masumu mağdur ettiği gerçeğidir.

Olay yeri inceleme kriminal bulgularla desteklenmeli. Zilzal 1-4 ayet: “ Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı, içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ve insan, “Ona ne oluyor?” dediği zaman, İşte o gün yer, kendi haberlerini anlatır”

Suçu, şahit ve delilerle ispatlanan günahkârlar cehenneme atılır. Hakke 30–31 ayetleri; “Onu yakalayın da, bağlayın; Sonra onu alevli ateşe atın”

Selam ve dua ile